Olgay GÜLER
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), yüksek puanla girilen proje okullarındaki öğretmenlerin yerine, kriter aramadan yaptığı atamalar, veliler ve öğrencilerden tepki toplamaya devam ederken, Eğitim İş Edirne Şubesi, kentin seçkin okullarından Sosyal Bilimler Lisesi önünde toplanarak, uygulamaya karşı ses yükseltti.
Eğitim İş Edirne Şubesi, MEB’in kentteki proje okullarına yaptığı atamalara tepki amaçlı, 17 öğretmenin görev yeri değiştirilen Sosyal Bilimler Lisesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Onur Öktem,CHP İl Başkanı Harika Taybıllı, İYİ Parti İl Başkanı Hakan Şahin, Zafer Partisi Edirne İl Başkanı Serkan Konak, CHP Merkez İlçe Başkanı Yücel Balkanlı, Zafer Partisi Merkez İlçe Başkanı Arda Meriç, CHP Edirne İl Gençlik Kolları Başkanı Özgür Hata, Edirne Kent Konseyi Başkanı Özer Demir, DİSK Emekli-Sen Edirne Şube üyeleri, bazı öğretmenler ve vatandaşlar da katıldı.
Basın açıklamasını, Eğitim İş Edirne Şube Başkanı Nedim Zobar okudu.
‘KAMUSAL EĞİTİM İDEALİ YERLE BİR EDİLDİ’
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesinin, eğitimin kamusal bir hak olduğu ve tüm çocuklara eşit, bilimsel, laik, parasız ve nitelikli biçimde sunulması gerektiği anlayışı üzerine inşa edildiğini belirten Zobar, “Ne yazık ki bu anlayış, özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada, kamusal eğitim ideali yerle bir edilmiş, Millî Eğitim Bakanlığı anayasal sorumluluğu olan eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini açıkça reddeder hâle gelmiştir. Bu ret, sadece sözde değil; uygulamada da kendisini göstermektedir. Bunun en somut örneği ise “proje okulları” adı altında sürdürülen politikadır. 2014 yılında, dönemin Bakanı Nabi Avcı tarafından 44 okulda başlatılan ve başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” şeklinde sunulan bu model, bugün itibariyle 2318 okula ulaşmış, kapsamı büyütülmüş ancak içeriği boşaltılmıştır. Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, öğretmenin hukuki güvencelerinin yok edilmesi, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir” dedi.
‘PROJE DEĞİL, TASFİYE OPERASYONU’
Sürecin mimarının, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olduğunu söyleyen Zobar, “Bu sürecin mimarı, bugünün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin daha 2014 yılında, dönemin müsteşarıyken söylediği şu sözler bugün yaşadıklarımızın habercisiydi: ‘Mevzuatlar bize engel oluyor. Ama biz siyasi iradeyle hareket ediyoruz. Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız.’ Ve yaptılar.Bugün öğretmenler kıyıma uğruyor, sürgün ediliyor. Okulların yıllardır oluşan iklimi darmadağın ediliyor. Öğrencilerin sınava aylar kala alıştığı öğretmenlerinden koparılması, eğitimde istikrarı yok ediyor. Bu bir proje değil, bir tasfiye operasyonudur” diye konuştu.
‘ÖĞRENCİ-ÖĞRETMEN İLİŞKİSİNE İHANET’
Proje okulları uygulaması ile Bakan Tekin’in, 80 bine yakın öğretmeni doğrudan kendisinin seçme ve atama yetkisini elinde topladığını kaydeden Zobar, “Yani artık öğretmenlerin bilgi birikimi, başarı belgesi, akademik unvanı ya da hizmet puanı değil; bakanın onayı belirleyicidir. Bu da açıkça, mülakat düzeninin öğretmen atamalarındaki yeni biçimidir. Bugün yüzlerce öğretmenimiz, yıllardır görev yaptığı, okulun kültürüne katkı sunduğu, öğrencileriyle aile gibi olduğu okullardan gerekçesiz ve ani bir şekilde sürülmektedir. İzmir Atatürk Lisesi gibi Cumhuriyet değerleriyle özdeşleşmiş köklü kurumlarda, bir gecede 60 öğretmen görevden alınmıştır. Norm kadro fazlası bahanesiyle, on yıllardır emek veren öğretmenler başka ilçelere, bazen 100 kilometre öteye gönderilmek istenmektedir. Bu sadece hukuka aykırı değil, aynı zamanda eğitimin ruhuna, okul kültürüne, öğrenci-öğretmen ilişkisine ihanettir” şeklinde konuştu.
‘HEDEF BİAT EDEN KADROLAR YARATMAK’
Proje okulları aracılığıyla öğretmenlerin itaate zorlandığını dile getiren Zobar, “Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: “Proje okulu” adı altında yürütülen bu uygulama, bir okul geliştirme projesi değil; siyasi iktidarın kendi memurunu, kendi neslini ve kendi toplumunu yaratma projesidir. Köklü okulların emekle, alın teriyle, yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenler bir bir tasfiye ediliyor. Bu sadece bir personel değişimi değil; bir hafızanın, bir kültürün, birikimin ve Cumhuriyet’in eğitim anlayışının sistemli biçimde tasfiyesidir. Neden mi? Çünkü onların hedefi açık: Liyakatsizliği teşvik ederek biat eden kadrolar yaratmak, düşünmeyen nesiller yetiştirerek sorgulama kültürünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet’in temelini oluşturan laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çökertmek” ifadelerini kullandı.
‘PROJE DEĞİL, ADALET İSTİYORUZ’
Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istediklerini belirten Zobar, “Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı’na hem siyasi iktidara sesleniyoruz; tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz. Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz. Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkesinin esas alındığı bir sistem istiyoruz. Eğitim-İş olarak biz, hiçbir öğretmenimizin yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, bu hukuksuz atamalara karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz. Proje değil, adalet istiyoruz. Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır. Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz” dedi.