DOLAR 36,6082 0.06%
EURO 39,8955 -0.21%
ALTIN 3.425,26-0,15
BIST 10.600,121,55%
BITCOIN 30611913,13%
Edirne
18°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

83 okunma

AKP operasyonları ve CHP’nin hali (5)

ABONE OL
12 Mart 2025 14:04
0

BEĞENDİM

ABONE OL

CHP’deki gizli kapaklı işleri, belediyelerdeki yolsuzlukları ifşa eden operasyonlar, köşeye sıkıştırılan İmamoğlu ve Özel’in “en iyi savunma hücumdur” anlayışında el yükseltmelerini mecbur kıldı.

Yoksa eşyanın tabiatına aykırı normalleşme/yumuşama muhabbetine ve vatandaşın erken seçim istemediğini yansıtan makyajlı kamuoyu araştırmalarına yaslanarak burnundan soluyan vatandaşı oyalamayı içlerine sindireceklerdi. Yani, Kılıçdaroğlu dönemindeki gibi AKP’yi iktidarda tutan sözde muhalefet ile vakit geçireceklerdi.

Şimdi ise vatandaşın yüzde 60 oranında erken seçim istediği pompalanıyor sanki son aylarda ekonomi dibe vurmuş, geçim sıkıntısı artmış gibi.

Esenyurt, Beşiktaş, Beykoz belediyelerine yapılan operasyonlar, başkanların tutuklanması, İmamoğlu ve Özel’in gözünü iyice açtı, öyle mini mitinglerle belediye başkanlarının savunulamayacağını, bu iktidarla baş edilemeyeceğini nihayet kavradılar.

Yargı süreci tamamlandığında nelerle karşılaşılacağını bugünden kestirmek mümkün değilken tutuklamaların hukuksuzluğu/haksızlığı iddiasına dayalı ajitasyon siyaseti ile bir yere varılamayacağını da görmüş olmalılar…

CHP yönetimindeki belediyelere yönelik siyasetin finansmanı, haksız zenginleşme iddialı soruşturma ve davalar, vatandaşın dikkatini çekmekte, güven sorunu yaratmaktadır.

Dahası: CHP’deki sorunlu alanlar AKP’nin sorgulanmasını gündem dışına itmekte; “büyük küçük fark etmez, hepsi aynı, vatandaşın vergileri doğru dürüst kullanılmıyor, istismar ediliyor” şeklindeki genellemeleri meşru kılmaktadır.       

CHP merkez yönetimdeki muktedirlerin AKP’deki sorunlu alanları ifşa yoluna giderek, “Tencere dibin kara seninki benden kara” atasözüne sığınmaları da haliyle çok sırıtıyor.

Misal: CHP’li Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 13 dosya hazırlayarak AKP’li Başkan döneminde milyonluk harcamaları ifşa etmesi.

Son yerel seçimde, AKP’li eski belediye başkanı Alinur Aktaş döneminde 15,5 milyon lira “temsil ve ağırlama” giderleri adı altında harcanmış. Yerel seçim öncesi Bursa’ya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve bakanlar için yapılan harcamalar belediye bütçesinden karşılanmış.

Siyasetin finansmanına giren böylesi usulsüz harcamaların CHP’nin yönettiği bazı belediyelerdeki varlığı ise, basına yansıyan haberlerden biliniyor.

Hem de “Siyasi Ahlaksızlıkla Mücadele ve Siyasi Etik Kanunu” teklifini, 2019’da TBMM Başkanlığına sunan Cumhuriyet Halk Partisi’nde oluyor bunlar!

Kanun teklifi, Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel, Engin Özkoç imzalı.

Kanun teklifinin içeriğine ilişkin bir haber linkini buraya koyuyorum, ilginizi çekecektir:

https://bianet.org/haber/chp-den-siyasi-etik-teklifi-211118

Meclis Başkanlığı’na verilen teklifte imzası bulunan görevdeki genel başkan Özgür Bey’in durumdan vazife çıkararak siyasi etik değerlerin kanunlaşmasını beklemeden partisinde hayata geçmesi için gereken adımları atması, önce kendi evinin içini temizlemesi, CHP’ye güven duyulmasını sağlaması gerekmiyor mu?

Gerekiyor çünkü AKP ile bir kıyaslama üzerinden CHP’nin kendisini aklaması olası değildir; kamuda usulsüzlüğün/yolsuzluğun küçüğü büyüğü olmaz, kör kuruşun hesabını vermekle sorumludur kamu yöneticileri.

Bu nitelikte bir kamu yönetimini Türkiye’ye layık gören bir anlayışın siyasette hâkim kılınması için CHP’nin öncülük yapması, Türkiye’yi daha iyi yönetme iddiasının temelidir.

Ancak, CHP’nin Türkiye’yi daha iyi yönetme iddiasının kamuoyunda ciddiye alınması,  bu partideki yönetsel/örgütsel sorunların çözümüne de bağlıdır.                                                 

Diğer bir ifadeyle, önce CHP demokratik/saydam/dürüst yönetilmelidir. 

İktidarın kurcalamaları, itibarsızlaştırma hamleleri bahane edilerek CHP’deki sorunlu alanların örtbas edilemeyeceği ayan beyan ortadadır.

Örneğin “Şaibeli Kurultay” iddiasını iktidarın CHP’yi yıpratma teşebbüsü görülmesi, adeta bir devekuşu refleksidir.

Hatırınızdadır; Kılıçdaroğlu’nun, kurultayı satın alınan delegeler nedeniyle kaybettiği açıklamasına çok önce dikkat çekilmişti bu köşede.                                                                                            

(Siyasette sahicilik/inandırıcılık/şeffaflık/güvenilirlik, 23 Nisan 2024)

Şu soruyu da sormuştuk: Parayı kim verdi, hacmi nedir?

Kurultayın kazanılmasında akçeli pazarlıklar yapıldığını belirten yani CHP kurultay delegelerine satılık levhası asan, üstelik İmamoğlu ve Özel’i zan altında bırakan sabık genel başkan Kılıçdaroğlu’nun neden disipline verilmediğini de sormuştuk.

Öyle ya, disiplin sopası göstermeye meraklı sabık genel başkan parti suçu işliyor, Özel ‘de “tık” yok, hadise tekrar gündeme geldi, dallanıp budaklandı, Özgür Bey’de yine “tık” yok.

Halbuki Kılıçdaroğlu 7 Şubat’ta KRT televizyonunda katıldığı bir programda, parti yönetiminin “açık ve net bir açıklama yapması gerektiğini” vurguladı.

Kemal Bey’in genel merkezden bir açıklama yapılmamasını, “…sükût ikrardan gelir, o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir…” suçlaması da itina ile havada bırakıldı.

Parti yönetiminden iddiaların mesnetsiz,  partide “iç çekişme, ayrışma” yaratma amacıyla ortaya atıldığı, özel bir açıklama planlanmadığı yönünde cılız ifadeler gelmedi değil; ancak kamuoyunda tatmin edici bulunmadı, kurultaya şaibe karıştığının zımnen kabulü sayıldı.  

CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut’un “Bu kurultay en az diğer CHP kurultayları kadar temiz, onurlu bir kurultaydır” sözleri ise fazlası hakkında merak uyandırdı. 

“Sükût ikrardan gelir” diyen fakat şaibe şüphesi olup olmadığı sorusuna  “Benim elimde bir şey yok” yanıtını veren, savcıya ifade vermeyi de reddeden Kılıçdaroğlu, dürüst siyasetçi kimliğinden anlamamız gerekeni, yine gösterdi. Cumhuriyet Halk Partililer de feyz aldı.

“Şaibeli Kurultay” soruşturmasını yöneten savcının yeni bir tespiti ise, CHP’ye nefes aldırmama planının çok yönlü işlediğinin kanıtı addedilebilir.

TGRT Taksim Meydanı  programında Barış Yarkadaş, kurultay boyunca Ankara’da bulunması gereken Divan Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’a geldiğine dair görüntülerin savcılık tarafından incelendiğini söyledi.

Ekrem İmamoğlu’nun kurultayın birinci günü Özgür Özel seçildikten hemen sonra, pazar sabahı İstanbul’a gelmesi savcılığın dikkatini çekmiş. Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’a gelerek koşuya katılması kurultayın sakatlanması olarak değerlendiriliyor.

“Şaibeli Kurultay” için iptal davası açan Lütfü Savaş’ın Avukatı , gazeteci Nuray Başaran’a mesaj göndererek kurultay sırasında İmamoğlu’nun iki kez İstanbul’a gittiğini belirtmiş.

Levent Gültekin’in videosundaki açıklamaları sonuna kadar izleyelim ve üzerinde düşünelim…

Videoda, Beykoz Belediyesi Başkanı’nın danışmanlarından CHP’li Prof. Dr. Duran Bülbül,  Özel Kalem ile kavga sonucu savcılığa giderek Beykoz Belediyesi’ndeki hırsızlık ve yolsuzlukları ihbar ediyor. Soyadının hakkını veriyor, bülbül gibi ötüyor.

Dün itibarıyla İstanbul Başsavcılığı, terör örgütü DHKP/C’ye 2014-2016 yılları arasında Ataşehir, Maltepe, Sarıyer ve Şişli belediyelerindeki ihaleler üzerinden finans sağlandığı iddiasıyla soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında 31 adrese yapılan baskınlarda 32 kişi gözaltına alındı.                          

Gözaltılar, yine ihbar sonucu. Örgüt üyesi olduğu iddia edilen iki şüpheli etkin pişmanlık hükümleri kapsamında ifade vermiş.

Barış Terkoğlu, daha iki gün önce İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yakın çok sayıda ismin şirketlerine, banka hesaplarına, tapularına ve araçlarına tedbir konulduğunu, terör ve suç örgütü operasyonlarının geleceğini duyurdu.  Ataşehir, Maltepe, Sarıyer, Şişli belediyelerine yapılan dünkü operasyonlar, Terkoğlu iddiaları ile örtüşmüyor mu, ne dersiniz?                                                       

Evet, CHP abluka altında, İmamoğlu’nun oyundan düşürülmesine dönük ciddi bir çaba var.

Ülke siyasetinde sanki kıyamet yaşanıyor; kısır bir döngü içindeyiz.

İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına retrospektif bir bakış,  önseçim denilen aday onatma işleminin gösterdikleri, sonraki bölümün konuları…   

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ