DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BIST 9.549,891,94%
BITCOIN 3384885-1,24%
Edirne

AÇIK

06:23

İMSAK'A KALAN SÜRE

237 okunma

KONUKLARINIZIN SESİ 343

ABONE OL
12 Mart 2024 12:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL

          (Önceki yazımızdan devamla)

          “Bu sırada Fethi Bey namında eski arkadaşlardan zabitken askerlikten tardolmuş bir zat karşımıza çıktı. Kendisinin sefalet-i halinden (yoksul durumundan) muavenete (yardımına) muhtaç olduğundan; yatacak yeri bulunmadığından bahisle bize iltica etti (sığındı). Biz de bu zatı malik olduğumuz apartmanda yatırmaya ve muavenet etmeye karar verdik. İki gün sonra kendisinin talebi üzerine bir yerde mülaki olacaktık. Gittiğim zaman yanında mabeyne mensup bir de yaver gördüm. Apartmanda yatan İsmail Hakkı Bey namında bir zat vardı, derhal götürmüşler. Bir gün sonra da bizi tevkif ettiler. Fethi Bey meğer İsmail Paşa’nın hafiyesiymiş. Bir müddet münferit surette mapus kaldım. Sonra mabeyne götürdüler. İsticvap edildim (sorguya çekildim). İsmail Paşa, beş kâtip, bir de sakallı bir adam hazır bulunuyordu. İsticvaptan anladık ki gazete çıkardığımızdan, teşkilat yaptığımızdan, apartmanda çalıştığımızdan, hulasa bütün bu işlerden dolayı maznun bulunuyorduk. Daha evvelki arkadaşlar itiraflarda bulunmuşlar. Birkaç ay böyle mevkuf tutulduktan sonra bıraktılar.

          Birkaç gün sonra beni Suriye’ye nefyettiler. Sonra da bir süvari kıtasında staj yapmaya memur olunmuştum. O sıralarda Dürzülerle birtakım meseleler vardı. Dürzüler üzerine kıtaat sevkolunuyordu. Ben de bu meyanda gittim. Dört ay orada kaldım.

         “Hürriyet Cemiyeti” namında bir cemiyet vücuda getirdik. Bunu tevsi (genişletmek) için aldığımız tedbirler meyanında benim muhtelif sünufu askeriyede (askeri sınıflarda) staj yapmak bahanesiyle Beyrut, Yafa ve Kudüs’e gitmem vardı.

          Böylece hareket ettim. İsimlerini saydığım yerlerde teşkilat yapıldı. Yafa’da daha fazlaca kaldım. Oradaki teşkilat daha kuvvetli oldu. Fakat Suriye’de arzu ettiğimiz derecede işi taazzuv ettirmek (oldurmak) gayrı mümkün görünüyordu. Ben de işin Makedonya’da daha seri gideceği kanaati vardı. Oraya gitmek için çare düşünmekteydim.

         Nefye dair hakkında çıkan iradede “vesait-i sehille memleketine gidemeyecek bir yere gönderilmesi” kaydı vardı. Bu itibarla Makedonya’ya gitmek müşküldü. O esnada bir yanlışlık mahsulü olduğuna şüphe olmayan bir mezuniyet tezkeresi elime geçti. Buna yanlışlık denilebilir. Fakat bu yanlışlık şurada burada çalışan komite erkanının netice-i mesaisi (çalışmalarının sonucu) olarak icat edilmişti.

        Bu tezkereye nazaran mezunen İzmir’e gidecektim. İşin içinde bir yanlışlık olduğunun meydana çıkacağını takdir ediyordum. Fakat o esnada Selanik’te topçu müfettişi bulunan Şükrü Paşa’nın gayet vatanperver bir zat olduğunu hikaye ediyorlardı.  Kendisine bir mektup yazdım. Kendimi ve maksadımı az çok açıkça anlattım. Bu maksatların seri surette yapılması Makedonya’ya gitmeme mütevakkıftı (bağlıydı). Kendi evsafı hakkında duydum şeyler doğruysa delalet (yardım) etmesini rica ettim. Doğrudan doğruya cevap vermedi. Fakat ne şekilde olursa olsun kendiliğimden Selanik’e gidersem işi temin edeceğini bilvasıta bildirdi. Tezkereyi cebimize koyduk. Makedonya’ya gitmek üzere hareket ettim. Fakat hareketi müteakip meselenin meydana çıkması ihtimaline karşı izimi kaybettirmek için evvela Mısır’a sonra Yunanistan’a gittim. Şayet bir malumat olursa bildireceklerdi. Hiçbir şey yazmadılar. Mütenekkiren (kılık değiştirerek) Selanik’e geldim. Şükrü Paşa’yı gördüm. Benimle temastan tevahhuş ediyordu (ürküyordu). Ben ciddi nokta-i istinat (dayanma noktası) bulmaksızın dört ay Selanik’te kaldım. Bu esnada mektup müdürü Tahir Bey’e maksadımı anlattım. Hürriyet cemiyetinin bir şubesini tesis ettim.

        Selanik’te bulunduğumu İstanbul haber alarak takibata başladı. Oradan tekrar Yafa’ya geldim. O zaman bir akabe meselesi vardı. Kendimi derhal hududa memur ettim. Arandığım zaman hudut üzerinde isbat-ı vücut ettim.

         Cem’an iki buçuk sene Suriye’de kaldım. Bu müddet zarfında her şey unutulmuştu. Makedonya’ya nakil için resmen müracaat ettim.

        Selanik’e geldiğimde bizim Hürriyet cemiyetinin terakki ve ittihat namını aldığını duydum. Doktor Nazım Bey Paris’ten Selanik’e gelmiş. O nam altında çalışırsa daha iyi tesir eder diye arkadaşları ikna etmiş. Cemiyet o nam altında çalışmakta devam etti. Ben bu vaziyetteyken 1324 (1908) senesi geldi ve meşrutiyet ilan olundu.

       Meşrutiyetten sonra bütün eşhas (şahıslar) meydana çıktı. O zamana kadar saf ve nezih (temiz) çalışıyorduk.

       Bazı arkadaşların harekâtını şayan-ı tenkid gördüm. Bu fenalıkları bertaraf etmek için ilk düşündüğüm tedbir ordunun siyasetten çekilmesi nazariyesiydi.

     Nihayet 31 Mart vakası oldu. Bu vaka üzerine Makedonya’dan giden kıtaatın ve ilk devirde Edirne’den bunlara iltihak eden kuvvetlerin erkan-ı harbiye reisi olarak İstanbul’a gittim. Kumandan Hüsnü Paşa’ydı. Hareket ordusu ismini ben buldum. O zaman bunun manasını kimse anlamamıştı. Mesele şundan ibaretti: İstanbul’a hitaben bir beyanname yazmak lazımdı. Bunu ben yazdım. Sonra sefirlere hitaben beyanname yazdık. Buna imza konulmasının münasip olduğunu düşündük. Bazı arkadaşlar Hürriyet ordusu dediler. Halbuki bütün ordu hürriyet ordusuydu.

        31 Mart meselesi halledilince tekrar Selanik’e geldim. Ordunun cemiyetten ayrılması ve siyasetle iştigal etmemesi bir defa daha kuvvetle ileri sürmeye başladım.

       İlan-ı meşrutiyetten (meşrutiyetin ilanından) sonra teşkilat yapmak için Trablusgarb’a gönderildim. İlk defa yalnız bu maksadı anlatmak için gittim. Maksadımı kabul ettirdim. Fakat kongrenin nazarı kararında kaldı. Tatbik edilmedi. Meşrutiyetten sonra başlayan itilaf-ı efkar (fikir ayrılığı) şiddetlendi.

           Bundan sonra yeni ordu teşkilatı yapıldı. İzzet Paşa erkan-ı harbiye reisi oldu. Ben henüz kolağası rütbesindeydim. Ordunun talim ve terbiyesiyle uğraşıyordum. Bu itibarla pek çok tenkidler yapmak mecburiyeti hasıl oluyordu. Bu tenkidat bilhassa eski kumandanları rencide ediyordu. Bunun benim ameliyattan ziyade nazariyatçı olduğumdan ileri geldiğine zahip olarak (kapılarak) mücazat (cezalandırma) kabilinden 38 inci piyade alayına kumadan yaptılar. O zaman Selanik’te bu faaliyetlerden şüphelendiler. Beni Mahmut Şevket Paşa marifetiyle İstanbul’a çağırdılar.

        Selanik’te bulunduğum sırada Arnavutluk hareketiyle meşgul olmuştum. Evvela Şevket Turgut Paşa memurken Mahmut Şevket Paşa bizzat Arnavutluk hareketini ele aldı.

       İstanbul’a çağrıldığım sırada İtalyanlar Trablusgarb’a hücum ettiler. Ben de tedbil-i nam (ad değiştirme) ve kıyafet ederek bazı arkadaşlarla beraber Mısır’a gittim.

       Asıl memlekette de Balkan harbi başlamıştı. Bulgar ordusu Çatalca hattına ve Balayır’ın şimaline geldiği sırada İstanbul’a davet ettim.

        (Devamı sonraki yazımızda)

                                                                                                                                      Sağlıcakla,

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ