“Cumhuriyet Halk Partisi’nde yapısal sorunlar var, bu sorunlar giderilmeden siyasette tam demokratikleşme, değişim ve dönüşümden söz edilemez” diyenler bir kez daha acı bir şekilde haklı çıktı. CHP’nin en sağlam kalelerinden Edirne’de, (Hatay’ın bir benzeri) aylardır yaşanan ve son dönemde her gün yeni bir kara tabloyla ortaya çıkan sorunlar, sadece partiliyi değil, partiye oy veren seçmeni de bunalttı.
Milletvekilleri, il, ilçe ve partiyle satranç oynar gibi oynayan her kademe yöneticiler; Edirne’de önümüzdeki yerel seçimde, öncesi ve sonrasında yaşanması muhtemel her tür olumsuzluğun birinci dereceden sorumlusu olacaklar. Edirne siyasetinde yıllardır; kısır, vizyonsuz ve sadece kişisel hırslarını, şişkin egoları, ranta alışmış obur iştahlarını doyurmaya alışanlar, partide kalitenin yükselmesinin önünü kesenler, kendinden daha nitelikli biri yerine, vasatı yeğleyenler de aynı sorumluluğun paydaşlarıdır.
Aylardır kamuoyunu meşgul eden, huzursuz gelişmelerin birinin bitip diğerinin başladığı partide, son yaşanan Ciravoğlu’nun adaylıktan çekilmeye zorlanması haberleri, durumu daha da iç karartıcı bir hale getirdi. Burada önemli olan kimin başkan adayı olacağından bağımsız olarak yaşanan sürecin kimler tarafından ve hangi amaçlarla manipüle edildiği …
Partiye üye olduğum otuz yıldan bu yana geçirdiğim evrimin şahikası (İl, İlçe yönetimi, İl ve Merkez İlçe Kadın Kolları Başkanlığı, Milletvekili Aday Adaylığı, İl Başkan Adaylığı) aktif siyasetten uzaklaşmak oldu. Eğitimli, nitelikli, mesleğindeki başarısını sosyal ve toplumsal yaşamında da sürdürüp önder olabilen ne kadar insan varsa büyük çoğunluğunun zirvesi oyun dışı kalmak oldu. Ortada nitelik adına ismi geçen, şu anda da birilerinin akıl hocası konumunu sürdürenler var ya, işte onlar bu işin asıl sorumlusu, en büyük günahkarları…
Ankara’da tepelerde oturup da, taşradaki açıkgöz muhbirlerinin sözünden çıkmayan zevat da siyasetin öncelikli yüz karaları. Çünkü partideki yapısal sorunların çözümünü ajandalarının son sırasına bile almıyorlar. Her il, ilçe, belde hatta köylerde, ‘her aşa maydanoz’ bir iki cingöz muhbir onların işini görüyor. İki taraf da memnun. Taşradaki havasını atıyor, Ankara’daki ağını örüyor. Aslında iki taraf da birbirini kandırıp gemisini yürütüyor. Hiç biri doğru bir kelam etmiyor. Taşradaki muhbir, sadece işe yaramaz birilerini parlatıp cilalamaya, onu genel merkeze kakalayıp, daha sonra bu hizmetinin karşılığında, etinden sütünden tırnağından, yününden derisinden ve hatta b..undan yararlanmaya çalışıyor.
Ve biz Edirne’de yaşayanların büyük çoğunluğu, bu insancıkları tek tek tanıyoruz. Yeri geldiğinde selam verip ellerini sıkıyoruz. Biz de az iki yüzlü değiliz hani…! İçinden suratlarına tükürmek gelirken, hal hatır sormak; biliyorsunuz ki, “büyük politikacılık” sayılıyor.
Şükrü ya da Filiz başkan adayı olmuş, isimler çok önemli değil. Önemli olan coşkuyla geçmesi gereken süreci karanlık bir tünele sokup, kenardan timsah gözyaşları dökerken bir yandan da ellerini ovuşturanların bu partide ne zamana kadar, ‘Ali kıran, baş kesen’ olmayı sürdüreceği…!?
Edirne halkı biliyorum ki bu seçimde de ‘sizlere rağmen’, yine gönlündekini yapacak. Düğün salonuymuş, gerçek belediyecilikmiş, otoparkmış, yolmuş, asfaltmış gibi sokaktaki herkesin ağzına tekerleme olmuş, vizyonsuz, vasat, soyut vaatler yerine ülkesinin, milletinin, çocuklarının geleceğini düşünerek karar verecek.
Kötü olan falanca veya filanca parti değil! Kötü olan; bencil, egoist, gözünü rant bürümüş, k..ının altında, güç alacağı, obur, gözünü rant bürümüş vasat ve altındaki güruhu yönetebileceği bir koltuk olmadan nefes alamayan karanlık insanlar. Bunlar her partide ve her seviyede bol bol mevcutlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi, genel merkezinden taşrasına bu kan emici asalaklardan kurtulmadan hiç birimize kurtuluş yok…!