Ziya GÖKERKÜÇÜK – [email protected]
Zaman geçiyor ve yaşadıklarımız anı olarak kalıyor. Daha dün gibi, Cumhuriyetin 50’inci ve 75’inci yıllarını marşlarla ve coşkuyla kutlamıştık. Umudumuz “daima ileriye giden bir ülke kurmak” idi. Bu umudu yine taşıyoruz elbette.
Bu umut olmasa Cumhuriyetin yüzüncü yılında sokaklar, meydanlar dolar mıydı? İktidarın Filistin’i bahane ederek kutlamalardaki pasifliği ama miting yapması, hele 29 Ekim günü Vahdettin’in sarayından Boğazdaki töreni izlemesi bir yurttaş olarak beni üzdü. İsimler, mekânlar bazen simgedir ve simgelerin anlamı, anlattıkları vardır.
Öte yandan ana muhalefetin de kendi iç tartışmaları nedeniyle cumhuriyetçileri alanlarda buluşturamaması da eksiklikti.
Kentimizde de kutlama coşkulu geçti diyemeyiz. Belediyenin düzenlediği etkinliklerin yanında kentin sivil örgütleri ile ortaklaşabilseydi partililer yanında yurttaşlık bilincinin gelişmesine hizmet edebilirdi.Böylece hem belediyenin işi azalır hem de sivil örgütlere iş yapabilme morali gelirdi. Daha da önemlisi “halkçılık”, “yurttaşlık”, “dayanışma” ve “sahiplenme” duygularımız gelişirdi.
Kentin sivil örgütleri de 100. yılı fırsat bilip kurtuluş, kuruluş, dünden bugüne ve yarına cumhuriyeti tartışabilir, tartıştırabilir ve yurttaşlık sorumluluklarımızı anımsatabilirdi. Ki bu çok yetersiz kaldı.
Kutlamalardaki eksikliği anmalarda da yaşıyoruz. 5 Kasım günü Kırklareli’nde, devrimci önderlerden Nasuh Mitap’ı ölümünün dokuzuncu yılında andık. “100. Yıl’da Cumhuriyet” Paneli de vardı. Konuşmacı Prof. Dr. Selçuk Candansayar; salonlarda yapılan anmaların bir savunmaya dönüştüğünü belirtti. “Nasuh Abiler zamanında düzen sahipleri bizden korktuğu için önlemler alıyordu ve onlar savunmada idi. Yakın zamana kadar da eylemler ile anma yapıyorduk. Devrimciler olarak bu gün azalmamaya çalışanlar, birbirini kollayan kişiler gibiyiz ve psikolojik olarak çoğalmayı hedefleyemiyoruz. Özellikle 1990 sonrasında fikir kulübü gibi her şeyin doğrusunu düşünen ama yapamayan bir kitle durumundayız. Büyümek yerine küçülmemeyi hedefliyoruz” dedi.
Bu tespit kalbi solda atanların tümünü kapsıyor sanırım. Cumhuriyetin olmazsa olmazlarından olan laikliği, kamuculuğu, antiemperyalist duruşu yeterince sergileyemiyoruz. Oysa seçmen ayrımı yapmadan bunları herkese anlatabiliriz. Ki bu anlatımlar yurttaşlık bilincimizin ana damarıdır. Bunu yapacak olan da kitle partileri, emek meslek örgütleri ve sivil örgütlerdir.
Yarın da Atatürk’ü anacağız. Yine kapalı alanlarda Mustafa Kemal’in dehasını, yaptıklarını, ölümsüz olduğunu söyleyeceğiz. Ama onun her kazanımı sokaklarda, savaş meydanlarında, kongrelerde, örgütlenmeler ile yani hareket halinde mücadele sonucu başardığını unutacağız.
CHP kongresi parti içinde ve ülkede neyi değiştirir göreceğiz. Ama bilime, topluma, parti disiplinine ve kurucu ilkelere sahip çıkılmaz ise ve meydanlarda hak temelli yurttaş mitingleri yapılmayacaksa yerel seçimlerde başarı sağlanamayacağı gibi sonrasında da büyük kopuşlar yaşanır ve toplum teslim olma durumuna geriler.
O nedenle CHP’nin yeni başkanı Özgür Özel’i kutlarken; “Özgür, önce kendini özgürleştirip partiyi özgürleştirebilirse ülkede de özgürleşme sağlanır” diyorum. Bu arada kentimizde de her yönüyle bir özgürleşme olacağı kaçınılmazdır. Yeni yüzyıla ülkede ve kentte anlam gelecektir.
Kutlama ve anmalar aidiyettir. Kurumları ve kişileri aidiyet sağlamlaştırır. Önemli günlerde tarihimizin artıları ve eksileri gözden geçirilerek her yıl yenileri katma hedefleri eklemeliyiz. Anmalarda ise saygı ve şükran sunulurken örnek kişiliklerini unutmamamızı sağlayan bellek tazelemeleri yapılır.
Bu etkinlikler düzenleyenlerin niyetinden çok yurttaşların katılımı ile anlamlı olur. Böylece yurttaşlık, kentlilik bilincimizi veya örnek aldığımız, andığımız kişilerin davalarının devamını sağlarız. Kutlamalar da, anmalar da bilgi kılavuzluğunda olmalıdır. Kuru kuruya söylemlerden uzak olunmalıdır.
Bugün başlayan, yarın ve öbür gün devam edecek olan; TMMOB tarafından düzenlenen “Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu-V” toplantıları bize yöremizi, kentimizi sahiplenme sorumluluğu verecektir. Doğasına, haklarına sahip çıkmayan, çıkamayan kişilerin ülkeye, evrensel haklara, doğaya ve insana sahip çıkması zordur. Bilgiyle donanmaz isek sorgulayamaz ve bildiğini sananların galibiyetini sağlarız.