Hiçbir şey tesadüf değildir.
Yarınlar, yorgun ve bezgin insanlara değil,
Rahatlarını terk edebilen gayretli insanlara aittir.
Yaşadığımız dünyada kadın ve erkeğin bir türlü aydınlığa çıkamayışı, birbirinin kurdu oluşu, saplantılarda bocalayışı ve zedelenen kadın duyarlığını, bütün bunların sonucu olarak da hayatın anlamını ereğini kavrayışta gecikmeyi anlattığı NİÇİN GEÇ KALDIM adlı eserini okuduğumda hayli genç yaşlardaydım ve birazda ön yargılı okudum Füsun ERBULAK’ı. Çok sevdiğim karikatürist, aktör, yazar ne ararsan var olan eşi ALTAN ERBULAK’ı aldatmıştı ve ben ALTAN ERBULAK hayranıydım benim sevdiğim adamı aldatması, o günkü koşullarda affedilmez bir şeydi.
Eserin dili, özü anlatmak istedikleri pekte önemli değildi. Kendimi aldatılmış hissediyordum. Yazarın neler anlattığının bir önemi yoktu. Şimdi bu kadar zaman geçipte geriye baktığımda o günkü davranışlarımın pekte anlamlı olmadığını görüyorum. Lüzumsuz gerilmişim, hayat onun, bizim onun yaşam tarzına karışmak, ona yön vermek, ona ayar vermek gibi bir tavrımız olamaz, olmamalı. Evrensel düşünceye saygı duyan birinin hiç yapmaması gerekenlerin başında bir insanın yaşam tarzına karışmamak gelir. Hal böyleyken biz bunu bir türlü benimseyip uygulamaya koyamıyoruz. Koyamadığımız için de hızlı yol alamıyoruz. Sapla samanı, samanla zamanı, hep karıştırıyoruz. Aslında bütün dünyada yaşam ve insanoğlunun dertleri aynı. Şimdi şu günlerde dünyanın başka bölgelerinde meydana gelen olaylara bir bakalım, bizdeki olaylarla benzerliklerinin ne kadar ayni olduğunu göreceğiz.
Çin’in doğusunda ki JİANGSU eyaletinin YİXİNG bölgesinde bir meslek yüksekokulunda gerçekleştirilen bıçaklı saldırıda ilk belirlemelere göre 8 kişi yaşamını yitirdi.
İngiltere ve Galler’deki Katolik kilisesinin, kendileriyle bağlantılı 900 den fazla kişi hakkında, 3 binden fazla çocuğa cinsel istismarda bulunduklarına ilişkin şikayetler olduğu ancak mağdurları değil, kilisenin itibarını önemsediği için harekete geçmediği ortaya çıktı.
İngiltere çocuklara yönelik cinsel istismara ilişkin bağımsız soruşturma komisyonu, Katolik kilisesi hakkındaki raporunu yayınladı.
Raporda 1970-2015 yılları arasında Katolik kilisesinin kendileriyle bağlantılı 900 den fazla kişi hakkında 3 binden fazla çocuğa cinsel istismarda bulunduklarına yönelik şikayet aldığı, ancak gerçek sayının çok daha yüksek olduğu ve muhtemelen asla bilinemeyeceğini belirtti. 2016’dan beri her yıl 100’den fazla istismar iddiasının bildirildiği vurgulanan raporda, Katolik kilisesinin manevi amacına çocuklara karşı cinsel istismarda bulunanlar, bunu görmezden gelenler ve faillere karşı harekete geçmeyenler tarafından ihanet edildiği kaydedildi. Kilisenin yaptıkları için özür dileyen kardinal Vinsent Nichols’un da kıdemli bir üyeden beklenen liderliği yerine getirmediği, bazen de kilisenin itibarını korumayı tercih ettiği, mağdurlara merhamet göstermediği ifade edildi. 2001 ve 2007 ‘de 2 ayrı soruşturmada dile getirilen tavsiyelerin çok yavaş uygulandığına veya tam olarak işleme konulmadığına işaret edilen raporda, 2016 yılındaki bir olaya ilişkin iç yazışmada cinsel istismar mağdurunun manipülatif ve yoksul olarak nitelendirildiğinin altı çizildi. Raporda seri tacizci papaz James Robinson 1980′ lerde hakkında ilk şikayette bulunulduğunda ülke içinde başka bir yere gönderildiği, ardından da ABD ye kaçtığı kaydedildi. Ancak ABD’ nin 2010 yılında 4 çocuğa 20 den fazla tacizde bulunduğu için papaza 21 yıl hapis cezası verip, İngiltere’ye iade ettiği kaydedildi.
İki olayın da aslında ülkemizde meydana gelen vakalarla çok benzeştiğini göreceğiz. Adamların bizden fazlası var, eksiği yok. Çocuklara taciz olayı bambaşka bir boyuta taşıyor işleri, dünyanın en gelişmiş ülkeleriyiz diye geçinen İngiltere’de ve ABD de gerçekleşiyor olaylar ve İngiltere’nin yapamadığını bizlerin kaba, kıro, kovboy dediğimiz ABD yapıyor, cezayı kesiyor, 21 yıl hapsi boynuna asıyor, memleketine yolluyor. Olanlar hep yoksullara oluyor nedense. İngiltere, ABD, Türkiye, bilmem nere hiç fark etmiyor ama sadece yoksul oldukları kesin
Demem o ki insanoğlu çocuklarını okullara diploma alsın, bir yerlere gelsin diye gönderiyor ve bunu yaparken özel okullara milyonlar ödüyor. Oysa iyi bir dünya için iyi insanlar lazım o da okullarda paskal prensibini, trigonemetriyi değil, önce iyi insan nasıl olunur, bunu öğrenmekle olabilir.