DOLAR 34,4922 0.08%
EURO 36,5339 0.39%
ALTIN 2.943,800,31
BIST 9.031,82-2,18%
BITCOIN 33675535,42%
Edirne
12°

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

84 okunma

‘DEM’LİK (5)

ABONE OL
20 Kasım 2024 11:04
1

BEĞENDİM

ABONE OL

CHP-DEM arasındaki seçim ittifakının AKP’ye 31 Mart yerel seçimlerinde yarattığı hezimet sonucudur siyasi arenadaki kör döğüşü ve bitecek gibi gözükmüyor.                                                         Çünkü AKP’nin iktidarı kaybetme olasılığı yükselmiştir ve bu da öncelikle CHP-DEM seçim ittifakına bağlanmaktadır.

Herhalde seçim öncesi vatandaşın ağzına bir parmak bal çalarak vaziyetin kurtarılacağı düşünülmektedir lakin yanıltıcıdır.

Yanıltıcıdır, çünkü ağızlara bir parmak bal çalacak imkân dahi kalmamıştır. Vatandaşın kalıcı bir yoksulluk ile boğuştuğu, umutsuz bir ruh hali içinde günlerini geçirdiği, açlığın kol gezdiği vahim bir ülke tablosu gözümüzün önündedir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Kent Lokantalarında karnını doyurmak için vatandaşın oluşturduğu uzun kuyruklar, vahim tablodan sadece bir kesittir.

Ekonomik sorunlar, gelir yetersizliği, üst üste gelen yeni vergiler vatandaşın soluğunu kesmiş, toplumsal yaşamda adli vakaların çoğalmasına yol açmıştır.

Yapay gündemler yaratarak acı gerçeklerin perdelenmesi de mümkün gözükmüyor.

Dolayısıyla AKP, CHP-DEM seçim ittifakına gizem katmaya, karalama kampanyasına yüklenmeye mecbur; kayyım atamaları gibi siyaset sahnesinde yeni gerginlik alanları yaratmaya da…

Hâlbuki CHP-DEM seçim ittifakının saklısı gizlisi yoktur.

Bakın 2 Temmuz 2021’de CHP ekonomi masasının Diyarbakır, Siirt, Muş, Bingöl ve Bitlis’te Kürt kökenli seçmenle temaslarına ilişkin Veli Ağbaba neler demiş…

//Cumhur İttifakı, HDP’yi ve ona oy verenleri ‘terörist’ olarak görüyor. Buna karşı bölge halkı çok tepkili. Biz bu söyleme karşıyız. Bunu her yerde söylüyoruz. Biz en baştan beri Kürt sorununun Meclis çatısı altında çözülmesi gerektiğini söyledik. Burada AKP ve MHP’ye karşı çok net bir tutum var, partimize karşı da bir ilgi var. CHP’ye karşı bir güven sorunu yok. Bölgeye gezilerimiz devam edecek. Son 25 yıl içinde Kürt seçmenle ilişkimizin bu kadar iyi olduğu bir dönem hiç olmamıştı… HDP’ye kapatılma davasına ve Demirtaş’ın tutuklu olmasına büyük bir tepki var. Kürtler kayyumlardan memnun değil. Burada tıpkı 90’lı yıllarda olan baskıya benzer bir baskı var. Kayyumlar da tam bir keyfilik hakim ve şehirleri tam bir çiftlik gibi yönetiyorlar. Bölgede birçok yerde kaymakam ve valiler, esnaf ve ticaret odalarını arayarak HDP’nin kapatılmasına destek vermek için imza toplamaya zorluyor.//(Medyascope)

Evet, CHP-DEM yakınlaşması bir sürecin devamıdır ve yakın zamandaki gelişmeler nedeniyle seçim ittifakının sürdürülmesine dair kararlığı pekiştirdiği söylenebilir. 

Nitekim Kürt kökenli seçmenle ilişkilerden öteden beri sorumlu CHP Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu da t24’ten Cansu Çamlıbel’e 11 Kasım’da verdiği röportajda bunu teyit eden şu saptamalarda bulunuyor: //Kayyım atamalarında sembollerle mesaj verdiler. Halfeti Öcalan’ın memleketi, 4 Kasım Selahattinlerin tutuklandığı tarih. ‘Bizim istediğimiz çizgiye gelmezseniz daha kötüsünü yaparız’ demiş oldular. İktidar Bahçeli’nin neden olduğu tepkiyi kayyımla dindirmeye çalışıyor. (…)  Kürtler için ikinci alternatif artık kesinlikle CHP’dir.

Bütün kamuoyu yoklamaları da bunu gösteriyor zaten (…) Özgür Özel’in Kürtlere hissettirmek istediği duygu “her biriniz artık eşit hissedeceksiniz” duygusuydu. Özgür Özel, o duyguyu yaratma konusunda bir çaba içerisinde. Ve ben görüyorum ki söylediklerimiz şu an eksik gelebilir ama CHP, bu duygu ortaklığını Kürtlerle büyük ölçüde kurmuş durumda(…)Bakın Erdoğan bugüne kadar bu meseleyi hep kendi siyasal çıkarları için kullandı. Siyasi geleceği için kullandı. Şimdi de yine kesinlikle kendi gündemi var, kesinlikle. 2023 seçimleri öncesinde hükümetin ortaya attığı yalanı dolanı gören Kürtler Erdoğan’a bir daha nasıl güven duyacaklar? Sahte videolarla siyaset yapan bir liderliğe nasıl güven duyacaklar?//

Gördüğünüz gibi Kürt kimliğine ilişkin yadırganacak bir durum yok, eski zamanlarda değiliz. “Kürtler/Kürt seçmen” ifadeleri rahatlıkla kullanılıyor, yazılıp çiziliyor.

Kürt sorunundan günümüzde anlamamız gereken net olmalı derken kastettiğimiz tam da budur. Muğlak açıklamalara, geçmişten gelen duygu yüklü travmalara saplanıp kalmadan günümüzde yaşanan sorunların derli toplu tanımlanarak çözüme ilişkin taleplerin Meclis çatısı altında dillendirilmesi önem arz ediyor.

Ve biliyoruz ki demokrasi, adalet, özgürlük, eşitlik, hak, hukuk gibi alanlarda yaşanan sıkıntıları etnik/dini kimlik zemininde ele almak kör kuyudur; ayrışma getirir ve çözüme dair demokratik talepleri örseler.

Ayrıca, gizlisi saklısı bulunmayan CHP-DEM seçim ittifak sürecini (ki AKP’nin iktidardan düşürülerek ülke yönetiminde yeni dinamiklerin oluşturulması hedefidir) Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğuna oturtulmasıyla da başlatabiliriz.

Tanrıkulu’nun bahsettiği duygu ortaklığının kurulması için neler yapmadı ki Kılıçdaroğlu…

2014 yerel seçimleri münasebetiyle 30 Mart’ta Tunceli’de miting yapan Kılıçdaroğlu,        Seyit Rıza heykelinin bulunduğu Seyit Rıza parkında “Dersimli olmaktan gurur duyuyorum” seslenişi ile başlatmıştı aslında bugünlere gelen ittifakı.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilmesinde,  Alevi oylarının CHP’de tahkim edilmesi,             Kürt seçmenden oy alınması hesabı elbette vardır; fakat CHP’nin oy havuzunun genişleterek AKP karşısında iktidar alternatifi bir parti konumuna gelmesi esası teşkil eder.

“Proje Kemal” lakaplı Kılıçdaroğlu’nun muhafazakâr kesimden oy devşirebilmek için “helalleşme” çağrısını da bunu ilave edebiliriz.

 Kılıçdaroğlu’nun bu siyasi hamlelerini bir yalpalama görmek ise, yanlış bir okumadır. 

Evet, iddiamız odur ki: büyük sermaye çizgili ABD etkisini komplo teorisi şeklinde yaftalamak, yadsımak yerine bir projenin varlığı üzerinde kafa yormak ve Kılıçdaroğlu’nun icraatlarını da bu zeminde değerlendirmek lazım.

Dersim kalkışmasının elebaşı için isyancı yerine “Seyit Rıza bölgede sevilen bir insandı” diyerek topu taca atan Kılıçdaroğlu’nun ‘proje’ sadakati açık değil mi?

Yine 2014 yılında Sezgin Tanrıkulu’nun, “Genel Başkanımın bilgisi dâhilinde buraya geldim, CHP Genel Başkan yardımcısı olarak Dersim’de acı duyan herkesten bin kere özür diliyorum” sözleri de ‘proje’nin itina ile uygulandığının ifadesidir.

Aynı günlerde CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün “Dersim katliamı, Meclis özründen sonra ise Dersim Kanunu ile çözülebilir” demesi de tesadüfi değildi elbet…

Açık kaynaklardan derlediğimiz bu alıntılarda Dersim meselesine ‘proje’ gereği farklı bakıldığını görüyoruz.

Oysa Kuruluşun, genç Cumhuriyetin ilk yıllarında aşiretlerin, eşkıyaların feodal düzeni,  arkalarında İngiliz parmağı bir isyanı/kalkışması yok mudur?

Dersim isyanı 21 Mart 1937’de Singeç Köprüsü’nün havaya uçurulması ve yakınındaki karakola saldırılarak 33 askerin şehit edilmesiyle başlamamış mıydı, yanlış mı hatırlıyoruz?

Tarih okumaları farklı olabilir; dönemin dinamiklerine dayalı yaşanmış acılarda, travmalarda duygudaşlık/empati insani bir yaklaşımdır; ancak Kürt isyanlarını makul göstermeye kalkarsanız PKK’nın 1984’ten beri sürdürdüğü silahlı eylemleri savunur duruma düşersiniz.

‘Proje’nin Edirne’ye yansımasına üçüncü bölümde değinmiş, hoppadanak CHP Edirne milletvekili yapılan Baran Yazgan’ı da işte bu ‘empati’ stratejisinin bir ürünü görmek gerektiğini belirtmiştik.

Ayrıntısına girersek ilk söylememiz gereken: Yazgan’ı milletvekili yapan dinamiklerin yanlış açıdan değerlendirilmesidir. Dedikodu siyaseti temelinde, bir iş insanı konumundan kaynaklı maddi gücün milletvekili seçtirilmesinde rol oynadığı iddiaları siyasi kulislerde öne çıkmıştır.

Siyasi kimliğinin Recep Gürkan himayesinde belediye meclis üyesi sıfatıyla sınırlı kalması, silik bir profil izlenimi vermesi ve fakat hoppadanak milletvekilliğine sıçraması da yadırganmıştır.

Dahası var tabii: Sosyal medyada yayınladığı Seyit Rıza heykeli önündeki fotoğraf!

Mamafih Baran’ı milletvekili yapan dinamiklerin ‘proje’ bağlantısı, 31 Mart seçim sonuçlarında CHP’nin birinci parti çıkmasında Kürt oylarının katkısı hiç dikkate alınmadı. Konforlu bir suskunluk ile yetinildi. Genel bir ifadeyle, kazanılan belediyeler yan cebe konulurken iktidarı getiren dinamikleri doğru anlamak için gayret gösterilmedi.

Baran Yazgan ise süreçten öğrenerek çıktığını,  sosyal medya hesabından yaptığı şu paylaşımla gösterdi:

//Kara Harp Okulu birincisi Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenlerimizin, Ulu Önderimiz ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılık yemini ettikleri için ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmeleri rezilliktir, asla kabul edilemez. Teğmenlerimiz ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demeyecekler de ne diyecekler? Atatürk sevgisi suçsa bu ülkedeki milyonlarca insan suçludur. Ne yaparsanız yapın, bu sevgiyi kimsenin yüreğinden atamazsınız. Tarikatlara, cemaatlere, Atatürk düşmanlarına göz kırpmayın! İnadına Atatürk demeye devam edeceğiz.// (18 Kasım 2024, Hudut)

CHP-DEM ittifakı ne kadar devam eder, ülke sorunlarının çözümünde yeni bir soluk yaratabilecek mi zaman içinde göreceğiz.

Ancak siyasetin sahicilik/inandırıcılık/güvenilirlik ekseninde yapılması gerektiği apaçık…

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP

    SON DAKİKA HABERLERİ