Seçimlerde AKP ve MHP yok sanki. Ulusal kanallarda Sayın Erdoğan ve Bahçeli var. Afişlerde ittifak adı ve küçücük parti amblemleri. Örgütlerin yok sayıldığı bir seçimi yaşıyoruz, farkında mısınız? Ülkeden birkaç figür, yerellerde bir iki aday, al sana seçim.
Tüm adaylar birleşmişler de ülke iktidarının ürettiği sorunların çözümünü yerel iktidarlara yüklüyorlar sanki. Merkezi iktidarın yoksullaştırdığı kentlilere maaş, sosyal yardım gibi ayni ve nakdi yardım vaatlerinden geçilmiyor.
Bu gidiş iyiye değildir. Bu durum merkezi iktidarı akladığı gibi kent idarelerini de asıl amacından çıkarır. Kent idareleri elbette cumhuriyetin kurduğu kamu iktisadi teşekkülleri (KİT) gibi kentte ucuz ve kaliteli hizmeti denetleyen kurumlar kurar ve işletir. Kent sofrası, halk ekmek, yeşil alanlarda kamu hizmeti, sportif alanlar, yaşlılar evi, engellilere özel donatılar, çocuk parkları gibi her türlü çalışma yapmalıdır. Ama yaşlılara maaş, yoksullara nakdi yardım merkezi iktidarın görevidir.Merkezin görevini yerellere devretmek merkezin yanlışlarını örtmemizi sağlayabilir.İktidarın gelirlerini eşe dosta dağıtmasına katkı verir.
“3Y (Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yoksunluk) olmayacak” diyerek iktidara gelen AKP,idaredeki 3Y’yi (Yasama, Yürütme ve Yargı) kişiye bağlayarak totaliter yönetime geçti. Dünya örneklerle doludur; idarede Yasama, Yürütme, Yargı (3Y) tek kişide toplandı ise diğer 3Y (Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yoksunluk) mantar gibi çoğalır. Öyle de oldu, AKP yoksulluk, yolsuzluk ve yoksunlukta uzmanlaştı!
Seçimde en çok öne çıkan her zamanki gibi geçim derdi. AKP, 22 yılın sonunda herkesi açlık sınırında buluşturan bir eşitliğe doğru ilerliyor!Bizlerin vergisi ile var olan ve tarafsız olması gereken TRT,iktidarın olumsuzluklarını, yoksulluk haberlerini vermez, biliyoruz. Geçen hafta bugün arabamla köyden geliyordum. Her zamanki gibi TRT Türkü radyosu açıktı. Sunucu saat başında haberleri okudu. Uygulanan ekonomi programı sonucunda toplumda yoksullaşmanın arttığını söyleyerek; “en üst yüzde 5’lik kesimi zenginleşirken kalan yüzde 95’in yoksullaştığını” söyledi. Şaşırdım. Ama Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in söylemleri vardı. O nedenle haber olmuştur ki ilgili bakanın gidişine bahanelerdir.
Fark ettiniz mi; Adalet ve Kalkınma Partisi’nde itiraz sesleri ilk kez duyuldu. Yıllardır AKP mitinglerinde hep aynı kişi konuşuyor; bağımsız cumhurbaşkanı! Ve halk da dinliyor. Ama bu kez konuştuğu mitinglerde protestolar olabiliyor. Sonunda pankartlar alelacele indirilse de, protestocular tutuklanıp bırakılsalar da cesaretliler artıyor ve AKP seçmeni bile bıçak kemikte diyebiliyor.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk yerel seçimindeyiz. Toplumun dört siyasal damarının ikisi arasında rekabetçi ama birleşmiş bir iktidar var. 1960’lara kadar kurucu irade etkisinde karmaşık bir durum olduysa da sonrasında Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş adlarında bu dört ana akım somutlaşmıştır. Demirel merkez sağı, Ecevit merkez solu, Erbakan dini ve Türkeş de etnik yapıyı temsil etmiştir. 1980 sonrasından bu güne gelindiğinde merkez sağ ve merkez sol da dağılmış ve ülke Erbakan ve Türkeş’in temsil ettiği dini ve etnik yapıların arenasına dönmüştür.
Toplumumuzda dört akımın da dışladığı sosyal demokrat, sosyalist, komünist akım da var. Bu akım ne yazık ki dördü tarafından hep yok sayıldı, CHP veya solumsu simgelerin gölgesinde eritilmeye çalışıldı. Ama bizler unutsak da, duymasak da var. Yani bu ülkenin devrimcileri de var. Denizleri, Mahirleri, Nazımları, Berkinleri, Mustafaları var. Dört fikri akımdan umudunu kesenlerin bir gün anlayacağı ve mutlaka katılacağı bu akımdır toplumu kurtaracak olan. O akımın ana aktörü liderler değil, biziz.
Farkında isek tartışmalar bırakın emek-sermaye veya ezen-ezilen tartışmasını; sağ ile sol tartışma veya ayrışma bile yok toplumda. Maalesef Erbakan ve Türkeş ardıllarının ülkeyi kaplamasının sonucu olarak kişisel kapışmalara kadar ilerledi fikri tartışmalarımız! Bu durum aydınlanmayı tamamlayamamış toplumumuzda büyük bir tehlikedir.
Bu nedenle bu seçimde; aydınlanma ve cumhuriyet yanlıları birleşmelidir. Sağ-sol, emek-sermaye, laik-antilaik, dindar-dinci, etnisite-ırkçılık gibi tartışmaların özgürce yapılabileceği bir toplum isteyenler birleşmelidir. Merkezi iktidarın hatalarını yok sayarak görevlerini yerellere yükleyen oyunlara gelmeyenler birleşmelidir. Merkezi iktidarın yerellere adil olmasını isteyenler birleşmelidir. Yerellere; “oy verin hizmet gelir” diyen merkezi iktidar anlayışına karşı olanlar birleşmelidir. Siyasi partilerin öne çıkmasını, partileri kişilerle özdeşleştirmeyen, partilerin partililerini geliştiren ilişkileri savunanlar birleşmelidir.
Evet, bu seçim AKP’li son seçimdir. Bu gün adını öne çıkaramayan AKP bir sonraki seçimde olmayacaktır.
Evet, kent yönetiminde sözümüz olsun diyorsak sandığa mutlaka gitmeliyiz. Ama sandık ile yetinmemeliyiz. Başkan kim olursa olsun; sürekli aktif ve kişiye bağlı olmayan demokratik ilişkileri geliştiren örgütlerle idarelere yön vermeli, baskı yapmalı ve talep etmeliyiz.