Gün Zileli’nin “YARILMA”, sevgili devre arkadaşım “İşçi ve Emek” konularının önde gelen gazetecisi Atilla Özsever’in “MESELE TESLİM OLMAMAKTA” isimli kitaplarını eşzamanlı olarak okudum bitirdim. İkisi de 1968 kuşağı sürecini içinden yaşamış insanlar. Kitaplarında yaşadıkları döneme tanıklık etmişler…
Gün Zileli 1946, Atlilla Özsever 1948 doğumlu… Ben de 1947 doğumluyum. Zileli zamana tanıklığına çocukluğundan başlamış.. Ben de kendi kitabımda çocukluğumdan başlamıştım. Zileli ile çocukluk sürecimizde yaşanan ikimizi de etkileyen ve benzeşen çok şey var. Ama daha sonra O haşarı bir Ankaralı genç olarak zaman içinde 68 devrim hareketinin içinde önemli pozisyonlarda eylemler içinde yer alırken ben ve Atilla askeri okul sürecimizin gereği olarak, neler olduğunun da pek farkında olmadan Harp Okulu ve Piyade Okulu sürecini yaşıyorduk. .
Zileli, yaşadığı 1968 sürecini ve kendisini zaman zaman acımasızca eleştirebilen bir anlatımla sunmuş. Kitabı tümüyle okuduğunuzda bu sürecin öyle hayal ettikleri gibi sol içerikli bir halk veya köylü, ya da sol militarist bir devrime varamayacağınızı, ya da niçin varamadığımızı en başından anlıyorsunuz. Kitaptaki SSCB ile Mao arasında devrim seçenekleri üzerinden yarıştırılan, ama biraz Atatürkçü, biraz tam bağımsızlık biraz sosyal demokrat çizgilerde zamanın gençleri arasında sürdürülen amansız bir yarışmayı hüzünlenerek okudum.
Gün Zileli, sonuçta bugün geldiğimiz noktada çıktıkları yolun yol olmadığı noktasına varmış gibi görünüyor..
Atilla ile Piyade okulunda aynı kısımdaydık.. Kısım başkanımızdı. Çalışkan, güler yüzlü, bir arkadaşımızdı. Onun da, pek çoğumuzun da o günün bu siyasi mücadelesinde taraf olan bir görüntüsü yoktu. Ama mesela arada bir -yıllar sonra general olan- Selahattin Uğurlu, Mevlüt Polat gibi başka bazı arkadaşlarımızın hep birlikte Aşık İhsani’nin “Baltasını biledi, biledi” türküsünü söyleyerek bizlere SOL mesajlar vermeye çalıştıklarını, yine sonradan general olan Esat Aslan arkadaşımızın da Sadun Aren’in Başbakanlığı’nda hayali SOL bir kabine oluşturarak bizlerle paylaştığını falan hatırlıyorum.
Atilla Özsever’in 1974 Affı’ndan sonra, yakın zamana kadar sosyalizme olan inancı doğrultusunda mücadelesini sürdürdüğünü gördük. Özellikle emek ve işçi konularında legal bir çizgide Hürriyet, Milliyet, Sabah, Radikal, Cumhuriyet ve Birgün gibi ülkenin en büyük gazetelerinde, bu gazetelerin patron ve yöneticilerine rağmen bu inancı doğrultusunda yazılar yazarak, pes etmediğine, işten çıkarıldığına, işsiz kaldığına tanık olduk.
1968 kuşağı… Hepimiz yirmili yaşlarımızdaydık. Hedef aynı ama yollar farklıydı… Egemen güçlerin zamanlaması ve bilinen yöntemleri hepimizi bir yerlere savurmaya yetti. O nedenle ben o günün gençlerinin vatan sevgisinden, ülke insanı için canını bile verebilecekleri inançlarından, bireysel değil toplumsal çözümlerden yana olan tavırlarından hiç şüphe etmedim, etmem. Ama ne yazık ki belirledikleri hedefe yöneldikleri, sürüklendirdikleri yol, yol değildi… Bunu hiçbir zaman onaylamadım..
Onları bu yiğit ve vatansever nitelikleri ile hatırlarken çıktıkları yolu daha gerçekçi ve doğru olarak sorgulamalıyız. Bunu da ancak o günleri olayların içinde yaşayan Özsever ve Zileli gibi cesur bir tavırla özeleştiri yapabilen insanlarla sağlayabiliriz