İsmail DEMİRAY yazdı…
Yıllardır tanışırız Halil arkadaşımla.
Benim iki yaş küçüğüm olmasına karşın benim giyemediğim Tuncaspor kaleci formasını 12 yıl giymeyi başarmıştır. Hem de efsane İsmail Topçu’nun ardından. Kaleciliğini kıskandığım yılları saymazsak her zaman ölçülü, saygılı, dostça bir arkadaşlığımız olmuştur Halil’le, özellikle son yıllarda.
Küçük bir çocukken komşusunun “Şirin çocuk, pilli bebek gibi” demesiyle “Pilli” olur Halil İbrahim Akgün.
1966 yılında Edirne’de doğar, okul, spor ve iş hayatı tamamen Edirne’de geçer.
Kurtuluş İlkokulu’ndan sonra Atatürk Ortaokulu ve Teknik Lise ile devam eden öğretimi Trakya Üniversitesi’nde Sağlık Yüksek Meslek Yüksek Okulu ile sonlanır.
Lise ve üniversite yıllarında da okullarının takımlarında forma giyer Pilli. 16 yaşında ilk eldivenleri Tuncaspor formasıyla giyer.
Babası yönlendirir spora; “Bu işte en iyisi Tuncaspor kulübüdür, oraya git, ne sporu yapmak istiyorsan yap, yeter ki spor yap” diyerek. Boksa ilgi duyar Halil, Tuncaspor Kulübü’ne gider, kulüpte görüşmesinde Ferhat Kemallarlı hocanın da orada olması nedeniyle yön değişir. Kemal hoca Halil’e uzun boyu nedeniyle kaleci olmasını önerir ve o dönemde yeni kurulan Tuncaspor’un Genç Takımı’na katılır Pilli ve kalecilik yaşamı başlamış olur. Halil İbrahim Akgün’ü dinliyoruz:
KALECİLİĞİ ÇOK SEVDİM
“Kaleciliği hep sevdim, yeniden dünyaya gelsem yine kaleci olurdum. Tuncaspor’la tanışmam babam sayesinde oldu, beni spora babam yönlendirdi. Boksa ilgi duysam da Kemal hocamın önerisi ile Tuncaspor Genç Takımı’nda kaleci olarak spora başladım 16 yaşımda. Boyum uzun olduğu için Kemal hoca önermişti. Tek dezavantajım kilo sorunum vardı, yıllar içinde kilom da normale döndü ve keyif alarak uzun yıllar devam ettim spor hayatıma Tuncaspor ve diğer kulüplerde.
Benimle birlikte uzun boylu bir arkadaş daha vardı kaleci olarak ama o kısa bir süre sonra ayrıldı, yerine Bekir geldi, o da uzun yıllar kaleci olarak Edirne’de forma giydi.
A takıma direkt kaleci olarak geçtim. O yıl Tuncaspor’un başına Edirnespor’lu Büyük Erol gelmişti. Beni antrenmanlarda desteklemeye başladı. Kaleye benim geçmemi istiyordu. Rahmetli İsmail Topçu ağbimiz o dönemlerde Tuncaspor’un tartışılmaz tek kalecisi gibiydi. Ama yoğun işleri nedeniyle bırakmayı düşündüğü zamanlardı ve bana; ‘Halil sen oynamayı düşünüyorsan ben de artık bırakmak istiyorum’ deyince direkt olarak 18 yaşımda A takım kaleciliğine yükselmiş oldum.
TUNCASPOR’LA 11 YIL
16 yıl faal futbol hayatımın yaklaşık 11 yılı Tuncaspor’da geçti. İki sezon Edirne Amatör, bir sezon Ayşekadın, bir sezon Yıldırım, ve bir sezon başlangıcı yaparak 5 maça çıktığım Sağlıkspor oldu. Oraya da çok sevdiğim rahmetli olan arkadaşım Yavuz’un ısrarıyla gittim. Yeni işe girmiştim, işe daha çok önem veriyordum, antrenmanlara pek zamanım kalmıyordu, antrenmansız da olmuyor kalecilik, bıraktım faal futbolu o yıl.
Tuncaspor’da benim olduğum dönemde önce Ferhat Kemallarlı hoca ile başladık, sonra Edirnespor’dan Büyük Erol, Erkan Doğan, Melih Altınok’la çalıştım yıllar içinde.
Tuncaspor yıllarımda takım içinde arkadaşlık mükemmeldi. Bu arkadaşlık saha dışında da devam ediyordu.
Kalecilik yıllarımda çok değişik santraforlara karşı oynadım. Uzun boylu olanlar kalecilerin korkusu rüyalarıdır. Bir de çok güçlü olanlar vardı, mesela Edirnespor’lu Zeki, sonradan Bandırmaspor’da da oynadı. Bir de çok hızlı oyuncular vardır, örneğin Roma Metin gibi, bıktırırlar kalecileri yere yatıp kalkmaya. Bireysel olarak hiçbir rakip futbolcuyla çekişmem olmamıştır ama maç içinde kavga oldu mu dayanamaz mutlaka karışırdım olaya. Seyirciyle de oynamayı severdim maçlarda, seyirciyi maça katmak önemliydi benim için.
DSİ’YE 3 ATTIK, 4 YEDİK
En kötü maçımda 7 gol yedim Yıldırım formasıyla. Takım olarak da kötüydük sanırım, zira son maçta düşmekten kurtulmuştuk. Sonraki yıl tekrar Tuncaspor’a dönmüştüm.
Genç takımda şampiyonluk ve ikincilik yaşadık. A takımda bir yıl grup birincisi olduk. O yıl çok güçlü olan DSİ ‘yi ilk maçta 3-2 yenmemize karşın rövanş maçında (kalede ben değildim) 4-0 yenilerek İl şampiyonu olamamıştık. O sezonda 10 maçta iki gol, birisi penaltıdan yiyerek kapatmıştım.
Maçlardan önce kahvaltı veriyordu kulübümüz Tuncaspor bizlere. Deplasman maçlarından sonra mutlaka yemek de veriliyordu bizlere. Arada Kıyık’ta lokantalarda, meyhanelerde eğlencelerimiz ve yemeklerimiz de oluyordu.
Kıyık potansiyel olarak Tuncaspor’u hep yukarılarda tutacak bir enerjiye sahipti. Maddi olarak destekleyen esnafı, işçisi, halkı vardı. Kıyık Caddesi boydan boya sarı/yeşil bayraklarla donatılırdı. Alt yapısını besleyecek çocuklar, gençler sürekli geliyordu. Yönetime gelenler de genelde geçmişi Tuncaspor ve Kıyık’la özdeşleşmiş insanlardı. Kıyıklı olmaları, Tuncaspor içinden gelmeleri büyük bir enerji katıyordu Tuncaspor’a. En kötü zamanlarda bile ayağa kalkmasını biliyordu Tuncaspor.
45 KİŞİYLE ANTRENMAN
Genç takımdan A takıma geçtiğim dönemde 45 kişi antrenmana çıktığımız oluyordu. 6 kaleci çıkıyorduk, onların içinden geçerek geldim kaleye geçtim ben. Büyük Erol isyan etti sonunda, ve Genç takımla A takımı ayırmak zorunda kalmıştı yoğunluk nedeniyle.
Sezon başında Söğütlük ve Tavuk Ormanı’nda başlıyordu antrenmanlar yükleme yapmak, güçlenmemizi sağlam için. İlerleyen aylarda zemini çim olana kadar 25 Kasım’da, sonraki yıllarda Şükrü Paşa’da devam ettik antrenmanlara. O yıllarda haftada 3 antrenmanla hazırlanıyorduk maçlara.
Tuncaspor Kulübü oyuncularına da çok değer veren bir kulüptü. Örneğin ben hiç yerli krampon ayakkabı ve eldiven giymedim. Hep ithal, kaliteli olanlarını kullandım. O dönemde spor malzemeleri satan Hüsamettin ağbimiz, aynı zamanda yöneticiydi, ondan alırdım malzemelerimi kulüp adına. Diğer kulüpler bizlere imreniyordu ve arkadaşlarımız vardı, derlerdi; ‘Siz Tuncaspor olarak zaten 1-0 önde başlıyorsunuz’ diye.
TUNCASPOR AYAĞA KALKACAKTIR
Futbolu bıraktıktan sonra Saraçhane Stadı’na izlemeye giderdim amatör futbol maçlarını. Gözüm yine de hep Tuncaspor’da olurdu. Son dört yıl pandemi ve Tuncaspor’un son durumları nedeniyle pek takip edemiyorum amatör futbolu. Tuncaspor’un buralara gelmesi çok üzücü, nasıl oldu, nasıl gelindi pek bilemiyorum ama ayağa kalkacaktır yine Tuncaspor zaman içinde.
Gülistan hocamız hep vardı yanımızda. Son dönemlerinde kardeşi Günay Şenyurt yöneticimizdi. Gülistan hocamız yine de hiç ummadığımız anlarda gelir, ama siyah/beyaz ama renkli fotoğraflarımızı çeker, bizleri tarihe mal ederdi.”
(Yarın: Melih Atalan)