09 Ekim 2025 Perşembe
Demokrasi maalesef yazmakla olmuyor, olmayacak da. Demokrasi adım adım, yaşaya göre toplumda oluşur. Yani ‘de’yi anlamadan ‘mok’ aşamasına gelinmiyor. ‘Demok’ kısmını anlamadan ‘ra’ kısmına ulaşamayız. ‘Demokra’ bölümünü anlamadan ‘demokrasi’ ye gelemeyiz. Başlıkta hece hece yazdığımız ‘demokrasi’nin daha kalıcı olması için harf harf; ‘d-e-m-o-k-r-a-s-i olarak hayata geçmesi gerekir ki kalıcı olsun.
Ülkemizin kuruluşu, tarihsel aşamalardan sonra; insanlığın yönetsel adımlarından süzülerek oluşmuştur. Kabilelerden topluluklara, aşiretlerden feodalizme, inanç devletlerinden imparatorluklara ve onların dağılması ile de ulus devletlere gelindi. Cumhuriyetin en basit tanımı; ‘halkın yönetime katılması’ olmadığında cumhuriyet sözde kalmaktadır. Cumhuriyetin herkes için olması ve demokratik olması gerekir.
Bu kısa anımsatma sonrasında bugün ülkemizde yaşanan duruma bakınca çok acı bir tablo ile karşı karşıyayız. Coğrafya olarak dünyanın önemli bölgesinde yer alan ülkemizde demokrasinin gelişmemesi için egemenlerin sürekli oyunları olmaktadır. Geçmişte denenen tüm ayrıştırma girişimleri bir şekilde bedeller ödeyerek püskürtüldü.
Bugüne geldiğimizde Halk Haber ve A Haber yanlısı olmayan biri olarak gözlüyorum ki; iktidar demokrasinin ‘d’ sinden bihaber davranışlar içindedir. Bugün kazanılmış insan hakları mevzuatını bile uygulamayan iktidar baştadır. İktidar hukuku talimatlarıyla yönlendirmekte ve bunu ‘yasallık’ kılıfı ile savunan destekçileri sayesinde algı yönetmektedir.
Henüz hiçbir suç ile suçlan(a)mayan ve seçilmiş olan belediye görevlilerinin aylardır cezaevinde tutulması hangi demokrasiye uygundur?
Çağrıldıklarında hemen emniyet mensuplarına giderek ifadesini verecek olan kişilerin evlerine şafak vakti baskın yapılarak taraflı yayın organlarında yayınlanması hangi demokrasiye uygundur?
Siyasi partilerin genel kurullarına iki yıl sonra müdahale ederek alelacele yok sayması hangi demokratik ve hukuk ile açıklanabilir?
Velev ki il ve genel merkez genel kurulunda hakkının yendiğini söyleyen ‘meczuplar’ oldu, neden genel kurul sonrasında genel kurul kararlarına şerh koyarak itiraz etmez de iki yıl sonra buna gerek duyar ve suç duyurusu yapar? Bu zavallıların gerçekten bağımsız akılları ile bunu yaptıklarına inanan var mıdır?
Diyelim ki bu durum iktidarın ‘CHP’yi yok etme’ operasyonu değil de gerçekten ‘hırsızların, arsızların’ CHP içinde odaklandığı ve birçok delegenin tuzağa düşürüldüğü gerçek olsun.O zaman bu sabit suçlar için neden savcılık iddianamesi hazırlanıp mahkemeye çıkarılmazlar da aylarca ‘ağır hasta’ olanlar dahi tutuklu olarak cezaevinde tutulurlar?
Demokrasi adalet ile olur. AKP’nin iktidara gelmesi adalet talebi ile olmuş iken geçen yıllar içinde adalet sözcüğünün bile ‘a’ sı kalmamıştır. Adalet; tek kişiye bağımlı-bağlı duruma gelmiştir. Azıcık tarafsız ve vicdani olan ama geçmişte iktidara oy vermiş kişiler de artık biliyor ki; Ankara’yı 25 yıl yönetmiş Melih Gökçek’e soruşturma dahi açılmamış bir ülkede bugünkü soruşturmalar haklı olabilir mi?
Cumhuriyetimizi savunmak ve yönetime katılarak demokrasiyi harflerden hecelere hızlandırmak için empati yapmalıyız. Bu haksızlık yarın bana da olabilir, benim diplomamı veya tapumu da geçersiz kılanlar olabilir gibi güvensiz yarınlardan kurtulmamız için haksızlıklara susmamak gerekir.
Yurttaş olmak zor iştir. Şikâyetçi değil katılımcı olmak gerekir. Yaşananları; ‘çıkar kavgası, siyasi güç kazanma çatışması gibi yorumlamak ve‘amaaaannn yine anlaşırlar’ gibi vurdumduymaz olmak yanlıştır. Bu tartışma sözde cumhuriyet özde otoriter bir yöne geçmektir. Hukuka uygun bir şekilde sona ermezse kazanılmış demokratik hakları yitirip her şeyi ‘kişi’ye bağlayarak demokrasinin ‘d’sine dönmemize neden olacaktır.
De’ye kadar demokrasi; kral her kişi ve kurumu kendine bağlar.
Demok’a kadar demokrasi; kral kendi atadığı kişileri kurumlara atayarak yönetime dahil eder.
Demokra’ya kadar demokrasi; kral güç dengelerini korumaya özense de ‘ra’ ile rekabetçi bir düzene boyun eğer.
Demokrasi’ye kadar gelişmiş demokrasi’de artık kral yoktur ki olsa da kültürel aidiyet içindir. Halk yönetime katılmaya çalışır, kurum ve kişiler görevlerini adil olarak yapmaya çalışır.
Katılımcı demokrasiye erişmiş demokrasilerde laik, eşitlikçi, adil, sosyal dengeyi koruyan, evrensel hukuka uygun bir yönetimdir.
Ya ben ya hiç diyen ve bunu sağlamak için devleti var eden kurumları yönlendirmek demokrasinin ilk harfini bilmemektir.