DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BIST 10.891,420,18%
BITCOIN 22381022,01%
Edirne
30°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ziya Gökerküçük

Ziya Gökerküçük

25 Temmuz 2024 Perşembe

    ÇİFÇTİ VE GÜN

    ÇİFÇTİ VE GÜN
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Tarımsal üretimin her devirde olması zorunlu bir üretim olduğunu bilen ve bunu destekleyen, öne çıkaran bir ülke idik. Çiftçiyi, üreticiyi milletin efendisi gören siyasi programlarımız vardı. Sonrasında tarım ile kalkınma olmaz diyen siyasetler öne çıktı. Haklıydılar belki ama bir program dâhilinde olması gerekir iken sadece tüketen olmamız zorlandı. Çünkü tarım yok edildi.

    Bu gün samandan pirince, domatesten peynire her türlü tarımsal ürünü dışarıdan alır olduk. Serbest piyasa denerek “aldıklarımızı görüyorsunuz da sattıklarımızı neden görmüyorsunuz?” sorusu hazır. Evet; liberalizm, serbest pazar, ithalat-ihracat hakkı, AB’ye entegre devletlerin sorumlulukları gibi bir çok gerekçe ile ithalat ihracat serbestliği savunulabilir.

    Ancak önce kendi üreticisini koruyan; üretim desteği, bazı ürünlerin dış alımında kota gibi değişik önlemler alınarak kendi üreticimiz korunabilir. Örneğin kendimiz dışında Avrupa’ya yetecek buğday üretimi bilinçli olarak desteklenerek ve dış alım yasağı getirilerek buğdayda dünya birincisi olmak zor değil.

    Tarımda neden geri olduğumuzu anlamak için arama motoruna bakmaya gerek yok. Tarımda gerilemenin birçok sebebi olsa da bunların ana sorumlusu iktidarlardır. Çünkü iktidarlar bilimsel veriler ve ulusal çıkarlar doğrultusunda toplumun 50-100 yıl sonrasını planlamak ile yükümlüdür. Bu büyük plan doğrultusunda üretici eğitimi, destekler, dış alım ve dış satım kota ayarlanmalı olmalı. Ve benzeri birçok çalışma hep büyük plana göre olmalı.

    Olmadı, olmuyor, bu gidişle olmayacak da. Bizde; kendi çıkarlarımız değil gelişmiş kapitalist ülkelerin bizdeki gelişmeyi durdurma hedefleri doğrultusunda kendi üreticilerimize ihanet derecesinde planlamalar yapıldı. Çiftçi destek değil hep köstek yedi. Elbette en büyük hata da örgütsüz ve bilinçsiz olan çiftçidedir, üreticidedir.

    Bu gün önde olan ülkelere baktığımızda;Çin, Rusya, Almanya, ABD, Hollanda gibi planlama yapan ülkeler.Ülkemizde ilk onda ancak tarımsal ürünlerdeki dış satımlara baktığımızda işlenmemiş ürünler olduğunu görüyoruz. En çok sattığımız ürünler; fındık, kiraz, incir, ayva, haşhaş tohumu, kavun, karpuz, mercimek, antepfıstığı, kestane, vişne ve hıyar, ceviz, zeytin, elma, domates, patlıcan, ıspanak ve biber gibi ham ürünler.

    Ülkemiz tarıma en elverişli arazilerin olduğu ve her çeşit ürünün yetiştirilebildiği bir coğrafya. Büyük plan dâhilinde üretici önce eğitilse, üretimden tüketime örgütlendirilse ve desteklense her üründe ilk beş veya onda olabilecek bir iklime de uygunuz.

    Bu gün Konya büyüklüğündeki Hollanda’nın ülkemizin 6 katı tarımsal ürün ihracatı yapmasını kıskanmadan edemiyorum. Hollanda’da insanlar sadece teknolojiyi kullanarak eskisinden çok daha farklı bir tarım deneyimini yaşıyor. Daha fazla yerel üretime neden olabilecek bu teknolojik gelişmeler, küçük alanlarda çok çeşitli sebze meyve üretmeyi de beraberinde getiriyor. Üstelik daha az toprak ve su ile daha fazla ürün elde etmek mümkün.

    Yani bir plan ve program var. Bizde olmayan. Veya var etmek, geliştirmek yerine AB ülkelerinin planlarına uyum sağlayıp ülke tarımını geriletmeyi amaçlamış gibiyiz. Oysa ülkemiz iklimi dört mevsim ve arazisi her ürüne uygun.

    Bu kadar sözü neden yazdım? Önceki gün çiftçiler günüydü. Gün kutlamasında çiftçiler parmakla sayacak kadar azdı. Kravatlı bürokratların hiyerarşi gereği katıldığı bir gün kutlandı.

    Öte yandan valiliğin tarımı ilgilendiren bir kararı da yayınlandı gazetelerde; tarım arazilerini korumak amacıyla “tinyhouse” ve kaçak yapılara izin verilmeyecek. Çok güzel diyorum. İyiye iyi kötüye kötü. Tarımsal ürünün yapıldığı araziye konan bu donatılar ardından adeta orada meskenleşmeyi getiriyor. Bu yasak tarımsal ürün üretimi için güzel bir uygulama. Ormanları ve tarımsal arazileri ocaklara, yanlış yer kararları ile rüzgâr enerji üretim tesislerine, termik santrallere, konut yapımına veya sanayiye açan “resmi aklın” küçücük de olsa olumlu bir adımını kutlarım. Umarız başlangıç olur da büyük zararlara sebep olan kararları da engeller.

    Ülkemiz tarımsal üretim için doğal zenginlikleri sonsuz bir coğrafyadadır. Bunu kullanmak ve tarımsal üretimi ve dış satımı dünyada ilk sıralara taşımak çok kolaydır. Bunun için de tarımda önce emperyalist ülke çıkarlarına göre plan yapmaktan vazgeçmek şarttır. Devamında kendi üreticimizi koruyan, kollayan, örgütleyen, destekleyen ve tarımsal üretim ile yaşanır hale getiren bir planı hep birlikte hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu gibi ortak akıl kararlarına uyduğumuzda inanın tarımda dünya ilklerinde olacağız. Gelişen ve ilerleyen tarım hem doğamızı, hem insanımızı hem de diğer sektörleri de canlandıracaktır.

    Her şeyi üretebilirsiniz ama yaşam sadece toprakta yetişenlerle oluyor. Unutmayalım.