21 Kasım 2024 Perşembe
Yerel yönetimler seçimine gidiyoruz. Kentini sevenler, kentten beslenenler, kent yönetiminin kitabını okuyanlar, benden başkası kenti yönetemez diyenler…
Demokrasinin en kitlesel göstergesi olan seçimlerde her yerelde değişik makamlara adaylar olacak. Bizler de mahallemizin-köyümüzün azasından başlayarak, muhtarını, il genel meclis üyelerini, belediye meclis üyelerini ve belediye başkanını seçeceğiz 31 Mart günü.
Heyecanlı günlerdir seçim önceleri, siyasetin zirve yaptığı günlerdir. Birçok kişi kendini bir yerlere yakıştırıp cesaretini ve desteğini de bulunca adaylığa başvurmaktadır. Her makamı belirli sayıda kişi dolduracaksa da yarış herkese açıktır. Bu nedenle anonim olmuş şu dizeler bu arayışa girenlere ders olmalı:
“Kamış ses çıkardı mı, ney oldum sanır, / İp gerildi mi yay oldum sanır. / Cahil ata binince bey oldum sanır. / Bir şeyi de unutmamak lazım; / Sözün tesiri sahibinin itibarı kadardır. / Hâsılı; maalesef öyle insanlar tanıdım ki, /Arpaya katsan at yemez, / Kepeğe katsan it yemez.”
O nedenle fazla heyecana, kibre, kurulmaya, kasılmaya gerek olmadan, ne oldum havasına girmeden sakinlik, hoşgörü ve anlayışla seçim yarışında olunmalıdır.
Kentlerimizi göz önünde bulundururken “birlikte yaşadığımız kocaman bir ev” tanımını yapmak yanlış olmaz. Günün belirli saatlerinde özel alanlarımıza çekilirken bile pek çok ortak alandan yararlanıyoruz. Kamusal yaşamda toplumun kolektif bir durumu vardır. Her temas ettiğimiz alanda fark etmesek de birbirimize kattığımız bir şeyler olur. İhtiyaçlarımızı karşıladığımız ve ortak kaygılarımızı çözüme ulaştırdığımız büyük bir evde yaşamak eminiz ki her birimize keyif verir.
Bunu başardığımızda kenti yönetenin egemenliği olamayacağı gibi kenti birlikte yönetmenin, kente dair sorumlulukları paylaşarak çözüme ulaştırmanın mutluluğunu da yaşarız.
Toplumu toplum yapan, sağlıklı ilişkiyi geliştiren kurallardır. Bu nedenle tüm dünyada kabul edilen kurallar vardır. Kuralların işlemediği bir kentte yaşam kaos olur. Kuralların uygulanmasını sağlayan her ne kadar görevliler olsa da biz kentlilerin talepleri, itirazları, şikâyetleri, yetkilileri uyarmaları şarttır.
Örneğin; yaya kaldırımlarına park eden araç sahiplerinin rahatlığı kendilerine itiraz edilmediği ve yetkililerin kural gereği ceza vermemesindendir. Yayalar durumu kabullenip itiraz edemez hale geldiğinde, yanlış park eden araçlar artmaya başlar. Evrensel kuralların uygulanmaması, uygarlıktan uzaklaşmayı getirir. Sonuçta kentliler arasında saygısızlık ve korku yayılır. Toplumsal değerler kaybolur, kabalık, hoşgörüsüzlük ortaya çıkar.
Kentlerimizi tanımlarken; “birlikte yaşadığımız kocaman bir ev” tanımını yapmıştık. Kentliler olarak evimizi nasıl koruyor, kolluyor ve ev halkı ile mutlu geçinmeyi başarıyor isek kent dediğimiz büyük evde de aynı başarıyı göstermek zorundayız. Bu kent ve kentli sağlığı için önemlidir. Kent sağlıklı olmazsa kentliler de sağlıklı olamaz.
Kent dediğimiz kocaman evde; her yaştan, her etnik gruptan, her inançtan insanın kendini rahat hissedebildiği kamusal alanlar, ideal bir kentin olmazsa olmazıdır. Güvenli kentler isterken sadece düşük suç oranını değil, iklim değişikliği, aşırı hava olayları ve sele karşı dayanıklılık gibi şartları da ölçülere katmak gerekir. Bunun ötesinde yiyecek, su, barınma ve bakım gibi kaynaklara erişimde, ulaşılabilir bir ortamı oluşturmak, sağlık hizmetlerine ve yeşil alanlara erişimi fiziksel ve duygusal açıdan kolaylaştırmak da ideal bir kentin göstergeleridir.
Kentlilerin kendilerini, yaşadıkları kente ait hissetmeleri ve kentin yönetimine katılmaları, uygar kentlerin altyapısını oluşturur. Kent konseyleri, sivil toplum örgütleri,meslek odaları, semt veya mahalle örgütlenmeleri bu konuda önemli roller üstlenmelidir. Bu örgütlenmeler ile kent yönetimine katılmak kentlilik gereğidir. Kentte yaşama katılmadığımızda pasif kentli olur ve kötü yönetimlerin önünü açarız.
Bu nedenle seçime doğru giderken adaylar genelde “birlikte yöneteceğiz” dese de onları birlikte yönetmeye zorlayacak olan biz kentlilerin niyeti ve kararlılığıdır. O halde demokratik görevimiz olan oyumuzu kullanırken yerelleri yönetecek kadroları seçerken kendimizi de yöneten kadroya seçelim derim.