01 Temmuz 2025 Salı
Edirne’de güzel bir bahar sabahını zehir eden yoğun bir trafik karmaşası.
Otomobillerin içinde genelde tek kişi ve adım adım ilerliyorlar.
Bisikletimle yolun en sağından aynamı sürekli kontrol ederek tedirgin bir şekilde asılıyorum pedallara.
Ayşekadın’da meşhur ceza yenilen yaya kaldırımının orada özenle duran trafiğe uyarak yol veriyorum yayalara. Öncelikleri var, keşke bütün yaya geçişlerinde aynı özen gösterilse.
Son yayanın da geçmesini beklerken arkamda beliren bir motorun tedirgince ve yalpalayarak yanıma sokulmasını gözlemliyorum.
Önde sürücüsü, ortada çocukları arkada bir kadın. Üç kişiler ve altlarındaki motor onlar için biraz küçük kaldığı her halinden belli. Üçünün de başında kaskları var.
Yol veriyorum başıyla selam veriyor babaları, yanımdan geçerken ortadaki küçük çocukla göz göze geliyoruz. Sürekli beni gözlüyor gülümseyerek el sallıyorum, elini kaldırarak selamlıyor beni.
Öğlenin geç saatleri Saraçlar Caddesi’nde lokantaların önünde yemek kokularını içime çekerek, ciğercilerin önlerinde fiyat tabelalarına yutkunarak bakarak biraz dolaştıktan sonra “emekli emekli” bir dönerciye ilişiyorum.
Siparişi almak için gelen genç garson gülümseyerek “Ağbi hoj geldin ne alırsın haaaa kızım da seni çok sevdi” diyor?
Bakıyorum tanıdık değil. Soran bakışlarımı görünce, ekliyor:
“Ağbi bu sabah Ayşekadın’da geçidin orada bize yol verdin ya bisikletinle, sonra da kızıma el sallamışın çok mutlu ettin bizi..”
Dönerim biterken çayım geliyor; “Bu benden ağbi” diyor. Diğer garson masaları temizlerken azalan iş yoğunluğunu fırsat bilerek yanıma oturarak bir sigara yakıyor.
“Her sabah bizde rutin haller böyle ağbi” diyor. “Yaz kış bu gördüğün 125’lik motorumuzla çıkarız yola. Önce kızımızı okula, sonra eşimi çalıştığı markete bırakırım ve bende buraya işime. Yevmiye ile çalışıyorum burada, eşim sigortalı onun üzerinden hallediyoruz hastanede işlerimizi.
Araba alacak para ne gezer bizde. O da ayrı bir dert, park sorunu, masrafları falan kalkamayız altından. Ehliyetim var Allahtan, onu da kuryelik yaparken mecburiyetten almıştım, iyi ki almışım sigorta falan ödemiyoruz her şeyimiz bizim bu motor. Bir pazarımız var onu da yine bu motorla gezerek ana babalarımızı ziyaret ederek geçiriyoruz.
Demek emeklisin sende. Bizde görür müyüz acaba o günleri? Kızımızı yetiştirelim yeter bize. Allahtan kayınpederin küçük bir dairesi var da onunla idare ediyoruz, yoksa bi de kira versek duman halimiz.
Neee ikinci kızan mı, Allah korusun ağbi. Bunu büyütelim yeter bize. Bi çay daha içer misin ağbi?”
Teşekkür ederek ayrılıyorum dönerciden bisikletim ve ben yan yana yürüyerek…