DOLAR 34,2590 0.33%
EURO 37,8263 0.13%
ALTIN 2.927,030,39
BIST 8.861,15-0,42%
BITCOIN 21007320,78%
Edirne
28°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

İsmail DEMİRAY

İsmail DEMİRAY

01 Ekim 2024 Salı

    KİBRİT VE GEÇMİŞ ZAMANLAR

    KİBRİT VE GEÇMİŞ ZAMANLAR
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Bir haftalık İstanbul’da kardeşinde konukluğun ardından aniden Edirne’ye gitmeye karar verdi.

    Çocukluğunun ve gençliğinin bir bölümünün geçtiği Edirne’yi çok özler olmuştu son yıllarda nedense. Gördüğü rüyaları bir türlü hayra da yoramıyordu ki, hepsinde çocukluğu, özlemleri, aşkları, arkadaşları en çokta yaşadığı hayal kırıklıkları vardı.

    “Yaşlılık belirtilerimi acaba, yoksa yaşadıklarımdan çok yaşayamadıklarım mı beni daha çok rahatsız ediyor” diye kendi kendine yorum yapıyordu 08.40 treni Halkalı istasyonundan Edirne istikametine doğru giderken.

    Öğlen saatleri tren Edirne’ye girerken özellikle Gar’da inmemiş, anılarına daha çabuk kavuşmak ister gibi Edirne merkezde Elektrik fabrikasının dibinde inerek önce istasyondan doyasıya Edirne’yi seyretmiş, 25 Kasım stadının zemininin yeşilliği onu şaşırtmış oradan ayakları onu Saraçlar Caddesi’ne doğru sürüklemişti.

    Sessizliğe bürünmüş 25 Kasım Stadının yanından geçerken çocukluğunda yeni 2.ligde mücadele eden Edirnespor maçlarında babasıyla birlikte izlediği günleri anımsadı. Saraçlar caddesinden yukarı doğru çıkarken çehreleri pek değişmeden kalabilmiş dükkanlara doğru anılarının yoğunluğuyla baktı.

    Babaları doktor olan arkadaşlarının yan yana bitişik dükkanların önünde durarak o çılgın lise yıllarına gidip geldi. İkinci dükkanın yenilenmiş halini beğenmese de köşedeki dükkanın tarihi özelliğini yitirmediğini görerek sevindi. Merakla okudu büyük tabelanın üzerindeki yazıyı; “Gideros Pizza”. Köşe masaya oturarak bir Türk kahvesi istedi genç garsondan.

    Kahvesini bitirdikten sonra bir gün öncesinden yerini ayırttığı oteli bulması zor olmadı. Odasına çıktıktan sonra yatağa giyinik haliyle uzanmasıyla alışık olduğu öğlen uykusuna dalıverdi.

    Akşam saatleri başlayıp ta uyandığında gördüğü rüyayı bir türlü anımsayamamasını garipse de aşağı resepsiyona odasının anahtarını bıraktıktan sonra biraz özlem, biraz da merakla kendisini Saraçlar caddesinin yoğun kalabalığına doğru bıraktı.

    Saraçlar caddesinde Edirne’lilerden çok Bulgar turistlerin yoğunluğu şaşırarak artık otomobillere kapalı caddenin ortasından sağı, solu gözlemleyerek bir zamanlar Erdoğan’ın parkının olduğu yere kadar geldi. Tümen binasının kapalı kapılarını görünce artık Edirne’lilerin buradan faydalanamadığını anlayarak Saraçlar caddesinden yine aşağılara doğru yürüdü.

    Güneşin batışını bir meyhanede karşılamak isteğiyle otelinin karşısındaki Çalgılı Meyhane’nin önündeki Hamamın olduğu sokağın içine konmuş masaya oturarak bir duble rakı, Arnavut ciğeri peynir ve kavun istedi kendisine hoş geldin diyen şişman göbekli meyhaneciden. “Çocukluğumda da meyhaneciler böyle göbekli olurdu nedense” diye düşünerek özlemle anason kokusunu içine çekerek büyük bir yudum daha aldı rakısından. Vücudunda bu akşam prostat kanseri için kullandığı ağır ilaçlar yerine alkol dolaşmasına izin vermekten mutlu olduğunu hissetti.  

    İlk dublenin aksine ikinci dubleyi yudumlayarak zamana yayarak içti. Başının hafifçe dönmesiyle “böyle daha iyiymiş” diye düşündü. Hamam sokağında liseden sınıf arkadaşı olan sevgilisi ile buluşmaları geldi aklına. Kaleiçi’nden sevgilisi önde kendisi arkada yürüyerek bu sokağın ıssızlığında buluştukları, el ele tutuşarak ilk öpüşmenin vermiş olduğu heyecanı tekrardan yaşar gibi olduğunu hissederek gülümsedi kendi kendine.

    Kızın anasının kulağına gittiğinde “Bizde dışarlıklıya verecek kız yok” diyerek sevgilisinin okuldan alınarak kaydının silinmesini acıyla anımsadı. Bu olay okulda kısa sürede duyulunca bütün arkadaşları ona karşı cephe almış ve bu olay üzerine Edirne’de memur olan babası aceleyle tayinini isteyerek Edirne’den ayrılmak zorunda kalmışlardı.

    Anılarının etkisinde birden müthiş derecede cigara isteğiyle dolduğunu hissetti. Oysa 40 yıl önce bıraktığı cıgarayı bir daha ağzına koymamıştı. Çevresine bakınarak kırmızı önlüklü garsondan bir cigara istedi. Uzatılan çakmağı eliyle engelleyerek “kibrit istiyorum, var mı” diye sordu, bulamayınca yine Saraçlar’ın üst tarafına doğru uzanarak bir zamanlar yine tekel büfesi olan yenilenmiş binanın önünde durdu tabelasında “Zilli Büfe” yazısını ilgiyle okuduktan sonra güler yüzlü esnaftan bir kibrit alarak ayakta yaktığı cıgarasıyla yine meyhanenin yolunu tuttu.

    Kibritin kokusu ile yine gençlik günlerine doğru uzandı. Okulun tuvaletinde içtikleri birinci cigarasının kokusu, üç arkadaş bir cigarayı paylaştıkları düştü aklına. Arkadaşları da kendisi gibi sonradan İstanbul’da üniversitelerin farklı bölümlerinde okumuşlar, hepsi ayrı mesleklerde yaşama atılmış, evlilik, çoluk çocuk derken torunlara karışmışlardı.

    “Ne ilginç lise arkadaşlarımın çoğu Edirne dışında yaşam kurdular, bense çok istediğim Almanya’da. Çok çalıştık, çabaladık, para kazandık, istediğimiz yaşamı kurduk kendimize artık rahat edeceğiz derken emeklilik ile birlikte başlayan sağlık sorunlarıyla uğraşır olduk.” diye düşünerek biten ikinci dublesinin ardından bir tek rakı daha isterken hesabı da getirmesini istedi kırmızı önlüklü garsondan.

    Gecenin ilerleyen saatlerinde tatlı sarhoşluğunun tadını çıkartırcasına bir daha yürüdü Saraçlar caddesinden yukarılara doğru. Artık boşalmış caddenin sessizliğini dinleyerek arka caddedeki oteline doğru ilerledi.

    “Yine yalnız uyuyacağım bu gece de 4 yıldır olduğu gibi” diye mırıldanarak resepsiyondan anahtarını alarak bir üst kattaki odasına girerek soyunmadan anılarıyla dolu olarak kendini yatağa bıraktı.