11 Mart 2025 Salı
“Yeter artık, sende emekli bende emekli, ben sana ömür boyu hizmetçilik yapacak değilim” diye bağırmaya başlayan karısının çenesinden ancak kahveye kaçarak kurtulabilmişti.
Son günlerde sık sık oluyordu bu tür tartışmalar evlerinde. Hak da vermiyor değildi karısına aslında. Evlendiklerinin üzerinden 35 yıl geçmiş, evin bütün işleri karısının üzerineydi. Çamaşır, ütü, yemek, temizlik hep karısında. Liseye giden oğullarının umurlarında değildi ana babalarının bağırtıları, o sadece haftalık harçlığını nasıl arttırabilirim derdindeydi.
İki torunuyla çalışarak yaşam mücadelesi veren kızını düşününce daha da arttı karamsarlık durumları. Damat da hayırsızın biri çıkmış aldığı asgari ücreti ancak sigarasıyla içkisine yetiyor evi geçindirmek, kızanları büyütmek gailesi kızına düşüyordu. Ne çekmişlerdi o torunların ilk yıllarında. Bir yıl arayla arka arkaya gelen iki erkek torunun bakımını karısıyla ilgilenmişler, torunlar okula başlayınca yükleri biraz olsun azalmıştı.
“Sanki çok lazımdı bize de ikinci kızan ama naapçan işte kıyak kafama yanayım, serseri bir kurşunla bulduk ikinciye, hadi tırmala şimdi” diye sülenirken kendi kendine yanından geçen kahvecinin pis bakışlarını yakaladı. “He bi çay içip öğlene kadar oturursam kahveci de bir gün kovacak beni bakalım” diye başka bir alana kaydı düşünceleri.
Gençlik ve bekarlık günlerini düşününce morali biraz olsun yerine geliyordu. Çalıştığı kamu kurumunda karşısına çıkan talipleriyle ilgilenmek yerine gönlünün çektikleriyle ilgilenmiş, arı misali birçok çiçeğin kokularıyla oyalanırken 30’ları bulmuştu.
“Haaa yeter artık, geldin otuz yaşına ben hep sana mı bakıcam be kızanım, evlen de kurtulayım senden” diyen anasının dırdırından kurtulmak için koklamaya niyetlendiği kendisinden 10 yaş daha küçük son körpe çiçekle evlenmesi birkaç ay içinde olmuştu.
İlk yıllar iyi gitmişti. Fabrikada çalışan karısının çalışmasına karışmamış diğer arkadaşları gibi “Ulan bi karıya mı bakamaycam?” deyip te işten çıkarmamıştı karısını. “İyi de etmişim, şimdi tek maaşla sürüyü ipneler, ho olsun onlara” diye söylendi yine kendi kendine.
İki yıl sonra doğan kızlarıyla daha da renklenmişti evleri. Zor bela kooperatif sayesinde sahip oldukları kaloriferli evlerinde sakin sakin yaşarlarken bir sabah ortaokula yeni başlayan kızlarının arkasından bakarken karısı ilk defa kendisine sertçe bakarak sesini yükseltmişti; “Adam, adam adetim gecikti!”
Yoktu yapacak bir şey, bi de oğulları oldu. Zor geçti ilk yıllar bütün aile için. İşe iki yıl ara vermek zorunda kaldı karısı oğullarına bakmak için. Sonraki yıllarda biraz kızlarının, biraz da aynı apartmanda oturan tizelerinin yardımıyla kızanı büyütmüşler, kızan ortaokula başlayınca emekliliği gelen karısı fabrikadan ayrılarak emekliliğini vermişti.
65 yaşına kadar çalışmıştı kurumunda. Yaşı dolduğunun ertesi günü dairede düzenlenen bir törenle güle güle demişler, verdiği emekler için çiçeği eline tutuşturarak asfaltı göstermişlerdi kendisine.
Bir anda aldığı maaş yarıya inmiş ve daha ilk ay bütçe açık vermişti. İlerleyen aylar da aldığı haftalığı yetmeyen oğlunun, bütçeyi ayarlayamayan karısının öfkeli bakışlarını sık sık yakalar olmuştu.
Başındaki düşünceler bir birinin ardından sıralanırken kahvecinin başında belirdiğini fark etmedi önce; “Geç şu cam boyuna tek sandalyeye, masada 81 oynayacaklar” diye söylenirken kahveci daha sözünü bitirmeden kendini dışarı soğuk havaya bıraktı.
Öğle yemeği için gitmemeye karar verdi evine. Karısından yine azar işitemezdi, hakkını sabah almıştı zaten. Yoldaki seyyar simitçiden bir simit alarak iştahla ısırarak Mimar Sinan Salonu’nun yolunu tuttu. “Bugün okullar arası basketbol maçları var, biraz zaman geçiririm, nasılsa kantinci Nurullah arkadaşım bana ampadan bir çay ısmarlayacak mı?” diye düşünürken gelen mesaja göz attı. Karısındandı;
“Akşama gelirken bir tavuk, yeşillik ve tatlı al torunlar ve kızanlar yemeğe gelecek!”
Cüzdana baktı, nakit nanay, kredi kartını okşadı yerinden çıkartıp mırıldandı kendi kendine; “Bu ay yine peşin yiyoruz maaşı!”