19 Kasım 2024 Salı
İsmail DEMİRAY yazdı…
Ben deli tarafını hiç göremedim Namık ağbimi tanıdığımız son 22 yıl içinde.
Saraçlar Caddesi’nde tanış olmuştuk, babamın işlettiği Tekel büfesi yıllarında ve hep iyi anılarımız olmuştu bu yıllar içinde.
Edirne’nin köklü ailelerinden aslında Namık Çorbacılardan. Kuşaklar boyunca Edirneli bir aileden geldiklerini belirtmişti bir görüşmemizde.
Saraçlar Caddesi’nin alt tarafına, meyhaneye, Saraçlar Caddesi’nin arka sokaklarında sık karşılaşır ayak üzeri sohbetler ederdik Namık ağbimle. Yazlıklarımız da aynı yerde olduğu için sahilin tek kafeteryasında sık karşılaşır, ayak üzeri sohbetler eder Edirne değerlendirmeleri yapar, ilginç düşüncelerini dikkatle dinlerdim. Pınar birahanesi sahibi Pınar ağbi de ortak dostumuzdu. (Erken yitirdiklerimizden, nurlarda olsunlar).
ANILARIMIZDAN
Yazlıkta kafeterya bozması bir kahvede oturmuş tek başıma kitap okuyordum. Başımda bitmiş, beni izliyor. Şaka yollu sitem eder gibi; “Hep okursun, sohbet edelim sohbet, ver bakayım şu kitabı ne okuyorsun” deyip elimdeki kitabı aldı şöyle bir baktı bana ve sakince masanın üzerine bırakarak; “Sen benimle dalga mı geçiyorsun” diyerek döndü arkasını gitti.
Kitabın ismi neydi dersiniz; “Ben deli miyim”. Gülümsemiştim arkasından Namık ağbimin, ertesi gün yine karşılıklı çaylar eşliğinde Pınar ağbime anlattığımda o da gülüşlerimize katılmıştı.
Heyecanlı yapısı ve yüksek ses tonu nedeniyle mi acaba bu lakabı hak etti diye hep düşünmüş, ancak onunla Enez ilçesinin Gülçavuş köyü sahilinde yazlıklarımızın olduğu kafede bu röportajı yaparken sormuştum kendisine o soruyu; “Neden Deli Namık?”
NEDEN DELİ NAMIK?
“1954 yılı Edirne merkez doğumluyum. İnönü İlkokulu’ndan sonra Erkek Sanat Okulu’nu okudum.
Futbola 1966 yılında Edirnespor’da başladım, sonra Güvenspor’a geçtim. Güvenspor 1973 yılında kapanınca Gülistan Şenyurt benim lisansımı Güvenspor’dan Tuncaspor için almış.
Ondan sonra 35 yaşıma kadar kesintisiz olarak Tuncaspor’da oynadım ve futbolu orada bıraktım. Kıyık’lı olmamama karşın Kıyık’ta futbol oynadığım dönemden çok dostum olmuş ve halen devam etmekte görüşmekteyiz kendileriyle.
34 yaşımda Tuncaspor’da oynadığım dönemde Edirnespor hocası bir maçta beni beğenmiş ve bilgi istemiş hocamız Fil Hamdi’den. Hamdi hocam benim 34 yaşımda olduğunu söyleyince bizim transfer işimiz yatıyor. Futbola Edirne’de değil de büyük şehirlerden birinde başlasaydım belki farklı bir kariyerim olurdu diye düşünüyorum.
Bir maçta itiş kakış ortalık karıştı. Bir arkadaşıma rakip takımdan birisi küfürü basınca takıldım küfür edenin peşinde, dolaştırıyorum sahanın her yerini. Ondan sonra bizim adımız çıktı Deli Namık’a.
HAKEM ATİLLA SUDAGEZER İLE
Tuncaspor’da ilk hocam Kasırga Metin’dir. Sonrasında Ferhat Kemallarlı ile uzun zaman çalıştım. Gülistan Şenyurt ve kardeşi Tuncaspor’un her şeyiydi, bir de Ahmet Maltepe ağbimiz vardı ki her soruna çözüm bulmaya çalışırdı.
Sol ayağım mı evet meşhurdu onun ile uzaktan attığım goller. Önemli bir maçın son dakikalarındayız. 25 Kasım, çamur deryası. Ferhat hoca hazırlan dedi, kenarda ısınıyorum, maça hazırlanıyorum kendimce. Maçın orta hakemi Atilla Sudagezer benim kenarda ısındığımı görünce kenara kadar yanıma geldi ve ‘İçerdeki deliler bana yetiyor, bir de sen girersen sahaya bu maç bitmez’ ben doğru kulübeye.
Bir anı daha. Yedeğim, rakibimiz Karaağaç Ardaspor, maç golsüz berabere 80. dakikada oyuna girdim. Tuncaspor galibiyet alamazsa düşüyoruz. Zemin çok kötü, yine çamur içinde saha. Top ayağıma sadece bir defa değdi, gelen ortayı indirip o çamurun arasında sol ile vurdum ve maçı 1/0 alarak o yıl kümede kalmayı başardık. Maçtan sonra 10 kişi üstümde, Bulgar Mehmet beni öpmeye çalışırken yanağımı ısırması da ayrı bir anı.
MAÇ PRİMİMİ ARKADAŞLARIMA DAĞITTIM
Maç primi vardı oyunculara zarf içinde dağıtılan. Normalde 100 lira prim veriliyordu, bana özel maçlar için gelen zarfta genelde 200 lira oluyordu. Bu maçın ardından zarfı açtığımda zarfta 400 lira olduğunu gördüm, parayı arkadaşlarım arasında dağıttım.
Futboldan sonra babamla birlikte ticaret yaptık. Tahtakale’de tüccarlık yaparak, cam, tuğla işlerinden para kazandık, yaşamımızı idame ettirdik. 35 yıldır Gülçavuş’tayım yazları. Pınar Karakeçili yakın dostumdu, kollarımda öldü. İki oğlum ve iki torunumla gül gibi yaşayıp gidiyoruz işte.”
İkinci anıma gelince Namık ağbimle ilgili. Tuncaspor ile ilgili röportaj yaptığımı biliyor, kimlerle neler konuştuğumu soruyordu bana görüşmelere başladığım dönemde. En son İsmail Topuz ile görüştüm, seninle de ilgili anıları var, anlatırım dediğinde gülümsemiş, “dinlerim” diye yanıtlamıştı. Kısa bir süre sonra İsmail Topuz ağbimizin ölüm haberini alınca üzülmüştük.
SON GÖRÜŞME
Aradan bir yıl geçmesine karşın bu sefer Namık ağbim görüşme tekliflerime “Boş ver seninle görüşen gidiyor, görüşmem ben senle” diyerek şaka yollu beni sallıyordu. 2023’ün 10 Ağustos’unda kendisi çağırdı beni kahvenin uzak masasından. “Görüşelim de bitsin bu muhabbet” diyerek ve açtığım ses kaydına anlattı da anlattı anılarını Namık ağbim.
O röportaj son görüşmemiz oldu Namık ağbimizle. Yaklaşık 6 ay sonra 10 Ocak 2024 tarihinde ölüm haberini aldığımda çok üzülmüştüm. Hasta olduğunu söyledi onu daha yakından tanıyanlar. Sanki içine doğmuştu Namık ağbimin ve benim isteğimi kırmayarak gelecek kuşaklara anılarından küçük bir demet bırakmıştı. Belki de hastalığının farkında olduğu için benimle yapmıştı bu görüşmeyi.
Nurlar içinde uyu Namık ağbim.
(Pazartesi günü: Zeki YAŞAGÖR)