24 Haziran 2025 Salı
Kaybolmaktan kurtulamadım çocukluğumdan beri.
İlk kaybolduğumda 5 yaşımdaydım. Vaysal köyümden Kıyık semtine taşındığımızda eşyalarımız kamyondan indirilirken etrafı keşfe çıkmıştım. Evimi bulamayınca Kırmızı Mektep’in oralarda yolumu şaşırdığımda akrabalarımızdan birisi beni bulup evimize geri götürmüştü.
İkincisinde 7 yaşımdayım yine. Edirne’nin Kurtuluş Bayramı’nı merak ettim, “anam götüremem” kızanım deyince gidenlerin peşine takıldım, bayramı izledim dönüşte yine belirsiz yollardayım. Edirne Belediyesi’ne götürdü genç bir çift beni, sordular “nerede oturuyorsun?” “Faytoncu Hüseyin’in evinde”. Hüseyin agamın faytonuyla dönmüştüm eve akşam karanlığında. Anamdan yediğim mariz kar kaldı bu seferde.
45 yaşıma kadar yine kaybolmayı çok istesem de kaybolamadım çalışmaktan, ev, iş, kızan gailesinden. Emekli olduktan sonra tek başıma çıktığım bisiklet yolculuklarımda köyler arasında yolumu kaybettiğim olsa da sora sora buluyordum dönüş yolumu.
Eşimle çıktığımız Ege, Türkiye, Akdeniz turlarında elimde bir Türkiye haritası, navigasyon kullanmadan (halen bilmiyorum kullanmayı ya) sürdü günlerce yolculuklarımız.
Şehirlere uğramadan, köyler, kasabalar, ilçeler arasındaki yolculuklarımızda sezgimize ve haritamıza güvenerek yol alırken kaçırdığımız sapaklar sonunda bilmediğimiz, planlamadığımız ne güzel yerlere çıkardı aracımız bizi. “İyi ki kaybolmuşuk” dedirten sürprizler yaşadık yolculuklarımızda.
Bu yıl daha çıkamadık planladığımız tura. Yazlığımızda Saros’un güzellikleri içinde ilkbaharı karşılıyor sessizliğin keyfini sürüyoruz eşimle.
Her gün düzenli olarak sabah akşam belirlediğim güzergahlarda yürüyüş yapıyorum bir saat kadar. Ormanın içinde yürümenin keyfi bir başka.
Geçtiğimiz cumartesi günüydü. Rotamın biraz dışına çıkarak ormanın farklı bölgelerine doğru saldım kendimi. Rengarenk çiçekleri gözlemleyerek, kokularını duyumsayarak fotoğraflar çekerek, kaplumbağaların doğal hallerine gülümseyerek izleyerek sürdürdüm yürüyüşümü dakikalarca. Ormanın içinde bir sapağa geldiğimde hiç gitmediğim yerlerde olduğumu sezinledim.
Çevreyi şöyle bir kolaçan edince yine kaybolduğumu anladım gülümseyerek. Panik yok, sakince devam ettim yürüyüşüme. Tek endişem gökte kabarıp duran bulutlar.
Yine yol sapakları, belirsizce yürümeye devam. Bir saat kadar devam eden bu belirsizlik sonrasında yolum denizin önünde bitiverdi. Sola değil, sağa gitmem gerektiğini bilerek yönümü belirledim. Tekrar orman içine dönerek solumu denize vererek devam ettim yürüyüşüme.
Toplamda iki buçuk saat süren yürüyüşümün ardından çıktığım son tepenin ardından Sultaniçe limanına doğru uzanan sahili görünce kaybolma maceramın sona erdiğini duyumsadım gülümseyerek.
Yürüyüş bitmişti. Yıllardır bisiklet kullanan güçlü bacaklarım beni evime ulaştırmıştı.
Akşam olduğunda eşim soruyordu gülümseyerek; “Bu akşam yürüyüşe çıkacak mısın?” “Gerek yok bugünlük yeter!”