DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BIST 9.549,891,94%
BITCOIN 34160010,07%
Edirne

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

İsmail DEMİRAY

İsmail DEMİRAY

19 Kasım 2024 Salı

    BU HAFTA NE YAZDIN?

    BU HAFTA NE YAZDIN?
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Ocak ayı gezmeyi seven  bisikletçiler için en kısır aylardan birisidir. Yağmur, soğuk ve rüzgarlı havalar ancak Edirne’nin kuytularında gezmesine izin verir pedal dostlarının.

    Geçtiğimiz Cuma günü havanın güzelliği daha sabahtan kendini gösteriyordu. Haftanın Salı ve Perşembe günleri süren torun nöbetim sona ermiş, gün hazırlığı içinde olan eşim benim evden gitmem için adeta gözümün içine bakar durumda olduğunu görebiliyordum.

    Kahvaltı sonrası hazırlanmam kısa sürdü. Aklıma gelen birkaç arkadaşımı arasam haber versem buluşmamız, yola çıkmamız saatler alacak. Bisikletçi dostlarımın çoğu emekli olsalar da çalışmaya devam edenler, sabah geç kalkanlar, torun bakmaktan başını kaldıramayanlar çoğunlukta olduğu için grup halinde bisiklet turları çok seyrek hale gelmeye başlamış durumda.

    Saldım kendimi Edirne’nin alt taraflarına doğru. Saraçhane üzerinden Eski Toki’nin altında yol çalışması nedeniyle İl Özel İdare’nin yolu motorlu araçlara kapattığını görünce sevinmedim değil. Görevli bana kenarlardan geçebileceğimi belirterek yolu açarak yol verdi. Artık yollar tamamen bana aitti. Gelen giden olmayınca daha yeni yapılan asfalt yolda güzel havaya eşlik ederek bisikletimden gelen zincir sesleri eşliğinde hızla asıldım pedallara.

    Açık cezaevi yakınlarında devam eden asfaltlama çalışmalarının yanından geçerek Büyükdöllük köyüne varmam yarım saati bulmuştu. Mola vermeden devam Çömlekakpınar’a doğru. Rüzgarsız güneşli havada keyifle dönüyordu pedallar.

    Çömlekakpınar’a vardığımda rüzgarlığımın içinde polarımın ve içliğimin ter içinde kaldığını hissedebiliyordum. Kahvede oturanları selamladıktan sonra kahvenin arka tarafında terli giysilerimi yanımda yedek olarak getirdiklerimle değiştirerek kahveciye uzaktan çay işareti yaparak kahvenin önünde güneş gören bir masaya oturdum. Sandviçimi çıkartarak iri lokmalar halinde atıştırmaya başladığımda çayımın halen gelmediğini görünce ayağa kalkarak kahvede sohbet eden kahveciye bir daha çay işareti yaptım sıkıntılı bir şekilde.

    Çayım geldiğinde daha önceki turlardan öylesine tanış olduğumuz kahveciye tam sitem hazırlığı içindeyken demesin mi;

    -Bu hafta ne yazdın, görüp okuyamadım.

    Yutkunuverdim hemen. “Nasılsın, işler nasıl?” a dönüverdi hemen sohbetimiz.

    Kahveci Adem Yayla hem köyün kahvesinde çalışıyor, hem de evinde koyun bakarak yaşam mücadelesi veriyormuş. “Yaz boyunca dışarıda otlatıyorum koyunlarımı. Kasım geldi mi evde bakıyorum. Mısır silajı ile kış boyunca beslediğim koyunlarımdan yılda iki defa kuzu alıyorum. Severek yapıyorum işimi.”

    İkinci çayımı da getiriyor kahveci Adem. Almak istememesine karşın içtiğim çayların parasını verip yol hazırlığına başlıyorum. Çömlekakpınar köyünün içinden boylu boyunca geçtikten sonra köy mezarlığının yanında Çömlekköy’e doğru süzülüyorum rampa aşağı doğru.

    Köy girişinde yolun solunda küçükbaş ağırların içinde üzerime gelen iki kangalı kollayarak ilerlerken göremediğim sağdan gelen dişi kangal köpeğinin ani saldırısı sonunda iki frene de asılınca şarampola doğru sürüklensem de son anda durarak ikinci saldırıyı da feryat figan bağırarak savuşturuyorum. (Korku dolu bağırmalarım sanırım bir sonraki köyden duyulmuştur)

    Çömlekköy çıkışında 5 km kadar toprak yolda pedalladıktan sonra Suakacağı’na yakın asfalt yola çıkıyorum. Yine mezarlık yanında verdiğim kısa molada iki mandalinayı da haletlikten sonra  iyice ısınmış havada daha bir keyifle asılıyorum pedallara.

    Boş, sessiz yollarda doğa içinde keyifli bir yolculuk sonrası evime ulaşıyorum.