DOLAR 35,2027 -0.07%
EURO 36,7726 0.12%
ALTIN 2.973,410,35
BIST 9.947,470,32%
BITCOIN 3351923-3,04%
Edirne

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Mehmet ŞELECİ

Mehmet ŞELECİ

26 Aralık 2024 Perşembe

    “YA BENİMSİN, YA TOPRAĞIN”

    “YA BENİMSİN, YA TOPRAĞIN”
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    AKP’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı” sözleri sağ görüşlü seçmenlerin; hatta AKP seçmenlerinin bile tepkisine yol açtı. “Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan” diyemiyorum. Çünkü şaşkınlık yaratan, bu kırıcı sözler, hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm halkını eşitlikçi bir anlayışla kucaklaması gereken bir Cumhurbaşkanı’na ait olamaz. Bu yaklaşım sıradan kasaba siyasetçileri için bile kabul olunamayacak büyük bir gaftır.


    Bu yaklaşım ülkenin yönetim şekli üzerindeki çarpıklığı da bir kez daha gözler önüne sermiştir. “Ucube sistem” diye nitelendirdiğimiz sistemin geldiği nokta budur. Cumhurbaşkanı bu ülkenin her derdine tek başına deva olduğunu, tek başına her soruna çare olabileceğini düşünmemelidir. Örneğin Edirne’de Selimiye Meydanı, Söğütlükteki Millet bahçesi, ya da bu millet bahçelerinde kek yenilip çay içilmesi merkezi hükümetin uğraşması gereken işler değildir. Sahillerin Ankara’dan parsellenmesi, kiralanması, Enez’de yıkılmak üzere olan bir Belediye Binası için para bulunamazken, bir kültür evi, bir kütüphane gündemde bile yokken dimdik duran bir hükümet binasının yerine yenisinin yapılmasının gündemde olması merkezden çözülmesi gereken konular değildir. Çağın geldiği nokta “YERELDEN VE YERİNDEN” yönetimdir. Olması gereken budur..


    Çağdaş Yönetimlerde merkezi hükümetin yerel yönetimler üzerindeki yetkileri bu boyutlara gelmemelidir. Merkezi hükümet Milli Savunma, adalet, dışişleri, güvenlik, alt yapı, ekonomi ve denetleme görevleri ile sınırlı olmalıdır. Sağlık ve eğitim bile büyük ölçüde yerel yönetimlere ve özerk üniversitelerin yetki alanına bırakılmalıdır. Böylece merkezi hükümet gerçek görevlerine daha çok yoğunlaşabilir; ekonomide, dış politikada, sağlıkta, eğitimde savrulmaktan kurtulur. Herkes kendi görevini yaparsa devlet mekanizması tıkır tıkır işler. Hataylılar da garip kalmaz, Türkiye’nin güneyinde ABD mandasında bir Kürt Devleti de kurulmaz.
    “Ya benimsin, ya toprağın” anlayışı da seçimlerde seçmenlere tehdit ve şantaj olarak gündeme gelmez.. Ayıptır.. Demokrasi ile bağdaşmaz..