DOLAR 33,9818 0.11%
EURO 37,7251 -0.39%
ALTIN 2.726,78-0,69
BIST 9.771,16-1,67%
BITCOIN 18400150,14%
Edirne
27°

AÇIK

05:01

İMSAK'A KALAN SÜRE

Mehmet ŞELECİ

Mehmet ŞELECİ

07 Eylül 2024 Cumartesi

    YAŞANANLARI YOK SAYMAK

    YAŞANANLARI YOK SAYMAK
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İnkar, olmaz benim hayatımda
    Yaşananı ‘yaşanmamış’ saymam
    Sayanları da saymam
    Kelimelere sığmaz,
    Sayfalar sürer beni anlatmak,
    Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın
    Yaşayan bilir beni, yaşamayan anlamaz.
    Ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz.
    Büyüktür umutlarım her omuz
    Kaldırmaz.

    Nazım Hikmet RAN

    Yukarıda anlatılmak istenen manada ülkemize bakarsak eğer, yüz yılda az şey görmedik bu dünya güzeli ülkede. Birinci Dünya Savaşı’ndan çıktıktan sonra her şeyi sil baştan kurmak, yeni dünya düzenine uymak pekte kolay olmadı. Avrupa Rönesans reformu yapmış, bizden öne geçmiş, din ile devlet işlerini ayırmış, buhar devrimini çoktan aşmış, fosil yakıtlı araçlar kullanmaya başladığında biz henüz matbaayla yüzleşiyor, batılılaşma hareketlerini tartışıyorduk. Oysa, Amerika palazlanmaya başlıyor, İngiltere, Fransa gibi devletler sömürgelerini çoğaltmakla uğraşıyordu.
    Dini devlet işlerinden ayıramamış Osmanlı, bir taraftan batılılaşmayla uğraşırken bir taraftan içine sinmiş olan üretmeden sadece kendine bağladığı müstemlekelerden gelenlerle idare etmeye çalışıyor ve devamlı toprak kaybı, devamlı geriye gitmesine sebep oluyordu. Derken bir Alman hilesiyle savaşın içine çekildi, yaraları sarmak mümkün değildi. Yeni Cumhuriyet kuruldu ama Cumhuriyeti Osmanlı subayları kurmuştu. Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Adnan Adıvar, hepsi Osmanlının önemli simalarıydılar.
    Cumhuriyet yoksulluk içinde kuruldu. Ata ölene kadar da hızlı yol alındı ama onun ölümüyle birden her şey değişti. Bugün hiç tartışmadığımız, konuşmaktan korktuğumuz, tabu olarak beynimize kazınmış, hiç yargılamadığımız bir yakın geçmişe sahibiz. Mesela Atatürk öldüğünde Başbakan Celal Bayar’ken nasıl olupta hiçbir şeyin başında olmayan, sadece istihbaratçı geçmişi olan İsmet İnönü’nün devletin başına geçtiğini tartışmayız. Ardından onun döneminde İkinci Dünya Savaşı’na girmeme başarısını gösterdikten sonra ekonominin nasıl battığını, hangi hataların yapıldığını, İsveç’e uçak satabilen bir ülke olan Türkiye’nin nasıl olup da uçak fabrikalarını soba fabrikasına çevirip, Amerikan uçakları aldığını, Amerika’ya diz çöktüğünü, Ankara ABD Büyükelçisinin onayı olmadan Milli Eğitimin karar alamadığını, istihbaratın maaşlarını neden Amerika’nın ödediğini, istihbaratçıların emekli olunca neden Amerika’ya taşındıklarını göz ardı ederiz.
    Derken yıllarca arpa, süpürge tohumu yiyip, sefaletten kıvrandığımızı kimse dile getirmez. Bu baskılardan dolayı Demokrat Parti’nin iktidara geldiğini, daha sonra Demokrat Parti ileri gelenlerinin asıldığını pek dillendirmeyiz. Ardından tekrar askeri darbeler, dünyanın merkezinde; yoksulluktan kıvranmalar. Bir türlü yeterli sıçramayı yapamayan Türkiye görülür. Türkiye bir türlü yolunu neden bulamamıştır, nedir bizi yolumuzdan eyleyen sebepler.
    Kimler, niçin yolumuzu tıkamış, bizi yolumuzdan eylemiştir. Dünyada en güzel, en çok fındığı biz üretiyoruz, en güzel kayısıyı biz üretiyoruz, en çok kayısı ihracatını yapan biz, en çok üzüm satan biz, son yıllarda dünya kiraz piyasası Türklerin elinde. Öyleyken ne oluyor da bu sıkıntıları çekiyoruz? Dünyanın en güzel incirleri bizim bahçelerimizden gidiyor. 25 milyon ton meyve üretimiyle dünyada dördüncü sırada olduğumuz halde neden ürünlerimizi değerinde satamıyoruz? Bal üretiminde Çin’den sonra ikinci sıradayız, neden ihracat yapmada önümüzü açamıyoruz. 20 üründe dünyada ilk dörtteyiz, son 16 yılda tarımsal milli gelirimiz 37 milyar liradan 213 milyar liraya ulaşmış. Neler oluyor da bizler gene yoksulluktan kıvranıyoruz. Türkiye tarımsal hasılada Avrupa’da birinci, dünyada 10. Sırada, nasıl oluyor da döviz alıp başını gidiyor ve bizim emekli maaşları enflasyon oranında arttığı halde bizlere yetmiyor, kimler bizim gözlerimizi bağlıyor? Cambaza bak cambaza deyip arka cebimizde ki cüzdanımızı çalıyor?
    En yoksul kasaba Lalapaşa neden daha yoksul olma yolunda hızla ilerliyor? Kalkınma Ajansı milyarları harcadığı halde neden kalkınmada öncelikli Lalapaşa’ya uğramıyor? Kalkınma Ajansı Genel Müdürü gerekeni yapacağız dediği halde elini kimler tutuyor? Neden kadınımızı bütün imkan ve desteklere rağmen üretime sokamadık?
    İlimizdeki 21 kadın kooperatifi ne durumda, hangi kooperatiflere ne kadar destek verildi, hangi kooperatifler hiç destek alamadı, neden destek verilmedi. Bu işleri kimler yönetiyor? Yardım verilmemesi için özel emirler verildi mi? 4 yıldır tek kuruş destek verilmeyen buna rağmen en başarılı işleri yapan kooperatifler var mı?
    Bu memleketin dertlerini dert edinirsen dert vardır. Dert edinmezsen dertte yoktur.