01 Temmuz 2025 Salı
Şimdi sıra İran’da… Bu cümleyi kim bilir ne kadar duydunuz, ne televizyon programı kalmıştır ne radyo ne de gazete köşesi. Sıra bir türlü gelemedi… Şimdi diyeceksiniz ki İran’ın tepesindeki bu bombalar nedir? İşte bu sıra o sıra değil…
Trump’la falan ilgisi yok! ABD’nin 1979’dan beri en büyük emeli İran’da bir rejim değişikliğinin ortaya çıkması. Zira ABD, İran’da öyle bir çuvalladı ki akıllara zarar. Carter’a soruyorlar İran’da bir yönetim değişikliği bekliyor musunuz diye, Carter cevap veriyor bize bu konuda ulaşan bir bilgi yok. Yani kendilerinden o denli eminler. Heyhat Carter kendinden emin bu konuşmayı basın önünde yaparken İran’da rejim değişikliği gerçekleşiyor ve sınırlar kapanıyor. Rezaleti düşünebiliyor musunuz? Hani o düğmelere bastığında dünyayı yerinden oynatan kooskoca Amerikan başkanı yakın müttefiki İran’da gerçekleşen değişimden haberdar değil. ABD’yi okurken o yüzden şu kudret meselesine daha dikkatli yaklaşalım.
İran’daki rejim değişikliği ile ABD’in ikiz sütunlar tanımı ile ortaya koyduğu Suudi Arabistan ve İran ikili ittifakı da dağılıyor ve Vaşington için önemli bir stratejik boşluk ortaya çıkıyor. İşte bu stratejik boşluk ABD’nin Tahran politikasında sürekli olarak bir çevreleme ve rejim değiştirme çabasını beraberinde getiriyor. Bu nokta tespit edilmeden tivitırdan, wahtsapp gruplarından mülhem bilgilerle sıra İran’da demek çok yanıltıcı olur.
Buna mukabil, İran’ın eli ardında bağlı mı? Elbette hayır! Sosyal medyada pek çoğu yanıltıcı ve abartılı olmakla birlikte İran’n İsrail’e İsrail’in de İran’a füze saldırılarını görüyoruz. Yani karşılıklı bir durumdan bahsetmek mümkün burada.
Bu karşılıklı füze atışmaları bir rejim değişikliği getirir mi? Bu soruya evet cevabı verebilmek oldukça zor. İran’ı zor duruma sokan füze saldırıları İsrail’i kuş tüyü yatak rahatlığında mı hissettiriyor bu soruya da evet cevabını verebilmek oldukça zor. Yani her iki taraf da karşılıklı olarak zor duruma düşüyor ve kayıplar veriyor. Ancak bu sık sık tekrar edildiği gibi ne bir nükleer savaşı tetikleyecek ne de 3. Dünya Savaşı’nı çıkaracak.
İsrail’in İran’a saldırılarındaki temel amaç Tahran’ın nükleer silah yapabilme kapasitesini akamete uğratabilmek. Bunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti ise neredeyse imkansız. Dünya Atom Enerjisi Kurumu geçtiğimiz günlerde İsrail’i belirtmeden İran’ın bir nükleer tesisinin vurulduğunu belirtti. İşte asıl amaç bu. Yani bir turnike yok, rejim değişikliğini de füze atarak yapamazsınız. Bunu anlamak için ABD’nin Irak ve Afganistan işgallerini düşünmeniz yeterlidir ki Vaşington buradaki rejim değişikliklerinde ne denli başarılı oldu o da çok tartışılır.
Bu noktada Vaşington’un çıkarı ise 2012 yılından beri süregelen nükleer kapasitenin kısıtlanması görüşmelerinde muazzam bir avantaja sahip olması. Her ne kadar P5+1görüşmelerinde sadece ABD olmasa da ABD başat güç olarak bu hususun yönlendiricisi. İsrail bu görevi üstleniyor elbette bedel ödeyerek. Ve bir süre sonra İran, ABD ve diğer nükleer güçlerle masaya oturacak.
İşte İran’ın hali pürmelali bu. N’olacak bu İran’ın hali deyince de verilecek cevap bu. Eee tabi hiç sansasyonel değil, hiç komplovari değil o yüzden tutmaz bu cevap. Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları…