26 Aralık 2024 Perşembe
Türkiye 85 milyonluk nüfusu ile Asya ile Avrupa arasında bir geçit yeridir. Her iki yönden de etki altındadır. Nüfus oranı bakımından genç bir nüfusa sahiptir. Okuma yazma oranı %90 nın üzerindedir. Ekonomik bakımdan sanayi, turizm ve toprak ağırlıklı olarak tarım ülkesidir. Etnik bakımından %85 Türk kökenlidir, halkı ekseriyet olarak Müslümandır. Üç tarafımız denizle kaplıdır, dört mevsim görür. Ekseriyeti Türk kökenli insanları olan dışarıdan tahrik görmedikçe uysaldır. Birkaç kere devlete karşı müdahaleler olmuşsa da bunları atlatmıştır. Bugün demokratik bir ortam yaratmasını bilmiştir. Balkanlarda, Ortadoğuda ileri ülke konumundadır. İyi bir sanayisi, iyi bir turizmi vardır, bir çok ilklere öncü olmaktadır. Dış politikada NATO üyesiyiz.
Peki biz Türkiye olarak kalkınma ve çağdaşlaşmada dünyanın neresindeyiz; ORTA YERDEYİZ.
Etrafımızdaki komşularımız bize ne gözle bakmaktadır? İran hariç, diğerleri yıllarca Türkiye’nin himayesi altında yaşamışlardır. Bugün dost görünseler de ellerine fırsat geçtiği zaman Türkiye’nin karşısına dikileceklerdir. Bunların karşısında her zaman tetikte olmalıyız. Bunların bir çok idealleri vardır. Yunanlıların — Megalo İdeoları — gibi.
Türkiye’nin bir çok başarılı hamleleri, sanayileşme, turizm, diplomasi atılımları komşularımızı rahatsız etmektedir. Yalnız komşularımız mı; diğer güçlü devletleri de. Çünkü — Pamukçu beyaz kediden hoşlanmaz — kimse karşısında rakip görmek istemez.
Türkiye yıllar geçtikçe bu günkü yerinde durmayacaktır, nüfusu 2100 yılında 100 milyonu geçecektir, sanayisi bu günün çok ilerisine gidecektir, turizmi de öyle. Daha fazla kültürlü aydınlar yetişecektir. Bütün mesele bilinçli yani ne yaptığını bilen, düşünebilen insanlar yetiştirmektir. Bunu başarabilirsek tutmayın Türkiye’yi.
Bazı komşularımız Türkiye’yi saldırgan bir devlet olarak göstermektedir. Türkiye’nin toprağa ihtiyacı yoktur, üzerinde yaşadığımız toprak bize yeter. 130 milyonluk Japonya Türkiye’nin yarısı kadardır. Türkiye saldıran değil savunan bir politika gütmektedir, komşularımız rahat olmalı. Türkiye’nin kimsenin toprağında gözü yoktur, Türkiye herkesle iyi geçinmek istiyor — Yurtta sulh, cihanda sulh –prensibi, dışarıdan ve içeriden bir takım saldırılara uğruyorsa da bunlara direnmesini ve atlatmasını bilmiştir.
Bugün Türkiye’nin arzusu bulunduğu yerden daha ileri gitmektir. Bunun içinde şimdiden hazırlıklara başlamalıdır. Bu hazırlıkların başında eğitim gelir. Bbizim eğitim sistemimiz ezbere dayanan, sınav odaklı sistemdir. Bu köhne sistemden vazgeçip yaratıcılığa, beceriye dayanan, ileriye, daha ileriye atlama yapan bir eğitim sistemi uygulamalıyız. Sınav odaklı sistemle olduğumuz yerde sayarız. Eğitim sistemimizde en büyük sorun öğretmenlerimizin konularında zayıf olmaları, bu konuda eğitilmeleri gerekir, beş yılda bir teste tabi tutulmalı, zayıf olanları eğitilmelidir.
Türkiye’nin büyük iki talihsizliği olmuştur. Biri Viyana kapılarına kadar gidip de Viyana’yı alamayışımızdır, eğer alabilseydik bugün Avrupalı idik. İkinci talihsizliğimiz Atatürk’ü erken kaybetmemizdir. Hiç olmaz ise 80 yaşına kadar yaşayabilmeliydi, o zaman daha ileri bir Türkiye olurdu. Bugünkü durum fena değildir ama çok gecikmişizdir. Türkiye’nin AB’ye girmesi bir şanstır ama onlar bizi pek istemiyor. Nedeni girersek Almanya’dan sonra nüfusu en çok olan ülke olacağız, bu onları korkutuyor. Almanya’ya misafir işçi olarak gittik, Almanları Türkleştirmeye kalktık. Bizler Avrupa insanına göre temiz değiliz, fert başı gelirimiz onlara göre çok düşük. Güçlü bir ordumuz var bu haller onları düşündürüyor. Biz Türkiye olarak AB’ye yalvarmamalıyız, sırası gelince bizim kapımızı çalacaklardır.
Türkiye bir çok konuda ileri durumdadır. Örneğin, gıda ihtiyacının çoğunu kendisi karşılayabilmektedir, şeker, çimento, tekstil, inşaat, enerji, otomotiv, turizm, bunlara benzer bir çok konuda ileri durumdadır ama bunu yeterli görmemeliyiz, daha ilerilere gitmeliyiz. Bunun yolu da bilinçli insanlar yetiştirmekten geçer.
Daha iyiye varmak için fırsatları değerlendirmeliyiz. Suriye, Gazze’de savaş nedeni ile pek çok bina yıkıldı, buralarda inşaat faaliyetleri oluşacaktır. Türkiye’nin iyi bir inşaat sektörü var, bu fırsatı kaçırmamalıyız. Bu yöreler her türlü ürüne muhtaç durumdadır, bunu değerlendirmeliyiz. Daha ilerisi için iyi politikalar hazırlamalıyız, bilinçli insanlar yetiştirmeliyiz ve savaş yüzü görmemeliyiz. İşte o zaman iyi olur TÜRKİYENİN GELECEĞİ . . .