30 Haziran 2025 Pazartesi
Edirne geçtiğimiz Cuma günü Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yürütülen Meriç-Ergene Havzası Taşkın Risk Yönetimi Yardım Projesi kapsamında gerçekleştirilen ‘Uluslararası Taşkın Risk Yönetimi Sempozyumu’na ev sahipliği yaptı.
Sempozyumun açılışına Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Afire Sever, Yunanistan Edirne Başkonsolosu Aris Radiopoulos, Bulgaristan Edirne Başkonsolosu Radoslava Kafedzhiyska, kurum ve kuruluş temsilcileriyle çok sayıda davetli katıldı.
Sempozyum haberini Genel Müdür Sever’in konuşmalarından yola çıkarak gazetemizde “Türkiye su fakiri yolunda” başlığı ile okurlarımızla paylaştık…
**
Sever, çok önemli konulara dikkat çekti…
Suyun membasından mansabına kadar kurulan iyi bir sistemle entegre yönetilmeye ihtiyacı olduğunun altını çizdi…
Medeniyetlerin suyla var olup, susuzlukla yok olduğunu vurgulaması ise bu konuda belki de en çarpıcı bir örnek oldu…
**
“Su hayattır” deriz.
Doğrudur.
Ancak bu hayat kaynağı gözümüzün önünde tükenirken biz neredeyiz?
Ne kadar sahip çıkıyoruz?
**
Türkiye’nin birçok bölgesinde olduğu gibi Trakya’da da su giderek kıymetleniyor.
Kuraklık, mevsim kaymaları, tarımsal üretimde azalma, yeraltı su seviyelerindeki düşüş…
Tüm bunlar, suyun artık sadece çevresel bir mesele yerine doğrudan hayati bir beka sorunu olduğunu gösteriyor.
Ama bu bilinçle mi hareket ediyoruz?
Kanal İstanbul gibi devasa projelerle doğal denge sarsılıyor…
Trakya’da tarım toprakları hızla sanayiye ve betona teslim ediliyor.
Hem su istiyoruz, hem suyun doğduğu yerleri yok ediyoruz.
Bu, ateşi söndürmek için adeta benzin taşımaya benziyor…
**
Bir yanda İstanbul’un barajlarında doluluk oranları hızla düşerken kamuoyuna uyarılar yapılıyor:
“Suyu dikkatli kullanın.”
“İsraf etmeyin.”
“Yağmur suyu hasadı yapın.”
Peki ya diğer yanda?
Aynı İstanbul’un kuzey ormanları, su havzaları, dereleri birer birer yapılaşmaya açılıyor.
Marmara’nın dengesiyle birlikte Trakya’nın su kaynaklarını da tehdit ediyor.
Yağmur suyunu toplayacak doğal alanlar yok ediliyor.
Edirne ve çevresinde durum farklı mı?
Meriç ve Tunca gibi nehirler dönem dönem taşsa da, çoğu zaman bugünlerde olduğu gibi suyu azalıyor.
Trakya’nın kalbindeki Ergene Nehri yıllardır zehir akıyor.
Arıtma adı var ama etkisi yok.
Aynı Ergene Ovası’nda yeraltı suları hızla tükeniyor
Tarım alanları ise sanayi tesislerine ve beton yapılaşmaya teslim ediliyor.
Yani bir yanda suyu korumaya çalışıyor, öte yanda onu besleyen doğayı yok ediyoruz.
Bu, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal bir çelişki.
Çünkü su olmazsa tarım olmaz.
Tarım olmazsa gıda olmaz.
Ve hiçbir yatırım, kurumuş bir toprakta filizlenemez.
Bu ne yaman bir çelişki!.
**
Bir gün Temel elinde boş kova ile derede yürüyormuş.
Komşusu sormuş:
– Nereye gidiyorsun o boş kova ile?
Temel cevap vermiş:
– Deredeki suyu kurtarmaya gidiyorum…
Komşusu şaşkın:
– Koca deredeki suyu bir kova ile mi kurtaracaksın?
Temel gülmüş:
– Ben de zaten deredeki suyu değil, bizim köyün aklını kurtarmaya çalışıyorum…
**
Temel’in amacı ilk bakışta mantıksız gibi görünse de bu davranışın arkasında aslında derin bir mesaj yatıyor.
Köylüsünün bu saçmalığı fark etmesiyle, onu bi’ şekilde düşündürmeye başlamış oluyor.
İşte o yaman çelişkileri bizim de öncelikle düşünüp sorgulamamız gerekiyor!
Ne var ki, ha bire su koyuveriyoruz!