
SOL Parti Edirne İl Örgütü, su sorunun nedeninin yönetim ve planlama eksikliğinden kaynaklandığını belirterek, kamu kurumlarının yetkisizleştirilmesi, su yönetiminin parçalanması ve özel şirketlerin kontrolüne bırakılmasının suyun adil paylaşımını ortadan kaldırdığını bildirdi.
SOL Parti İl Sözcüsü Nazım Türkoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, “Edirne bir süredir su yokluğunu yaşıyor. Suyun nasıl bir yaşam kaynağı olduğunu yaşayarak öğrendik. Bizi yönetenler bu konuda nasıl bir öğretiye sahip oldular bilmiyoruz. Gördüğümüz şudur: Bir çukurun içinde çalışan emekçilerin başında fotoğraf çektirip su sorununu çözüyoruz açıklamalarıdır. Belediyenin en önemli görevi suyu sağlıklı bir şekilde yurttaşlara ulaştırmak, şebekelerdeki kayıp ve kaçağı en aza indirerek su israfının önüne geçmektir” dedi..
YAŞADIĞIMIZ KRİZ BİR SİSTEM KİRİZİDİR
Türkoğlu, kuraklık, iklim değişikliği ve nüfus artışının önemli olduğunun altını çizdiği açıklamasında şunlara yer verdi:
“Aancak asıl neden yanlış politikalarla yaratılmış sistemsel çöküştür. Doğanın ve kamusal kaynakların yağmalanması, plansız kentleşme, denetimsiz sanayileşme ve rant politikalarıdır.
Tarım politikaları plansızdır; suyu en çok tüketen ürünler yanlış bölgelerde desteklenmektedir.
Kentler beton yığınlarına dönüştürülmüş, yağmur suyu toprakla buluşamaz hale gelmiştir.
Yeraltı suları denetimsiz biçimde çekilmiş, maden ve inşaat faaliyetleriyle ekosistem dengesi bozulmuştur.
Kamu kurumları yetkisizleştirilmiş, su yönetimi parçalanmış ve özel şirketlerin kontrolüne bırakılmıştır. Suyun adil paylaşımı ortadan kaldırılmaktadır
Bugün yurttaşlara ‘musluğu kapatın’ denirken, sanayi tesisleri ve rant projeleri tonlarca suyu sorgusuzca tüketmektedir.
SU POLİTİKASINDA KÖKLÜ DEĞİŞİM ŞARTTIR
Sol Parti olarak diyoruz ki:
Gerçek çözüm bireylere su tasarrufu çağrısı yapmakta değil, bu sömürü düzenini değiştirmektedir.
Suyu, havayı, toprağı, yaşamı korumak ancak kamucu, planlı ve demokratik bir düzenle mümkündür.
Bu nedenle:
Su yönetimi kâr amacıyla değil, kamu yararı gözetilerek yürütülmelidir.
Havza bazlı planlama ve ekosistem bütünlüğü esas alınmalıdır.
Kararlara yerel halk, meslek odaları, çevre örgütleri ve bilim insanları katılmalıdır.
Suyun özelleştirilmesine, enerji ve maden şirketlerinin su hakkı gaspına son verilmelidir.
YAŞAMI SAVUNMAK, SUYU SAVUNMAKTIR
Bugün suyu savunmak;Doğayı, emeği, yaşamı ve geleceğimizi savunmaktır.
Bizler biliyoruz ki bu düzen, sadece suyumuzu değil, yaşam hakkımızı da gasp etmektedir.
Doğa kâr için değil, yaşam için var olmalıdır!”