Esad rejimi devrildi. Aslında yaklaşık on yıl önce gerçekleşmesi gereken bir durum ancak gerçekleşmiş oldu. Bunun temel sebebi de Rusya Federasyonu’nun ardından da İran’ın Esad rejimini askeri ve iktisadi olarak desteklemesiydi. Ancak gerek Ukrayna’da gerçekleşen durum gerek de İsrail’in saldırıları sonrası ortaya çıkan durum Esad rejiminin destekçileri Rusya Federasyonu ve İran’ın güçlerini başka merkezlere kaydırması sonucunu doğurdu.
Tam bu noktada dikkat çekmek istediğim bir konu var. Devletlerin askeri güç uygulama kabiliyetleri onların ekonomik kapasiteleri ile doğru orantılıdır. Yani sadece asker sayısına bakarak bir askeri güç kapasitesi hesaplaması oldukça yanlış sonuçlar doğuracaktır. Maalesef gerek sosyal medya gerek de konvansiyonel medyada “uluslararası ilişkilerci”, “stratejist” ve benzeri kerameti kendinden menkul unvanlarla arz-ı endam eyleyen şahısların söylemleri bu yönde gerçekleşti ve halk da yanlış bilgilendirildi. Bu noktada bir not da düşeyim halk da maşallah hareket seviyor. Zaten televizyonlarda da her şey reyting için. Yayın kalitesini görüyoruz ağıza alınmaması gereken ne laflar analiz diye unvan gerisinden ifade ediliveriyor.
Hem Rusya Federasyonu’nun hem İran’ın ekonomik kapasite sorunları üzerine yeni cephelerin açılması Esad’ın desteklenmesini imkansız hale getirdi. Ancak asker sayarak yahut ideolojik kapsamlarla analiz görünümlü propagandalar gerçekleştirilirken bu realite gözden kaçırıldı. Bu realitenin en çok gözden kaçtığı durumlardan biri ise Bölücü Terör Örgütü’nün Suriye uzantısı ile Rusya Federasyonu mahareti ile Esad rejiminin irtibat kurduğu dönemdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik operasyonlarının başladığı dönemde daha belirgin bir hale gelen bu ilişki de yine görülemedi. Şimdi Esad rejimi devrildikten sonra bu durum daha açık dile getirilmeye çalışılıyor.
Esad rejimi döneminde başta DAEŞ olmak üzere pek çok terör örgütünün bölgede varlığının ortadan kalkması için ABD, Rusya Federasyonu ve İran arasında da zımni bir mutabakat zuhur ettiğinde bu durum da gözden kaçırıldı. Halihazırda Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) için de benzeri bir durum ortaya çıkmak üzere. Evet batılı devletlerin başta ABD ve İngiltere olmak üzere HTŞ’yi terör örgütleri listesinden çıkarmayı planladıkları iddia ediliyor ve bu durum da gerçekleşebilir. Büyük ihtimalle gerçekleşecek de… Ancak bu durumun gerçekleşmesi sürecinde İsrail’in 1974’ten sonra ilk defa Golan sınırını aştı. Önce 14 km ardından 11 km daha ilerlemek suretiyle 25 km Suriye sınırına dahil oldu. Bazı kaynaklar İsrail ordusunun şu anda Suriye’nin başkenti Şam’a 22 km uzaklıkta olduğunu belirtiyor. Gelelim HTŞ’ye… Peki HTŞ liderinin ilk açıklaması ne oldu? Biz devletin yeniden yapılandırılması ve geçiş süreci ile ilgileniyoruz. Tek başına bu açıklama bile HTŞ için “ılımlı” muhalif dönüşümü açısından bir işareti belirtmektedir. Elbette gelişmeleri zaman içinde göreceğiz.
Bu süreçte bir başka analiz sorunu ise Esad rejiminin bağımsız, meşru ve hukuki bir yapı olduğu görüşüydü. Bunda da büyük bir yanılgı söz konusuyken Esad rejiminin Rusya Federasyonu’nun askeri desteği ile ayakta kalabildiğini buna ek olarak da Rusya Federasyonu ile İran arasında da çıkar çatışmaları olduğu görülemedi. Zira görülmek doğru analiz birimlerinin analitik bir düzlemde ve test edilebilir bir halde ele alınmasıyla mümkündür. Oysa ki; görülmek istenen için ideolojik kaygılarla donanmış laf kalabalıkları yeterlidir.
Bu konu üzerine bir kitap, bir akademik makale ve belki de binlerce sayfa görüş belirtip raporlar yazdım. Mart 2011’den beri düşündüğüm Mayıs 2013’te yazıya döktüğüm ifade ise Esad hükümetinin bir dönüşüm hükümeti ile gideceğiydi. Dönüşüm hükümetine yetkileri Esad rejiminin başbakanı devretti. Daha ne diyeyim? Umarım bundan sonraki dönemde gerçekleşen olaylar soğukkanlılıkla ele alınarak gelişmeler daha gelişmeden tavır takınmak mümkün olur. Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları…