Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Yaraş’ın moderatörlüğünü yaptığı ‘Trakya’da Arkeoloji’ konferans dizisi devam ediyor.
Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Yaraş’ın moderatörlüğündeki 41. Trakya’da Arkeoloji Konferansı 26 Kasım 2024 Salı günü gerçekleştirilecek. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Zeynep Koçel Erdem, “Doğu Trakya’da Kültler ve Kült Alanları” konusunu paylaşacak.
Prof. Dr. Ahmet Yaraş, Gazete Duvar’dan Nuray Pehlivan’ın kendisi ile yaptığı söyleşide “Trakya’da Arkeoloji konferans dizisini, geleceğe bıraktığımız bir miras olarak görüyorum” dedi. “Amatör bir düşünceyle başladı, ‘geleceğe miras’ bıraktı: Trakya’da Arkeoloji” başlıklı söyleşi şöyşle:’
“Trakya’da arkeolojik çalışma yapan bilim insanları ve müze müdürleri ile çeşitli başlıklarda gerçekleştirilen sunumlarda bölge arkeolojisine katkı sunulması hedeflenirken, bugüne kadar ihmal edilen Trakya arkeolojisine dair bilgiler de bilim dünyası ile paylaşılıyor.
Allianoi Antik Sağlık Merkezi sular altında kalmasın diye verdiği haklı mücadele ile bilinen eski kazı başkanı Prof. Dr. Ahmet Yaraş, Türkiye’nin pek çok kentinde yapılan arkeolojik kazı ve araştırma projelerinde farklı konumlarda görev yaptı. Çok sayıda yurtdışı deneyimi ve yayın çalışmaları bulunan Yaraş, Türkiye arkeolojisinin özellikle son 40 yılını müzelerde ve üniversitelerde bizzat deneyimlemiş bir bilim insanı.
Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaraş ile baraj sularının altında kalan Allionai Antik Kenti ile ilgili verdiği mücadeleyi ve Trakya’da Arkeoloji serüvenini konuştuk.
‘KURUMA DÖNDÜĞÜMDE ELİME SARI ZARFI TUTUŞTURDULAR’
Üzerinden uzun yıllar geçse de Allianoi Gönüllüleri ile birlikte bütün süreçleri birlikte omuzladığınız günler hiçbir zaman unutulmadı. Allianoi Antik Kenti sular altında kalmasın diye verdiğiniz bu mücadele sırasında görev yaptığınız kurumlar da dahil neler yaşadınız?
İstanbul’da öğrenciliğimden bu yana Çemberlitaş Otopark projesi ile birlikte korumacı aktivist biri olarak tanındım. Bunda Mimarlar Odası’nın ve Sevgili Oktay Ekinci’nin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Öğrenciliğimde İstanbul Tarihi Yarımada’nın korunması için, mesleki yaşantımda ise başta 9 yıl boyunca emek verdiğim Allianoi ve paralelinde Hasankeyf gibi mücadele deneyimlerini yaşadım. Bu mücadeleden dolayı görev yaptığım kurumlarda mobbinge uğradım, onlarca soruşturmadan geçtim ve her soruşturmadan aklanarak çıktım.
Bugün gülümseyerek hatırladıklarımdan biri; 1998-2006 yıllarında Allianoi’un korunması için verdiğimiz mücadeleden dolayı, 2012 Mart ayında Europa Nostra’nın kültürel mirasın korunmasında ‘Toplumun duyarlılığının artırılması’ kategorisindeki ödülün bana verilmesi kararlaştırılmıştı. AB’nin bir sivil NGO’su olan Europa Nostra’nın davetlisi olarak Portekiz’in başkenti Lizbon’a davet edildim. Ancak görev yaptığım üniversitedeki baskılardan dolayı bir türlü izin alamıyordum. Çok uzun zorlu uğraşlardan sonra nihayet 12 Mayıs 2012’de Üniversite Senatosu’ndan oy çokluğu ile resmi izin alıp Lizbon’a gittim. Dünyanın en önemli tenoru Europa Nostra’nın o dönem başkanı olan Placido Domingo’nun elinden ödül aldım. O süreçte, “Demek ki evrensel değerdeki kültürel mirasın korunması konusunda haklı mücadelemizi yurtdışında da takdir edenler var” diye mutlu olmuştum. Ancak ertesi hafta görev yaptığım kuruma döndüğümde elime sarı zarfı tutuşturdular. Klasik Türkiye gerçeğini bir kez daha yaşadım…
‘BU KONFERANS DİZİSİ GELECEĞE BIRAKTIĞIMIZ BİR MİRAS’
Trakya’da Arkeoloji serüveninize gelelim. Böyle önemli ve güncel verilerin sunulduğu bir video serisi hazırlama fikri nasıl oluştu?
Trakya Üniversitesi’nde görev yaptığım için bölgenin arkeolojisiyle her daim ilgiliydim. Ancak bir bölge üniversitesi olarak kurulduğundan bu yana tam 40 yıldır değişik nedenlerle bölgede arkeolojik kazı ve araştırma yapamıyorduk. 2022’de yaşanan pandemi bizi zorunlu olarak uzaktan eğitimle tanıştırdı. Bir süre bu yeni gelişmeye adapte olmaya çalıştık. O dönemde bazı kurumların desteği ile Türkiye genelinde bu tür projeler yapılmaya da başlanmıştı. Onlardan ilham alarak, “Acaba bölüm başkanlığı olarak sadece Trakya arkeolojisine dair böyle uzaktan bir eğitim yapabilir miyiz?” diye düşündüm. Ve proje, 2022 yılında amatör ve idealist bir düşünceyle başladı.
Trakya Üniversitesi’nin 40’ıncı yılında, Trakya arkeolojisine emek vermiş insanları bir araya getirmek, onların çalışmalarını meraklıları ile paylaşmak, ortak bir terminoloji ve kronolojik değer yaratacak konferanslar tek hedefim oldu. Türkiye Trakya’sında çalışan ve daha önce bölümde ve Arkeoloji Kulübü’nde fiziki olarak konferanslara davet ettiğim ancak öğretim üyeleri ve öğrencilerle sınırlı kalan katılımcıların yerine artık online olarak daha geniş kesimlerle buluşturacaktım. Böylece bölge arkeolojisi ve tarihine meraklı insanlarla uzmanları evlerindeki ekranlarında hep beraber konuk etmeye başladık.
Pandemi sonrasında yaşadığımız korku süreci, etkinliklerin bir süre daha devam etmesini zorunlu kılmıştı. Hatta bunu neredeyse biz öğretim üyelerine dayatmıştı. Bir akademisyen olarak, bölgede her yıl ortaya çıkan yeni buluntuları ve bunlardan doğan sonuçları bilmek, öğrenmek zorundaydık. İşte böyle bir süreçte bunu sadece çalışma arkadaşlarımızla, öğrencilerimizle değil, bölge hatta Trakya ile ilgilenen herkesle daha rahat bir ortamda internet üzerinden bir konferansla paylaşmak istedik. Bu şekilde dünyanın değişik yerlerinde halen yaşayan uzmanların interaktif bir şekilde programa katkı sunabilmeleri de sağlanmış olacaktı.
Bir süre sonra aynı adı taşıyan bir YouTube sitesi oluşturarak programı canlı izleyemeyenlerin de daha sonra izleyebileceği bir noktaya taşımak istedik. Cumhuriyet’le çağdaş Trakya arkeolojisini işin uzmanlarının tartıştığı bir platform olarak herkesin her yerden, her an ulaşabileceği bir arşiv oluşturmayı hedeflemiştik. Bu konferans dizisini konunun alandaki uzmanları ve zengin görselleriyle geleceğe bıraktığımız bir miras olarak görüyorum. Elbette bunda en büyük pay, Trakya arkeolojisine gönül vermiş büyük özverilerle bu çalışmaları kararlılıkla sürdüren başta hocam Prof. Dr. Mehmet Özdoğan olmak üzere farklı üniversitelerde 35’in üzerinde görev yapan akademisyen meslektaşlarımındır.
Ayrıca Trakya’da Arkeoloji konferans dizisini matbu hale dönüştürmek istedik. 2023’de ilk cildi Trakgroup’un desteği ile Ege Yayıncılık’ta yayınlandı. Geçen yıl Trakya’da Arkeoloji II için yeni bilimsel makaleler toplandı, kitabın redaksiyonu yapıldı. Ancak bu çalışmayı henüz bastıramadık. Mayıs 2023’de Trakya’da Arkeoloji başlıklı web sayfasının açılışını yaptık. Böylece yakın gelecekte Trakya arkeolojisine dair yayınlanmış tüm yazılı ve görsel belgeleri bir araya getirmeyi hedefliyoruz. Bu, çok daha uzun soluklu, emek içeren bir proje ancak zaman ve kaynak yetersizliğinden dolayı bunu halen hayata geçiremedik.
‘TRAKYA, EN ÇOK GÖZ ARDI EDİLEN BÖLGELERDEN BİRİSİ DURUMUNDA’
Kıtaları birbirine bağlayan bir konumda olmasına karşılık, Trakya yakın döneme kadar arkeolojik bakımdan çok ihmal edilmiş olan bir bölge. Peki, 1940’lı yıllarda Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel ile başlayan Trakya’daki arkeolojik çalışmalar bugün nasıl bir ivme kazandı?
Bütün Anadolu topraklarında olduğu gibi Trakya’nın da Cumhuriyet öncesi işgal ve talanla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bu süreçte çok sayıda eser, Trakya’dan İngiltere, Rusya ve Bulgaristan’a götürüldü. Cumhuriyet kurulduktan sonra M. Kemal Atatürk’ün emriyle daha 1925 yılında Edirne Arkeoloji Müzesi açılırken, ilk kazılar da Trakya’da gerçekleştirilmiş. Atatürk bu arkeolojik kazılarla yakından ilgilenip, desteklemiş. Hocaların hocası Ord. Prof. Dr. A. Müfid Mansel’i 1930’lu yıllarda görevlendirmiş. Ancak Mansel’in ölümüyle birlikte bölgedeki bilimsel çalışmalar sanki bıçakla kesilmiş gibi duruyor. Bu süreçte birkaç arkeolojik kazı ve araştırma yapılıyor olsa da bu kadar önemli bir uygarlığın köprüsü olarak işlev gören Trakya, neredeyse tarihi eser kaçakçılarının, definecilerin cirit attığı bir yere dönüşmüş. Bu gerçeği arkeoloji bilimi ile uğraşan herkes kabul eder. Diğer taraftan Doğu Trakya kentlerindeki müzelerin fiziki durumlarına bakıldığında da neredeyse atıl durumda olduğunu söyleyebiliriz.
Altı buçuk milyon nüfusu olan Bulgaristan’da son yıllarda yapılan arkeolojik kazılar ve müzecilik, Türkiye Trakya’sındaki arkeoloji ile kıyaslanamayacak kadar gelişmiş durumda. Yunanistan’ı söylememize bile gerek yok. Dolayısıyla bugün Türkiye arkeolojisinde Trakya, en çok göz ardı edilen bölgelerden birisi durumunda. Bir diğer acı gerçek de bölgenin sosyo-ekonomik yapısından dolayı Trakya’da arkeolojik kazı ve araştırma yapmanın gerçekten çok ama çok zor olması…
‘TRAK KAVİMLERİNE DAİR DOĞRU DÜRÜST VERİ NE YAZIK Kİ YOK’
Anlattıklarınızdan yola çıkarak; Trakya arkeolojisini diğer bölgelerden ayıran özellikler konusunda neler söylersiniz?
Trakya, Avrupa ile Asya arasında boğazlar üzerinden geçiş güzergahında olduğundan tarih sahnesinde her daim önemli olmuştur. Neolitik dönemden günümüze kadar bütün savaş, göç ve işgalleri yaşamış bir coğrafyadır. Ancak bu kadar önemli olmasına karşın Trakya’da halen bir elin parmakları kadar arkeolojik kazı ve araştırma projesi var. Arkeolojik açıdan pek çok problematik konu başlığı yanıt bekliyor. Doğu Trak kültürüne bölgede yaşayan, bilinen Trak kavimlerine dair doğru dürüst veri ne yazık ki yok. Ancak bölgedeki pek çok tümülüs, höyük, dolmen günden güne tahrip oluyor. Bunları koruyacak müzelerin fiziki koşulları ise son derece yetersiz.
‘TRAKYA KÜLTÜRLERİNİ KAPSAYAN BİR TRAKYA MÜZESİ NEDEN OLMASIN!’
Trakya’da Arkeoloji konferanslarına dönecek olursak, önümüzdeki süreçte devam etmeyi düşünüyor musunuz? Gelecek planlarınız neler?
Trakya’da arkeolojik bilimsel çalışmalar devam ettiği ve talep geldiği sürece konferans dizisinin devam etmesini istiyorum. Benden sonra da genç arkadaşlarımın devam edeceğini düşünüyorum. Üniversitelerimizin arkeoloji bölümlerinden veya Trakya’da bulunan Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile Troia Müzesi’nin Trakya’da yaptığı kurtarma kazılarını bilim dünyası ve meraklılarıyla paylaşmak istiyoruz. Trakya arkeolojisinin bilim dünyasındaki günceli yakalamasını, idealize ettiğimiz bir noktaya gelmesini sağlamayı hedefliyoruz. Önümüzdeki günlerde Trakya’da Arkeoloji konferans dizisine devam edeceğiz.
Yunanistan ve Bulgaristan sınırları içinde kalan Trakya yerleşimlerine dair kültür varlıklarını tanıtmak ve Türkçe paylaşmak istiyoruz. Özellikle Batı Trakya bir yana, Bulgaristan Trakya’sında çalışan bilim insanları kendi dillerinde yazıp çizdikleri için Bulgaristan Trakya’sının arkeolojisi hakkında bilgi sahibi olmak, ortak paydada buluşmak, buluntuları değerlendirmek istiyoruz. Trakya arkeolojisi için belki ortak bilimsel yayınlar, tematik sempozyumlar yapılması gerektiğine inanıyorum. Bölgedeki ilk üniversite olan Trakya Üniversitesi, Trakya arkeolojisinde de öncülük yapabilmeli. Son zamanlarda jeopolitik açıdan Bulgaristan ve Yunanistan ile iyi ilişkileri olan Türkiye’nin öncülüğünde -belki Edirne’de- bütün Trakya kültürlerini kapsayacak, Trakya Müzesi kurulması için ön ayak da olabilir. Neden olmasın!”