İsmail DEMİRAY / Gönül UYANIKTIR
Edirne Yerel Tarih Grubu’nun düzenlediği, Ahmet Gökhan Demirer’in Şevket Süreyya Aydemir’i anlattığı sunum geniş bir katılıma sahne oldu. Atatürk Kültür Merkezi’ndeki buluşmada, Demirer; ailesiyle hısımlık bağları bulunan yazar, iktisatçı, devrimci, tarihçi, düşün insanı Şevket Süreyya Aydemir’i, dönem fotoğrafları ve filmler eşliğinde anlattı.
Her görüş ve her kesimden kalabalık bir katılımcı topluluğunun izlediği sunumda A. Gökhan Demirer, bilinen özgeçmişinin ötesinde Şevket Süreyya’nın, Türk siyasal tarihinin en ilginç ve renkli kişiliklerinden birisi olduğunun altını çizdi. Demirer; dedesi Mehmet Yaveroğlu ile Şevket Süreyya’nın askeri okuldan arkadaşlıkları, Yaveroğlu’nun ablası Refia hanımın, Şevket Süreyya’nın yengesi olması nedeniyle güçlü aile bağları olduğunu, annesi, teyzesi ve dayısının ilk fotoğraflarının da Şevket Süreyya tarafından çekildiğini kaydetti. Demirer, bir ağabeyini Balkan Savaşları öncesi hastalanarak, annesini de savaş öncesi doğal sebeplerden kaybeden Süreyya’nın, babası Deliormanlı Mehmet Efendi’nin de gözleri görmez olunca işten çıkarıldığını belirtti. Eşini Galiçya cephesinde kaybeden Refia hanımın, kayınpederini Yeniimaret’teki baba evine aldığını ve Latif Efendi Sokak’taki bu evde vefat eden Mehmet Efendi’nin Yeniimaret Mezarlığı’na defnedildiğini kaydetti.
İKİ AĞABEYİ SAVAŞTA ÖLÜNCE BABASI ÖĞRETMEN OLMASINI İSTEDİ
Meşrutiyet coşkusu sonrası ortaya çıkan gerici 31 Mart Vakası’nı bastırmak için Edirne’de kurulan Hareket Ordusu’na Süreyya’nın iki ağabeyi de katıldı. Kuleli Askeri İdadisi’ne gönderilen Süreyya Edirne’nin geri alınmasından sonra, babası tarafından Edirne’ye çağrılıp Darülmuallim’e yazdırıldı. İki oğlu gibi Süreyya’yı da kaybetmek istemeyen baba, asker olmasına karşı çıkınca bu hayalleri suya düştü. Öğretmen olmak için çalışıp, sürekli okuyarak başarısıyla parmakla gösterilen bir öğrenci oldu, törenlerde bayrağı o taşıdı, bağımsızlık şiirlerini o okudu. Ailesini geçindirmek için de yazın köyde tarla işlerinde çalıştı. Kitaplar kadar topraktan da öğrendi. Galiçya cephesinde ölen ağabeyinin eşi olan Refia (Arıer) yengesi ve iki erkek yeğenini Yeniimaret’teki evlerinde ziyaret edip manevi desteğini sürdürdü. Maliye Uzmanı ve ressam olan ve hiç evlenmeyen küçük yeğeni Sukuti Arıer de emekli olunca Yeniimaret’teki anne evine yerleşip, dedesi Mehmet efendi gibi bu evde hayata veda etti.
ATATÜRK, NAZIM, ENVER, STALİN, TROÇKİ, LENİN’LE İLİŞKİ KURMUŞ BİR FİKİR ADAMI
Çeşitli dönemlerde farklı ideolojileri tanıyıp deneyimleyen ve savunan Şevket Süreyya; Gençliğinde Turancı, 1920-1927 yılları arasında Türkiye Komünist Partisi yöneticisi, 1927 sonrasında Kemalist rejimin savunucusu ve kuramcısı olarak çalışmalar yaptı. Yazar, düşün insanı, iktisatçı ve tarihçi Şevket Süreyya, Türk tarihinin önemli kişiliklerini inceleyen eserleri ile ünlendi. O’nu tanıyanlar, Şevket Süreyya için, “Dünyanın ve Türkiye’nin büyük dönüşümlere gebe olduğu bir çağda kendi deyişiyle, “Şu acayip, şu yaşanmaya değer yirminci yüzyılda…” Nazım Hikmet gibi, Enver Paşa gibi, Stalin, Troçki ve Lenin gibi, Nazım gibi, Atatürk gibi dönemin kilit isimleriyle çeşitli vesilelerle aynı ortamda bulunmuş, ilişki kurmuş önemli bir fikir adamı” olduğunu vurgular.
ŞEVKET SÜREYYA’NIN YAŞAMI : SUYU ARAYAN ADAM
Edirne’de 1897 yılında, tüm varlıklarını geride bırakıp gelen Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Şevket Süreyya’nın babası Mehmet Efendi, annesi ise o dönemde okuma yazma bilen az sayıdaki kadından biri, aydın bir kadın olan Şaziye Hanım’dır. Babası Dertli Mustafa Bey’in (daha sonraki Zorlutuna) Konağı’nda bahçıvanlık yaptığı sırada Mustafa Beyin oğlu Hacı Nuri bey Bulgar komitacılar tarafından kaçırılır ve öldürülür. ‘Suyu Arayan Adam’ isimli eseri de o zaman 4 yaşlarında olan Şevket’in bu olaya tanıklığı ile başlar.
YAŞAM BOYU ALDIĞI KARARLAR DOĞRULTUSUNDA ATTIĞI ADIMLARIN HESABINI VERMEK
Suyu Arayan Adam, Aydemir’in yaşam öyküsüdür. Çocukluk ve ilk gençlik döneminin yanı sıra yaşamı boyunca aldığı kararlar doğrultusunda attığı adımların hesabını veren bir tonda, devrin fikir ve politika dünyasına da ışık tutan eserde, yazar; Edirne’deki günlerinden başlayarak yaşamını kronolojik bir biçimde aktarır. Balkan Harbi’nin Trakya’daki izlerini, Moskova günlerini, Anadolu’ya hizmet için dönüşünü, Kadro Hareketi içindeki rolünü, bürokrat kimliğiyle devlet kademelerindeki görev yıllarını ele alır. Suyu Arayan Adam, otobiyografi, hatıra, itirafnâme, anı-roman türlerine dahil edilebilir.
BİR ÖMRÜN HİKAYESİ İÇİNDE BİR ÇAĞIN TARİHİ
Kitap, bir ömrün hikâyesi içerisinde bir çağın tarihi, olarak değerlendirilmiştir. Türkiye’nin siyasî, ekonomik, zihniyet tarihindeki pek çok dönemeç noktasını göstermesi açısından tarih bilimine yardımcı kaynak olarak düşünülebilir. Elli yıllık uzun bir süreci içine alan, fikir ve yaşama alanlarına bütün varlığıyla kendisini veren, hepsinin sonuçlarına katlanan, her birinde samimî, olduğuna kendini ve okuyucuyu inandıran bu kitap, bu ikna edici niteliğiyle de dikkat çekicidir. 25 Mart 1976’da Ankara’daki evinde 79 yaşında vefat eden Şevket Süreyya kitaba şöyle nokta koyar:
“DÜNYAYA TEKRAR GELSEM YİNE KENDİ HAYATIMI YAŞARDIM”
“Hayat hikayemin son sayfalarını yazarken onun dalgalı akışını safha safha bir daha düşündüm. İnişleri yokuşları geçitleri ve dönemeçleriyle garip bir yaşantı. Bazen sükun, bazen tehlike anları içinde uzanıp giden garip bir yol, ümitleri aşklar ve yenilgileriyle bazen renkli bazen hiçlikten ibaret bir hikaye. Bu hikayede bilinmeyen bir el yolumuzu çizmiştir. Ümit oyalamıştır. Fikir sürüklemiş tehlike yolumuzu süslemiştir. Aşklarımız ise bütün bunların üstünde, bütün varlığımıza kanat gererek ve hepsinden daha derin, bütün hayatımız boyunca yaşantımıza değer ve mana vermiştir. Öyle ki ben şimdi başımı çevirip arkama baktığım zaman bütün bunlar bir arada hepsi birden bana her halkası ayrı ayrı yaşanmaya değer bir ömrün derin hazzını veriyor. Son hükmüm şudur. Eğer yeniden dünyaya gelseydim, gene kendi hayatımı yaşardım.
Şimdi size anlattığım bu hayat hikayeme bir isim bulmak lazım?
Buldum : Suyu Arayan Adam
Bu su bazen masum bir hayal bazen bir gençlik rüyası, bazen ideal, bazen aşk şeklinde beni arkasından koşturdu. Bazen onu kaybettim. Bazen buldum sandım. Ama onu her zaman aradım.
Bu arayışta aldanışlarım da inanışlarım kadar güzeldi.“