23 Kasım 2024 Cumartesi
Ulaş DEMİRAY
Edirne Kurultay Delegesi olduğum 1983 yılında SODEP’in ilk Olağan Genel Kurul Toplantısı için Ankara’da Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’ndayız. Karşılıklı iki tribünü olan bu salon 1000 kişilik. Tribünün birisi delegeler için, Karşı tribün izleyicilere, basına ve konuklara ayrılmış.. Zamanın baskıcı ve yasakçı ortamı nedeniyle ne yazık ki bu tribün yarı yarıya boş… Kaldı ki bu tribünün önemli bir bölümüne de hiç gizlilik telaşı taşımayan resmi ya da sivil polisler doldurulmuş.
1980 yılı sonrası bir SOL Partinin yaptığı bu ilk kurultayın Divan Başkanı Şeref Bakşık… Genel Başkanımız Erdal İnönü’yü bekliyoruz. Birden salonda bir hareketlenme yaşanıyor ve bir alkış patlıyor. Sevgili büyüğümüz İnönü salona tek başına girmiş, salonun ortasına gelmiş…, Hepimiz bunu çok geç fark ediyoruz…
Son CHP Kurultayı’ndaki çoğu bindirilmiş kıtalardan oluşan ve Kurultay salonunu maç sloganları ile çağdaş bir tartışma platformundan çıkarıp 2 lig maçlarının tribününe çeviren kalabalığı görünce bu ilk SODEP Kurultayı’nı hatırladım. Siyaseti mahalle maçları seviyesine indiren görgüsüzlük ve görgüsüzlerle “Nereye kadar DEĞİŞİM?” diye sordum kendime… Elini, kolunu sallaya sallaya salona giren İnönü’yü düşündüm.
Dün Başkan adayları salona girerken neredeyse yaşam tehlikesi atlattılar. Divana ait platformu binbir çağrıya, binbir ricaya rağmen boşaltmamakta direnen, hatta oradan eşini dostunu telefonla arayıp kameralara el sallayan görgüsüzleri hayretle seyrederek sordum kendime… “2’nci yüzyılda bunlarla mı yola çıkacağız?”
Sayın Özgür Özel’i kutlarım. YENİLİK çoğu zaman iyidir. Ama değişimin sadece Genel Başkan değiştirmekle olmayacağını bu sayfalarda çoğu kez yazdığım gibi asıl önemli olan önümüzdeki tüzük kurultayıdır. Kurumsal olarak gerekli değişim ancak tüzükte ve parti programlarında yapılacak değişikliklerle sağlanır. “Ama, fakat ve ancak” gibi kelimelerinin istisnalar yaratmadığı kurallar oluşturarak nereye, nasıl gelinip, nasıl gidileceği tartışılmayan bir kurumsal yapı oluşturulmadıkça genel başkan değiştirilerek bir yere varılamaz.
CHP’nin yeni Genel Başkanı ilk konuşmasında “Örgütlerimizde seferberlik ilan ediyorum” diyerek yeni dönemin ilk hamlesini yaptı. İyi ama CHP’de örgüt var mı? Belediye Başkanlarının güdümünde usulen oluşturulan kitlelere örgüt demek mümkün mü? Eğitilmeyen, mitinglere dahi katılmayan, danışma Kurullarını toplamayan, üye ödentilerini dahi ödemeyen kapı kulu olmaktan öte hiçbir özelliği olmayan, okumayan, sorgulamayan kişilerden üye, onların seçtiği yöneticilerden de CHP örgütü olur mu?
O halde öncelikle CHP, Belediyelerin tasallutundan, güdümünden kurtarılarak, hiyerarşik bir sistemden arındırılarak, kurultaylarda yırtınıp slogan atmaktan başka marifetleri olmayanların yerine çevresinde sevilen, etkili, önder, üretken, demokrat nitelikleriyle öne çıkan kişilere kapısını sonuna kadar açmalıdır. Hatta bu gibi değerli insanlar cesaretlendirilerek kolundan tutup partiye taşımalıdır.
Yani ilk iş CHP’nin olması gereken örgüt yapısını, işlevselliğini, bağımsızlığını, yaratıcılığını, ortaya çıkarmak ve gücünü bu örgütler vasıtasıyla tabandan almasını sağlamaktır.
“Önce Örgüt” denmeli ve öncelikle bu konuda seferberlik ilan edilmelidir.