Gönül UYANIKTIR
Edebiyat öğretmeni Talia Yaveroğlu Demirer ile Emekli Hakim Sırrı Doğan Demirer’in kayıt altına aldıkları anılarını derleyip kitaplaştıran oğulları Ahmet Gökhan Demirer, kitabın ikinci baskısının mutluluğunu yaşıyor. İlk baskısı Ekim 2001’de gerçekleşen “Edirneli İki Harp Çocuğunun Memleket Anıları”, bazı fotoğraflarda teknik iyileştirmeler, ek bilgiler ve aile soyağaçları ile zenginleştirilerek Ağustos 2024’te ikinci basımı yapıldı.
Ahmet Gökhan DEMİRER
İlk basımından daha önce söz ettiğimiz kitabın kahramanları; Talia Yaveroğlu ve Sırrı Doğan Demirer çiftini bu kez de oğulları Ahmet Gökhan Demirer ile kuzeni Kudret Topyan’ın anılarından okumak gerek diye düşünüyorum. Ayrıca kitabın ikinci basımı anıları ve görselleriyle hem Edirne’nin hem de ülkemizin son 80-90 yılının bir panoraması gibi… İlk basımını kaçıranlar için, kitabın ikinci basımını bir fırsat olarak görüyorum. Bulabildiğiniz yerde Sunuş ve Önsöz yazılarından başlayarak okumanızı öneririm. Ben sizleri, sunuş ve önsöz yazarlarının anıları ve tarihi roman tadında bir dönemi, onların kaleminden dökülenlerle baş başa bırakacağım…
Kitapta; Yeniimaretli Muhsine ve Mehmet Yaveroğlu’nun üç çocuğunun büyüğü, Talia Yaveroğlu Demirer ile eşi Emekli Hakim Sırrı Doğan Demirer’in tuttukları anı defterleri ve fotoğraf albümleri okurla paylaşılıp geçmişten geleceğe aktarılıyor. Anne babasının ‘1939’lardan 2000’lere Edirne ve Anadolu’dan İzlenimler Fotoğraflar’ eksenindeki aile ve kültür mirasına ikinci baskıda önemli dokunuşlarda bulunan A. Gökhan Demirer, “Kitabın ikinci baskısına ulaşmış olmasından dolayı mutluyum” diyor. Aile fotoğrafları ve anıların giderek daha fazla inceleme konusu haline geldiğini vurgulayan Demirer, “Evet anılar kayıt altına alınmalı, aile fotoğrafları dillendirilmeli” diyor. Gökhan Demirer, ikinci baskı için yazdığı sunuş yazısına da aile büyüklerini ve birlikte geçirdikleri zamanları anarak şöyle başlıyor.
“Bu kitaptaki çok sayıdaki fotoğrafı çeken Sükûti Arıer’in, 60’larda büyük bantlı Grundig bir teybi vardı. Ben belki daha ilkokulda bile değilken beni de konuşturup kayıtlar yapmış; bana Anadolu izlenimlerimi anlattırıyor ve sonrasında da ‘Seninle Bir Sonbahar Mevsimiydi Tanıştık’ şarkısını söylüyorum! Bu kayıt işini sonra da bizler, teyze oğlu Kudret Topyan, ben, oğlum Enis Demirer sürdürdük. İyi ki de yapmışız.
DAHA KİŞİSEL HİKAYELER DE KENDİNE BİR ALAN BULUYOR
Modernizmin ardından gelen, büyük anlatıların yerini küçük ve parçalı hikayelerin alması süreci yaşanıyor bugün. Artık daha kişisel olanlar, yani büyük harfle yazılan tarihin dışında kalan hikâyeler de kendine ait bir alan buluyor. Modernizmin gelecek tahayyüllerinin erimesi, insanlığın gelecek ufkunun silikleşmesinin bir sonucu olarak, özellikle 90’ların sonlarından itibaren bir memory boom-hafıza patlaması yaşanıyor. Bu süreçte, kişisel/özel hikayelerin toplumsal, tarihi ve siyasi süreçlerle kesiştiği ve onlardan ayrı düşünülemez olduğu ortaya çıktı. Yine bu süreçte fotoğrafın, görsel ve tanıdık bir dil olarak hem kişisel tarihlerin, hafızaların taşıyıcısı, hem de bunu kitlelerle buluşturmanın kolay ve çok etkili bir yolu olarak çok önemli bir yer tuttuğu anlaşıldı. Dolayısı ile, aile albümlerini “nemli, çürümüş kart kokusu-geçmişin kokusu” nu taşıyan bu maddi nesneleri inceleyerek elde edilecek çok şey var.
…. Bu kitaptaki anıların, dijitalleştirerek sunduğum fotoğrafların hangi duyularımızı harekete geçirmesini umabiliriz? Aile fotoğraflarından, anılarından, kendimizin veya başkalarının fotoğraflarından ne öğrenebiliriz? Neden aile fotoğraflarımızı evlerimize asıyoruz? Bu fotoğraflar ne demek istiyorlar? Bize ne söylüyorlar?
…. Öte yandan, dijital üretim ve depolama, fotoğrafın somut bir nesne olarak modası geçmiş ve bir dereceye kadar değersiz görünmesine de neden olduğundan, bugün arşivler, aile albümleri ve kültürel anıların kolaylıkla bit pazarına veya çöp kutusuna atılabildiği de bir gerçektir.
…. 1888 yılında Kodak, “Siz düğmeye basın, gerisini biz hallederiz” sloganıyla kamerayı sıradan ve evsel alana soktu. Fotoğraf kısa sürede ailenin kendini tanıma ve temsil etme aracı haline geldi; aile hafızası daha kolay kayıt altına alınır oldu.
…. Aile fotoğrafları “hiç olmadığımız halimize” dair sahte bir nostaljiye aracı olma ihtimalini barındırabilirler. Zira aile albümleri oto sansür içeren anlatılardır. Milan Kundera: “Hatırlamak unutmanın tersi değildir. Hatırlamak bir tür unutmadır” diyor. Galiba tarih, kolektif hafızanın büyük bir kısmı, büyük ölçekte unutmayı da içeriyor. Gülümseyen çocuklar, gülen ebeveynler, mutlu zamanlar. Bu görüntüler esasen hep birlikte aile yaşamının bütün bir görünümünü vermiyorlar. Hatta bir nevi yalan söylüyorlar. Bu elbette ki kötü niyetle söylenmiş bir yalan değildir.
Aile albümü, galiba “hayat” dediğimiz şeyin iyi gittiğini kanıtlamanın da bir yoludur. Behçet Necatigil, Çağın Tanığı Olmak şiirinde şöyle söylüyor: Çocukluk, gene ancak çocukluk/ Gerçi o da acı/ Ama iyi ki var/Yerine hangi mutlu yaşantı? (…) İçindeyim, diretiyorum çağa/ Size ne miyim ben, siz bana nesiniz?/Bir hayal, bir masal mı eski/Ama ben görmüşümdür./Fırlat at uzağa/Döner gelir bumerang. Bugünden bakan bizler için, galiba şimdiki/sonraki yaşantılarımızı mutlu kılmaya çalıştığımızın da belgeleri bu fotoğraflar.
Buradaki fotoğraflarda bu baskı için yeni bazı iyileştirmeler yaptım. Fotoğraf ile uğraşan biri olarak, bu iyileştirmeleri fotoğrafın doğasına bir müdahale olarak görmediğimi söyleyeyim.
Zira günümüzün Adobe Photoshop programı, fotografik rötuş ve manüplasyonun bir zamanlar zanaatkârlara ait olan dünyasını popüler hale getirmiş, iyi veya kötü, sterilize etmiştir.
Kitabın bu ikinci baskısına, okuyucuya kolaylık sağlamak üzere ailelerin soyağaçlarını hazırlayıp ekledim. Bu önerisi için arkadaşım Nihal Kale’ye ve kitabı okuyup geri dönüş yapan arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Kitabın her aşamasında, akademik uğraşı Kültürel Çalışmalar olan sevgili oğlum Enis Demirer sayesinde aile tarihleri, toplumsal hafıza, aile fotoğrafları hakkındaki geniş İngilizce literatürden haberdar oldum. Ondan öğrendiklerim ile bu çalışmayı ortaya çıkarma ve iyileştirme cesaretim arttı. Enis, iyi ki varsın.
…. Kitapta, bazı küçük düzeltmeler ve bir iki fotoğraf değişikliği de yaptım. Kapak ve iç sayfa tasarımı bu defa benim. Bu baskının hatasız olması için epeyce uğraştım; olabilecek kusurlar için bağışlanmayı dilerim.
Pierre Nora, “Hafıza ile Tarih Arasında” başlıklı makalesinde şöyle yazıyor: “Hafızadan çok sık bahsediyoruz çünkü hafıza adına elimizde çok az şey kaldı.”
İyi okumalar.
Ahmet Gökhan Demirer, Temmuz 2024, Ankara
(SÜRECEK)
TALİA YAVEROĞLU (1928-2019):
Edirne’nin Yeniimaret semtinde 1928 yılında doğan Talia Yaveroğlu 1948’de Edirne Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü 1953 yılında bitiren Yaveroğlu’nun Edirne Ağzı üzerine hazırladığı bitirme tezi günümüzde de bir başvuru kaynağıdır. Edirne Ticaret Lisesi’nde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Edirne Lisesi’nden sınıf arkadaşı olan Sırrı Doğan Demirer ile evlendi. Şiran ve Gülşehir Ortaokullarında öğretmenlik ve müdürlük görevlerinde bulundu. İzmir Özel Türk Koleji’nde edebiyat öğretmeni ve müdür yardımcısı olarak görev yaptı. 1975 yılında emekli olduktan sonra, eşi Sırrı Doğan Demirer ile birlikte yaşamını İzmir, Ankara ve Edirne’de sürdürdü. Ahmet Gökhan Demirer ve Gül Demirer Demirhan isimli iki çocuk sahibidir. Eşi Sırrı Doğan Demirer ile, Edirne Yeniimaret Mezarlığı’nda yatmaktadır.
SIRRI DOĞAN DEMİRER (1930-2019) :
1930’un yılbaşı gecesi Edirne’de doğdu, 2019’un yılbaşı günü Edirne’de vefat etti. Edirne Lisesi 1947 mezunudur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Edirne Adliyesindeki stajyer hakimliğinin ardından, Gümüşhane Şiran, Nevşehir Gülşehir, İzmir Kiraz ve İzmir Tire hakimi olarak görev yaptı. Son görevi Adalet Bakanlığı başmüfettişliğinden 1995 yılında emekli oldu. Emeklilik yıllarını, eşi Talia Yaveroğlu ile birlikte İzmir, Ankara ve Edirne’de geçirdi. Son yıllarında gözleri zor gören ve alzaymır olan eşi Talia Yaveroğlu’na her gün düzenli olarak kitap okudu, güncel olaylar hakkında bilgilendirdi. Vefat ettiğinde eşi ile altmış yıllık evliydiler.
AHMET GÖKHAN DEMİRER :
1960 yılında Edirne’de doğdu. Dokuz Eylül Ünivesitesi İİBF İktisat Bölümü mezunudur. 2016 yılında emekli olduğu Merkez Bankası İdare Merkezi’nde 29 yıl çalıştı. Kırk yıldır fo- toğraf tutkunudur. Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği AFSAD’ta iki dönem başkanlık yaptı. Fotoğraf değerlendirme kurullarında ve danışma kurullarında yer aldı. Sergi düzenleyiciliği yaptı. Muhtelif yayınlarda yazıları ve söyleşileri yayımlandı. Fotoğraf gösterileri yaptı. Hayatın Dışından (2006), Paris Fotoğrafları (2006), İzler/Traces (2019) kişisel sergilerini sundu. Evden İşe/Commute (2019) fotoğraf albümünü yayımladı. Eski Edirne kartpostalları ve fotoğrafları kolleksiyoneridir.