Süloğlu Belediye Başkanı Mehmet Ormankıran, Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli’yi ziyaret ederek desteklerinden dolayı teşekkür etti. Geçtiğimiz aylarda kardeş belediyecilik projesi kapsamında Lüleburgaz Belediyesi Süloğlu’nun ekonomik ve sosyal projelerine katkı sunmuştu. Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli; ”Bugün kardeş belediyecilik projesi kapsamında teşekkür ziyaretinden dolayı başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Bizler sosyal ve kültürel projelerle şehirlerimizde halkımızın yanında olmaya gayret gösteriyoruz. Bu kapsamda Trakya’mızın güzide ilçesi Süloğlu’na da elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışıyoruz “dedi. Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli’yi ziyaret eden Başkan Ormankıran da yaptığı açıklamada;”Bugün Kardeş belediyemiz Lüleburgaz Belediye Başkanımız Dr. Murat Gerenli’ye teşekkür ziyaretinde bulunarak, ilçemize verdiği desteklerden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum. Kardeş Belediyeciliği bizlere hissettirdiği ve misafirperverliği için kendilerine çok teşekkür ediyorum. Dayanışmamız halkımıza daha iyi hizmet etmemizi sağlayacak” diye konuştu Süloğlu Belediye Başkanı Mehmet Ormankıran verdiği desteklerden dolayı Lüleburgaz Belediye Başkanı Dr. Murat Gerenli’ye teşekkür plaketi verdi.
Keşan Belediyesi, ilçenin çehresini değiştirecek Çarşı Merkezi 2. Etap Yol ve Kaldırım Yapımı çalışmalarına hazırlık kapsamında, bölgede kapsamlı bir altyapı çalışması yürütüyor; Konforlu ve güvenli bir ulaşım için asfalt serimi çalışmaları ara vermeden devam ediyor. Keşan Belediyesi, ilçenin çehresini değiştirecek Çarşı Merkezi 2. Etap Yol ve Kaldırım Yapımı çalışmalarına hazırlık kapsamında, bölgede kapsamlı bir altyapı çalışması yürütüyor. Demirciler Caddesi’nden başlayan, Önder Caddesi, İsmail Saraç Caddesi ve İsmet İnönü Caddesi’ni de kapsayan çalışmalarla, uzun yıllardır kullanılan ve sık sık arızalara neden olan eski su hatları, yeni ve daha dayanıklı sistemlerle değiştiriliyor. Toplamda 650 metreyi bulan su hattı ile sadece yollar değil, yerin altındaki altyapı da geleceğe hazırlanıyor. Bu önemli altyapı yatırımı sayesinde, yeni yol ve kaldırım çalışmaları daha sağlam bir temel üzerine kurulması, su kesintilerinin minimize edilmesi ve altyapı arızalarının önüne geçilmesi hedefleniyor.
ASFALTLAMA ÇALIŞMALARI ARA VERMEDEN DEVAM EDİYOR Altyapı çalışmalarının yanı sıra Keşan genelinde asfaltlama faaliyetleri de ara vermeden sürüyor. Daha önce Yukarı Zaferiye Mahallesi’nde yer alan Medya Caddesi’nde tamamlanan asfaltlama çalışmalarının ardından, aynı mahalledeki Şehit Piyade Çavuş Cahit Ergin Sokak’ta da asfalt serimi başladı. Bununla birlikte, ilçenin önemli güzergâhlarından biri olan Vali Fahri Yücel Caddesi de sıcak asfaltla buluşturularak modern ve konforlu bir ulaşıma kavuşturuldu. Keşan Belediyesi, söz verdiği gibi adım adım Keşan’ın yollarını yeniliyor, vatandaşlara daha güvenli ve konforlu bir ulaşım altyapısı sunmak için gece gündüz çalışıyor. Alt yapıyı güçlendirme vizyonuyla hareket eden Keşan Belediyesi, bu süreçte vatandaşların gösterdiği sabır ve anlayışa da teşekkür etti.
ABD 30 Haziran 2025 itibarıyla Suriye’ye yönelik yaptırımlarını önemli ölçüde sona erdirdi. Amerikan Devlet Departmanı Sekreterliği tarafından yapılan yazılı açıklamada yaptırımların Esad döneminin unsurlarını, teröristleri ve kitle imha silahlarının ticaretini yahut bir şekilde uygun olmayan ellere geçişini sağlayan kişilere yönelik olduğu belirtilirken artık Suriye’ye bir şans verilmesi gerektiği de eklendi.
Metnin dili her ne kadar Trump’ın günlük konuşmalarına benzese de diplomatik seviyeye erişilmeye çalışılarak anlatılmaya istenen aslında Suriye’nin sistemik uluslararası politikanın bir unsuru olabilmesi için destek olmak. Amerikalıların dillerini elden geçirmeye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Neyse, Suriye’de artık Colani, Cevlani, Golani dönemi değişti Eş Şara dönemi var. Tabii nereye kadar?
Yani Şara hükümetinin ABD yaptırımlarının kaldırılmasından duyduğu memnuniyeti bir kenara bırakacak olursak ABD ile İsrail arasındaki kopmaz ilişkiler karşısında Şara hükümetinin nasıl bir tavır takınması gerektiği sorusu masada halen duruyor.
Öyle ya İsrail güvenlik bahanesi ile Suriye’nin önemli bir kesimde işgalci olarak duruyor. Sanırım İsrail’in işgal ettiği kesimler protesto gösterilerine konu olmaması gereken yerler ki medyada yahut sokaklar da hiç duymuyoruz bu karşı çıkışları.
İsrail ordusu Şam’a halen çok yakınken sessizlik sürüyor. Bakalım bu sessizlik daha nereye kadar sürecek. Ancak bu noktada şunu da düşünmek gerekir hani der ya eskiler sükût ikrardan gelir diye…
ABD’nin yaptırımları kaldırması Şara hükümetinin bölgesel ve küresel kabul edilebilirliğini bir nebze artıracaktır. Yaptırımların kaldırıldığını görünce 2012 yılında dönemin devlet sekreteri ve sonradan başkan adayı olan Hilary Clinton’ın ABC habere yaptığı açıklama geldi. Clinton, Suriye’deki olayları kastederek onlarla diplomatik ilişkilerimizi yönlendirici seviyede olmadığını biliyoruz bu yüzden bölgesel müttefiklerimiz aracılığı ile ilişki kuruyoruz demişti. Sanırım artık yönlendirici seviyeye daha yakınlar. Belki yaptırımların kaldırılmasını bir de bu perspektiften görmek istersiniz, kim bilir? Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları.
“OMUZ ALTI, OMUZ ÜSTÜ!..” Ne enteresan değil mi, kibarlık?.. “Omuz altı, omuz üstü!..” zaten demokrasilerde çare tükenmez ki. Şimdi de, “AKIL, MANTIK= ŞUUR= DOĞRU VE MANTIKLI DÜŞÜNME!..” “OMUZ ALTI, OMUZ ÜSTÜ!..” “Bu iki deyimin, akıllı, mantıklı düşünmekle ne alakası var?..” demeyin. “OMUZ ALTI” DÜŞÜNÜN BİR AN!.. Sonra, “OMUZ ÜSTÜ” DÜŞÜNÜN!..” Şimdi farkı gördünüz mü?.. Demek ki, o fark BEYİN NEREDE OLDUNA BAĞLIYMIŞ!..
ANLATABİLDİM Mİ BİLMEM, “BEYİN NEREDEYMİŞ?..”
Kuran’ı Kerim. Sure 91/ayet 8,9,10: Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir. 10/100: Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O akıllarını kullanmayanları murdar kılar.
664’üncü Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri için sabah 10.00’da başlayan kayıt işlemi, 17.00’da tamamlandı.
Buna göre Kırkpınar’da güreşmeye hak kazanan 826 pehlivandan, 762’si güreşler için kayıt yaptırdı.
BOYLARA GÖRE KATILACAK PEHLİVANLAR
Boylara göre kayıt yaptıran pehlivan sayıları şu şekilde oluştu: Minik-1: 36, Minik-2: 37, Teşvik-1: 42, Teşvik-2: 45, Tozkoparan: 63, Ayak: 67, Deste Küçük: 59, Deste Orta: 59, Deste Büyük: 63, Küçük Orta Küçük: 62: Küçük Orta Büyük: 61, Büyük Orta: 64, Başaltı: 64, Baş: 40
Enez Hacı Bektaşi Veli Cemevi Derneği, Sivas Madımak katliamının insanlık tarihinin en kara, en utanç verici katliamlarından biri olduğunu belirterek, yakanları da, aklayanları da, katilleri serbest bırakanları da affetmeyeceklerini bildirdi.
Enez Hacı Bektaşi Veli Cemevi Derneği’nce yıldönümü dolayısıyla Enez Cumhuriyet Meydanı Atatürk Heykeli önünde okunan bildiride, “Sivas’taki vahşi katliamın üzerinden 32 yıl geçti. Ama ne acımız azaldı, ne de öfkemiz dindi” denildi. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Karakaş’ın okuduğu bildiride şunlara yer verildi:.
“Bu topraklarda direnişin simgesi, Alevi inancının hak, hakikat ve adalet yolundaki temel direklerinden biri olan Pirimiz Pir Sultan Abdal’ın anısına düzenlenen etkinliklerin dördüncüsünde, semah dönen gençlerimiz, ozanlarımız, yazarlarımız, sanatçılarımız, aydınlarımız, bu halkın vicdanı ve geleceği olan 33 Canımız, 2 Temmuz 1993 Cuma günü Madimak Oteli’nde yakılarak katledildi.
Katillerin ‘Sivas Laiklere Mezar Olacak’ sloganları atarak geldiği, güvenlik güçlerinin seyirci kaldığı, dönemin siyasi iktidarının sessizliğiyle gölgelenmiş bu katliam, sadece Türkiye’nin değil, insanlık tarihinin kara lekesi, bu coğrafyada farklı olana, inanca, düşünceye, aydınlığa ve insanlığa karşı işlenmiş bir insanlık suçudur.
Zaman döner, takvimler değişir. Ama bazı tarihler, her yıl aynı acıyla gelir. Bu yıl Muharrem Yas Orucu 26 Haziran – 7 Temmuz arası tutuluyor. 2 Temmuz 1993 Madimak Katliamı’nın yıldönümü, Muharrem orucunun 7. gününe denk geliyor. 2025’in Mart ayından beri Suriye’de aleviler HTŞ tarafından katlediliyor, tecavüze uğruyor ve topraklarından sürülmek isteniyor. Yani 2025 Muharrem’i yalnızca Kerbela’nın değil, Çorum’un, Maraş’ın, Sivas’ın, Suriye’nin de yasını taşıyor…
Sivas’taki vahşi katliamın üzerinden 32 yıl geçti. Ama ne acımız azaldı, ne de öfkemiz dindi.
Çünkü adalet yerini bulmadı. Katillerin büyük bir bölümü cezasız kalırken ceza alanlar affedildi, serbest bırakıldı. İnsanlığa karşı işlenmiş bir dava, zaman aşımına uğratıldı. Sivas’ın öncesinde yaşanan katliamlarla da, Sivas’la da, sonrası yaşanan katliamlarla da yüzleşilmedi.
Yaşanmış hiçbir katliamla hesaplaşılmadı. Hesabı verilmedi. Çünkü katiller, bizzat siyasi iktidarlar tarafından korundu. Bu tür cinayetler, gerici, ırkçı, faşist çeteler, örgütler cesaretlendirildi, 199dolayısıyla katliamlar teşvik edildi. Katiller ve onları koruyup kollayanlar, devlet protokollerinde yer buldu.
Sevgili Dostlar! Katilleri de, bu katliamı planlayanları da, aklayanları da tanıyoruz.
Zihniyetlerini biliyoruz. Ülkemizin ve hatta dünyanın geleceğini karartmak isteyen bu zihniyet ile mücadelemiz yeni değildir.
Tarihimiz bu anlayış ile mücadele tarihidir. Tarihin hiçbir döneminde karanlığa teslim olmadık, bundan sonra da olmayacağız.
Yüzleşme ve hesaplaşma olmadan bu topraklara barış da, demokrasi de, özgürlük de gelmeyecektir.
Bugün Sivas’ın katillerinin, Hizbullahçıların salıverildiği; gazetecilerin, öğrencilerin, aydınların cezaevlerinde tutulduğu, halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının tutuklandığı, yerine kayyumların atandığı karanlık bir dönemden geçiyoruz.
Ekonomik ve sosyal kriz, adalet krizi ile gerici ve tekçi bir ablukaya dönüşürken, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların bedeller ödeyerek kazandıkları temel haklar birer birer gasp ediliyor, en demokratik anayasal haklar kullandırılmıyor, bu düzenin devamına yönelik her türden hukuksuzluk olağanlaştırılıyor.
Laik ve bilimsel eğitim yerine dinsel ve mezhepçi bir müfredat getirilerek yeni karanlıklar örülmek isteniyor.
Değerli Canlar! Sivas, Tokat, Malatya Erzincan başta olmak üzere Alevi coğrafyası madencilik adı altında, maden ve enerji şirketlerine peşkeş çekilmekte, kutsal mekânlarımız, ziyaretgahlarımız, derelerimiz, dağlarımız, zeytinliklerimiz, yaşam alanlarımız talan edilmektedir.
Bu yapılmak istenen şey, sadece sıradan bir doğa katliamı değil, aynı zamanda bir inanç, kültür ve hafıza kıyımıdır.
Bugün yaşanılanlar gerici ve faşist bir kuşatmanın ta kendisidir ve bu düzenin adı açıkça faşizmdir.
Ve biz, bu kuşatmaya karşı direnen halkların, inançların, kadınların, gençlerin yanında, Hakk’ın ve halkın yolundayız!
Sivas’ta yakılan ateşle simgeleşen bu katliamla yüzleşmeyen hiçbir iktidar, barış ve eşit yurttaşlık iddiasında bulunamaz.
Dersim, Çorum, Maraş, Gazi, Suruç, Roboski, Ankara Gar, Gezi gibi yaşanmış her bir katliam, ülkemizi karanlığa sürüklemek isteyenlerin planıdır.
Katliamlar, Alevilerin ve Türkiye halklarının kaderi değildir ve olmayacaktır. Bizler pirlerimizin, yol önderlerimizin tarih boyunca sürdürdüğü hak ve hakikat mücadelesini büyüterek devam ettireceğiz. Sonunda kaybeden karanlık olacak. Bu ülke ve bütün halklar özgürleşecek, eşit yurttaşlığa dayalı Laik ve Demokratik Cumhuriyet mutlaka inşa edilecektir.
Madimak yanmasın bir daha. İnsanlık yanmasın… Unutmadık, affetmiyoruz.”
Olgay GÜLER Edirne’de 664’üncüsü düzenlenen Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin 2023 ve 2024 şampiyonu başpehlivan Yusufcan Zeybek, bu yıl da şampiyon olup altın kemeri ebedi olarak Antalya’ya götürmek istediğini söyledi.
Bu yıl 4-6 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen, UNESCO İnsanlığım Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ndeki Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin en iddialı isimlerinden, son iki yılın şampiyonu Yusufcan Zeybek, Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın’ı ziyaret etti. Ziyaretin ardından açıklamalarda bulunan Zeybek, en büyük hedefinin bu yıl da şampiyon olarak altın kemeri ebedi olarak Antalya’ya götürmek olduğunu söyledi.
‘HEYECAN VAR’ Bu yıl Kırkpınar’da stresi kontrol altında tutarak başarıyı hedeflediğini kaydeden Zeybek, “Geçtiğimiz iki yıl güzel çalıştık ve emeğimizin karşılığını aldık. Bu yıl da güzel çalıştık, inşallah emeklerimizin karşılığını alır, kemeri ebedi olarak uzun bir aradan sonra alırız. Bu farklı bir duygu. Heyecan var, heyecan olmazsa zaten bu işin tadı ve tuzu olmaz. İnşallah biz de bu heyecanımızı kontrol altında tutup sahada en iyi şekilde, en güzel şekilde güreşimizi yaparız, istediğimiz bir şekilde kenar alırız, Antalya’mıza gideriz. Edirne’nin farklı bir havası var. Güreşçiler için, seyirciler için. Duygusu çok farklı. Sonuçta dualı bir çayır Sarayiçi. İnşallah en güzel şekilde taçlandırırız bu yılımızı, Antalya’mıza ebedi kemeri alıp döneriz” diye konuştu.
‘STRESİ KONTROL ALTINDA TUTARSAK TARİHE GEÇERİZ’ Altın kemerin ebedi sahibi olması durumunda, başarısını 2 yıl önce kaybettiği annesine adayacağını dile getiren Zeybek, “İlk yıl annem vefat etti. Geçen yıl şampiyon olduğumda ona armağan ettim, bu yıl da şampiyon olursam ona adayacağım. Bu yıl biraz daha profesyonel hazırlandım diyebilirim. Bu yıl biraz daha üstüne koyaraktan milim milim, sezonda olsun, antrenmanlar da olsun, izlenimlerimizi hepsini ona göre yaptık. İyi bir hazırlık geçirdik, iyi bir dönem geçirdik. Yani geçtiğimiz iki yıla bakarsak daha da iyi geldik. Tabii üçüncü yıl, biraz stresliyim ama daha çok da aşırı stres yok üzerimde. O sahaya çıktığımızda belli oluyor üstündeki stres. İnşallah bunu en iyi şekilde kontrol altında tutarım. Ben Avrupa’da, Dünya’da çok güreştim, oralarda da stresimi kontrol altında tuttum. Tabii bu saha çok farklı bir saha, Avrupa’ya veya dünyaya benzemiyor. Burası çok farklı bir yer. İnşallah burada da en güzel şekilde stresimizi baskı altında tutup, kemerimizi alıp güzel bir anı olarak tarihe geçeriz” dedi.
‘RAKİPLERİMİZ ÇOK GÜÇLÜ’ Bu yıl ki rakiplerinin de çok güçlü olduğunu belirten Zeybek, “Bu sene rakiplerimiz de çok güçlü. Kemer yılı ve kemeri yakmak da isim konusunda ayrı bir cazibe uyandırır. İnşallah kemerimiz yanmadan alırız. Orhan abi olsun, Ali abi olsun, Mustafa Taş olsun, Enes olsun, İsmail abi olsun, hepsi gerçek hayatta abilerimiz, ustalarımız, çıraklarımız, kardeş gibiyiz, beraberiz ama sahanın dışı çok farklı olur bizim için, sahanın içi çok farklı olur. Osman Aynur abimiz, Mustafa Batu kardeşim gibidir, antrenmanlarımızda hep çatışırız mesela. Sahada da çatışırız ama sahanın dışında hep kardeşiz. Nasip olursa inşallah kemeri alacağız. Kemeri alırsak da Antalya’ya giderken Ahmet Taşçı ustamıza uğrayacağız ilk olarak, bir el alacağız” şeklinde konuştu.
‘ANTALYA KEMERİ ÇOK İSTİYOR’ Antalya’nın da şehir olarak ebedi altın kemeri çok istediğini anlatan Zeybek, “Antalya’da hava şöyle; Antalya tabii kemeri çok istiyor. Neden istiyor? Antalya güreşe çok emek veriyor, güreş sporunu çok seviyor. Çok ümitliler. Disiplinli çalıştığımı da biliyorlar. Çok umut ediyorlar. İnşallah biz de o umutları karşılıksız bırakmayız. Ben çok disiplinli ve istikrarlı bir sporcuyum. Antrenman konusunda da disiplinliyimdir. Tabii onlar da çok istiyor haliyle. İnşallah bu umutları karşılıksız bırakmayız. Kemerimizi alıp Antalya’ya nasip olursa güzel bir şekilde pazartesi ve salı günü dönmek nasip olur bize” ifadelerini kullandı.
‘HEYECANLA PAZAR GÜNÜNÜ BEKLİYORUZ’ Zeybek’i makamında ağırlayan Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın da, bu yıl da güzel bir organizasyona ev sahipliği yapmak istediklerini belirterek, “Bu yıl siz kendinizi hem daha değerli hissedin hem de daha iyi koşullarda olun diye ağamızla beraber ortak bir çalışma yürüttük. İnşallah güzel bir organizasyona hep beraber ev sahipliği yapacağız. Çok heyecanlı bir durum var. Bu yıl altın kemer yılı. Hem Edirneli hemşerilerimiz hem de misafirlerimiz heyecanla pazar gününü bekliyorlar. İnşallah heyecanla sizler sayesinde güzel müsabakaları izleyeceğiz. Hem şehrimiz açısından hem Türkiye açısından hem de uluslararası arenada Kırkpınar’ı çok önemsiyorum. Ata sporumuz Kırkpınar’a Edirne’de ev sahipliği yapmak bizim için çok çok önemli” dedi.
Birleşik Kamu-İş MYK Üyesi Mehmet Koç, 8.Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri öncesinde TÜİK’in yine hayali bir enflasyon oranı belirleyerek kamu emekçisinin masada hakkının yenmesine zemin hazırladığını bildirdi.
Birleşik Kamu-İş MYK Üyesi Koç, yaptığı yazı açıklamada, TÜİK’in matematik dehalarının bile akıl sır erdiremeyeceği bir hesaplama yöntemine sahip olduğunu belirterek, “Her gün her anlamda eksiye giden ekonomiden artı sonuçlar çıkarmaya, 2 ile 2’yi topladığında Saray kaç çıkmasını istiyorsa ona göre sonuç yazmaya devam ediyor. Biz kamu emekçilerinin aldığı maaşın yaklaşık 3’te 1’i kiraya, 3’te 1’i gıdaya 5’te 1’i ulaşıma gidiyor. Hiç var olmamış marketlere gidip asla o fiyata bulamayacağınız ürünleri alıp enflasyon sepetine koyuyor. Sonuç ortada” dedi. Açıklamasında, “Bugün de böyle oldu: TÜİK enflasyonu Haziran ayı için 1.37 yıllık olarak da 35.05 çıkarmıştır. Birleşik Kamu-İş’in son araştırmasına göre açlık sınırı: 27 bin 415 TL yoksulluk sınırı da 83 BİN 859 TL olarak belirlendi” diyen Koç, şunları kaydetti:
“Şimdi tam da kamuda çalışan 4 milyona yakın memur ile 2,5 milyon memur emeklisinin 2026-2027 yıllarında alacakları maaş zamlarının belirleneceği 8.Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri öncesinde, TÜİK yine hayali bir enflasyon oranı belirlemiş ve kamu emekçisinin masada hakkının yenmesine zemin hazırlamıştır. Üstelik kamu emekçisinin geçen yıllardan biriken mağduriyeti de giderilmemiştir. 2024 yılında yapılan gerçek zam oranı yüzde 37,1’dir. 2024 yılı için TÜİK’in enflasyon oranı yüzde 44,38’dir. Sözün özü, kamu emekçisinin aldığı ücret, hayali enflasyon oranına bile ezdirilmiştir ve şimdi yine aynı taktik devreye girmiştir.
7.Toplu Sözleşme’den bu yana kamu emekçisi daha da hızlı bir şekilde yoksullaşmıştır. 2 Temmuz 2025’ten itibaren geçerli olan doğalgaz zammıyla birlikte toplam artış 2023’teki o TİS’ten bu yana yüzde 700’ü bulmuştur. Aynı sürede su fiyatlarında yüzde 144, elektrik fiyatlarında yüzde 91 oranlarında artış yaşanmıştır. Son birkaç yılda ülke genelinde kiralardaki korkunç artışı da hesap ettiğinizde kamu emekçisinin barınma ve faturalara çalıştığını görmemek imkansızdır.
Birleşik-Kamu İş’in yaptığı hesaplamalara göre Haziran 2025 itibariyle dört kişilik bir ailenin dengeli ve sağlıklı beslenebilmeleri için yapılması gereken gıda harcaması tutarını gösteren açlık sınırı 27 bin 415 lira düzeyinde bulunmaktadır yoksulluk sınırı ise 83 bin 859 lira düzeyindedir.
Bekar bir kamu çalışanının maaş ve ücretleri, açlık sınırını karşılasa da 4 kişilik bir aile açtır! Emekli aylıkları ise çoğunlukla açlık sınırının bile altındadır.
Bu yılın ilk yarısı için 43 bin 716 lira olan en düşük memur maaşı yoksulluk sınırının yüzde 52’sini zor karşılıyor. Yoksulluk sınırını karşılayabilmesi için en düşük memur maaşının en az 83 bin 859 TL olması gerekir.
Yani kamu emekçisi açlığa, yoksulluğa göz göre göre itiliyor. Bu tablo günden güne ağırlaşırken, gerçekleri çarpıtmak için imdada TÜİK yetişiyor.
Birleşik Kamu-İş olarak açıkça söylüyoruz: Bu yalancılıktır! Bu hırsızlıktır! Bu manipülasyondur! Bu çocuğuna harçlık veremeyen, maaşının yarısına yakınını barınma ihtiyacı için harcayan, haftada bir bile ailesiyle dışarıda bir yemek yiyemeyen kamu emekçisine ‘sesini çıkarma’ demektir! Hayatının en verimli çağlarında devletine çalışan kamu emeklisi, başka işte çalışmadan ya da evlatlarından utana sıkıla para almadan yaşayamaz durumda. Avrupa ülkelerindeki emekli yaşıtları dünyayı gezerken onlar taksicilik yapıyor, çaycılık yapıyor, evde yük olmamak için çıkıp parklarda oturuyor. Bu yalancı enflasyon raporu, o emekliye ‘Bu sana çok bile’ demektir. Sofralarımıza et ayda bir girer durumda, sebze ve meyve ancak taneyle alınıyor. Enflasyonu böyle hayali biçimde belirlemek o sofradaki yetersiz gıdaya bile göz dikmek demektir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bu değersizliği hak etmiyor. Kamuda çalışan milyonlarca emekçi, onların aileleri, yaşamının büyük bölümünü devlet dairelerinde harcamış emeklilerimiz bu değersizleştirmeyi, görmezden gelinmeyi kabul etmiyoruz!
Şimdi yine aynı senaryoyla karşımızdalar; TÜİK sahneye çıktı ve ona verilen görevi yaptı. Sırada adı TİS görüşmesi olan ve bugüne dek danışıklı dövüşten ibaret olan süreç başlayacak. Ve zannediyorlar ki yine her şey eskisi gibi olacak, kamu emekçisine bir yoksulluk kaderi biçecekler ve onlar da ses çıkarmayacak!
Ama bilsinler ki biz çıkaracağız! Bu kez TİS görüşme masasında biz varız, kamu emekçisinin hakkının bir müzakere eşliğinde yenmesine geçit vermeyeceğiz. Hem alanlarda hem o masada, bugün açıklanan TÜİK rakamlarının doğru olmadığını, pazardaki marketteki fiyatlarla arasında uçurum bulunduğunu, gerçekçi bir hesaplama yapılacaksa bunun ancak doğru rakamlarla yapılacak! Biz tam da bu yüzden TÜİK enflasyonu hesaplarken oldukça cimri davrandığı için, ücretlerin belirlenmesinde artık TÜFE yerine, bir bakıma enflasyon ve büyüme oranının bileşiği olan milli gelirdeki cari fiyatlarla artış oranının dikkate alınmak zorundadır.”
Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, görevindeki başarıları kadar atletizm sporunda da büyük başarılar elde ederek, üniversitesinin adını duyuran ziraat ekibi personeli Raşit Hüseyin Çoban’ı makamında kabul etti.
Rektör Prof. Dr. Hatipler, hem görevindeki disiplinli çalışmaları hem de spor alanındaki üstün performansıyla dikkat çeken Çoban’ı tebrik ederek başarılarının devamını diledi.
Rektör Yardımcıları Prof. Dr. A. Muzaffer Demir, Prof. Dr. Sedat Üstündağ ve Prof. Dr. Mustafa Tan’ın yanı sıra Rektör Danışmanı ve Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Ali İhsan Meşe, Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin Türkel Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı Ahmet Yence’nin de hazır bulunduğu kabulde, sporcu Raşit Hüseyin Çoban almış olduğu madalya ve kupaları Üniversite yöneticilerine takdim etti.
Son bir yıl içinde ulusal çapta birçok ödülü Edirne ve Trakya Üniversitesine kazandıran başarılı atlet Çoban, en son Tekirdağ Uçmakdere’de yapılan 51 kilometrelik Trakya Ultra Maratonu’nda genel kategoride 5., yaş grubunda ise 1. olma başarısı gösterdi.
Edirne Fenerbahçeliler Derneği Başkanı Nedim Mercan, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç’u 664. Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ne Kırkpınar’ın davet simgesi kırmızı dipli mum ile davet etti. Edirne Fenerbahçeliler Derneği Başkanı Nedim Mercan, davete ilişkin açıklamasında şunları kaydetti: “Fenerbahçe Spor Kulübü başkanımız Sn. Ali Yıldırım KOÇ’a Edirnelilerin selamını ileterek 664. Kırkpınar Yağlı Güreşlerine Kırkpınar’ın davet simgesi olan kırmızı dipli mum ile davet ettim.
18’nci yy.dan başlayarak bugüne gelen, Türk sanatını etkileyen, gelişmiş naturalist bir anlayış olan ve ilk kez Edirneli ustalar, sanatçılar tarafından uygulandığı için adı Edirnekari olan,Edirne’mize özgü Edirnekari tablomuzu hediye ettim.
664’ncü yılında dualı çayırda altın kemer için mücadele edecek olan tüm pehlivanlarımıza başarılar dileklerini ileten başkanımızı Edirne’mizde, Sarayiçi’nde yiğitlerin er meydanında ağırlamaktan onur duyacağız.”