Korkulukları parçalanmış, yarısı peynir tası
yarısı taş döşemenin en ilkel hali, Şahabettin Paşa Köprüsü.
Gönül UYANIKTIR
Belçika’nın,UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Brugge şehrinde yaşanan hırsızlık olayları aklıma Edirne’yi düşürdü. Merkezinde 120 bin kişinin yaşadığı, UNESCO’nun Dünya Mirası ilan ettiği Brugge; Edirne gibi derin, köklü geçmişi ve kültürü ile bir kadim kent… Çok sayıda kültürel ve tarihi ortaklığa sahip bu iki kentin, bir diğerini anımsatan noktalarından biri de kaldırım taşları!
Merhum Oral Onur’un mücadelesi sonucu
tek kazanım Lozan Caddesi taşları
Göz alıcı bir Ortaçağ mirası olan Brugge, son dönemlerde tarihiyle olduğu kadar, kaldırım taşlarının çalınmasıyla da gündem oldu. Çünkü, şehrin kaldırım taşları ziyaretçilerin hedefinde. ‘Bu taşlara asırlar boyu kimler ayak basmış, ne acı tatlı olaylara tanık olmuş’ düşüncesine sahip bazı ziyaretçilerle anı olarak kaldırımlardan söküp götürüyormuş.
Göz alıcı bir Ortaçağ mirası olan Brugge
Ama kentin yöneticileri, ‘Altı üstü kaldırım taşı, alıp götürsünler biz de beton parke döşeriz, olmazsa Uşak’tan peynir taşı getiririz, döşemesi de kolay’ diye düşünmüyor. Tam tersi ziyaretçilere, “Lütfen taşları yerinden söküp götürmeyin. Onlar bu kentin geçmişi, kültürünün bir parçası!” diye çağrı yapıyor.
Brugge Belediyesi’nin tespitlerine göre kentin tarihi merkezinden her ay 50 ila 70 arası kaldırım taşı çalınıyor. Özellikle yaz sezonundaki yoğun ziyaretçi trafiği taş kayıplarını daha da artırıyor. Yetkililer; kentin kaldırım taşlarının sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda şehir kültürünün bir parçası olduğu için çok değerli olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Gece Edirne (Fotoğraf:Alıntı)
Basında yer alan haberlere göre, “Sizden yalnızca saygı bekliyoruz” diyerek ‘anı hırsızlarına’ “Brugge’de yürümek, yüzlerce yıllık tarihe dokunmak ayak basmak anlamına geliyor. Bu taşlar hatıra değil, miras! diye adeta yalvarıyor.
Onlara göre kaldırım taşları bir ulaşım aracı olmasından öte; şehrin ruhunun fiziksel birer uzantısı. Bu nedenle geçmişle bağ kurmak isteyenler, bu tarihi dokuyu sökmek yerine, bu mirası yaşamalı, deneyimlemeli. Bu kadim şehrin ruhunun somut uzantısı olan taşlarına saygı duymalı…!
Edirne sokak taşlar döşenirken
TAŞINA DA SUYUNA DA YÜZ ÇEVİREN KENT
Brugge örneğine Edirne’den bakınca, kentin tarihi dokusuna, şehrin ruhunun fiziksel unsurlarına çok da sahip çıkamadığımız sonucuna varmak güç değil. Bizde genelde ”makyaj her şeydir” mantığı hayli yaygın. Kısaca, üstteki güzelse altyapıyı boş ver, hatta tamamen bozulana kadar elini değdirme..!.
Elbette toplum olarak bugün, dünden daha bilinçli, yaşananların, çevremizde olup bitenlerin ayırdındayız. Ama bir de şu, ‘adam sen de’ rahatlığımız olmasa!?
Günümüzden 15 yıl kadar önce üzerinde nice savaşlar, işgaller, acılar ve nice zaferler yaşanmış kaldırım taşlarını bulundukları yerlerden sökerek sele teslim ettik. Tarihi köprülerimizin onarım ve restorasyonunda orijinal taşlar yerine Uşak’tan peynir şekeri gibi ufalanan taşlar getirilip banyo karosu gibi döşendi. Hatta Özel İdare tarafından uzun süre bu taşların gelmesi beklendi.
Yaşayan bir masal
Dönemin yöneticileri, somut kültürel mirasımızı köprü, kaldırım ve caddelerden sökerek Söğütlük Ormanı’na yığdı. Ardından üst üste yaşanan nehir taşkınlarıyla, Bosna Köy, Söğütlük, Lozan Caddesi, tarım arazileri konutlar, Fen Lisesi, Pazarkule Sınır Kapısı taşkın sular altında kalınca, kadim kentimizin ruh eşi kültür mirasımızın somut unsurları da taşkın sularıyla sürüklenip gitti.
Rahmetli Araştırmacı-Yazar Oral Onur, kaldırım ve köprü taşlarının sökülmesine karşı çıkarak Hudut Gazetesi’nde çok sayıda uyarıcı, eleştiriler yazıp mücadele etti. Ancak duyarlı birkaç isim dışında, güçlü bir destek bulamadık. (Nedense ‘Hudut’ yazınca bazı ilgili ve yetkili isimler işi, üç maymuna bağlıyor.)
Günümüzde Lozan Caddesi’nin 800 metrelik bölümündeki tarihi köprü-yol-kaldırım taşları rahmetli Oral Onur’un yılmayan mücadelesinden elimizde kalan tek kazanımdır. Edirne’nin taşının toprağının suyunun değerini bilen az sayıdaki insanı yitirdikçe değerlerini daha iyi anlıyoruz
Keşke; ukalalık yapmayan, dostane, bilinçli, bilgi- deneyim sürecinden damıtılmış uyarılara da kulak verilse!
UNESCO Somut olmayan kültürel miras listesinde yer alan Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri takvimi başladı. Yerli yabancı binlerce sürücünün Şahabettin Paşa (Saraçhane), İkinci Bayezit ve Yalnızgöz köprülerinden geçerken, (Ekmekçizade Ahmet Paşa Mecidiye köprüleri de buna dahil) muhtemelen böbrek taşları yerinden oynayacak. Allah vere de parçalanmış korkuluk taşlarından ayçiçeği tarlalarına yuvarlanmasalar…!
Ama yine de tüm bu olumsuz tablodan kendimize bir böbürlenme payı çıkarabiliriz. Sonuçta (ne mutlu ki) bizim yöneticilerimiz Brugge gibi büyük bir ‘anı hırsızlığı’ sorununu hiç yaşamıyor olacak…
(Lozan Caddesi’ni tehlikeye atmış gibi olmayayım!!!)
ÖNEMLİ NOT : Tarihi köprülerin bakımı ve onarımını yapmak veya yaptırmak. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü Sanat Yapıları Daire Başkanlığı’nın görev ve sorumluluk alanında bulunuyor,