TÜRK-İŞ Edirne İl Temsilciliği’nin 2025 yılı Toplu İş Sözleşmesi sürecinde kamu işçilerinin taleplerini duyurmak ve yaşanan ekonomik sıkıntılara dikkat çekmek amacıyla yaptığı basın açıklamalarında son durak Ak Parti Edirne İl Binasının bulunduğu cadde oldu.
Ak Parti İl Başkanlığı’nın olduğu bina önünde açıklama yapmalarına güvenlik gerekçesiyle izin verilmemesi üzerine basın açıklaması aynı cadde üzerinde uygun bölgede gerçekleştirildi. Açıklamayı Türk-İş Edirne İl Temsilcisi ve TES-İŞ Edirne Şube Başkanı Zeki Şişko okudu. Başkan Şişko açıklamasında şunlara yer verdi:
“81 İLDE AK PARTİ İL BİNALARI ÖNÜNDEN SESLENİYORUZ!
2025 yılı Toplu İş Sözleşmesi sürecinde kamu işçilerinin insanca yaşam taleplerini görünür kılmak, kamuoyunu bilgilendirmek ve hükümetin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak amacıyla başlatmış olduğumuz eylem süreci kararlılıkla devam etmektedir.
Geçtiğimiz hafta işyerleri önünde gerçekleştirdiğimiz bildiri okumalarının ardından, bu hafta şehir meydanlarında kitlesel basın açıklamaları gerçekleştirdik. Tüm illerimizde eş zamanlı olarak planlanan bu açıklamalar, kamu emekçilerinin birliğini ve taleplerinin ciddiyetini gösterecek önemli bir adımdı. Bugün de eylem planımız dahilin de, Türkiye’nin dört bir yanında AK Parti İl Binalarının önündeyiz Çünkü artık sabrımız kalmadı! Çünkü artık yoksulluğa, adaletsizliğe, duyarsızlığa tahammülümüz kalmadı! Biz bu ülkenin çalışanları, biz bu halkın emekçileriyiz. Ama bugün yaşam mücadelesi veriyoruz! Geçim derdi bu kadar büyümüşken, bizlere sunulan sözde zam teklifleriyle alay ediliyor. TÜİK’in rakamlarıyla, halkın gerçeği gizleniyor. Az kazanandan çok vergi alınıyor. Hayat pahalılığı karşısında maaşlarımız buharlaşıyor. Artık yeter! İşte bu yüzden, bu seferde buradan AK Parti il binaları önünden taleplerimizi bir kez daha dile getirecek sesimizi hep birlikte yükselteceğiz.
TALEPLERİMİZ…
İNSAN ONURUNA YAKIŞIR BİR ÜCRET İSTİYORUZ!
TÜİK’in verileri yaşadığımız geçim sıkıntısını yansıtmıyor.– Sözleşme teklifleri, TÜİK’in verilerine değil, pazarda, mutfakta yaşanan gerçeklere göre hazırlanmalıdır.– İnsanca yaşanabilecek, geçim koşullarına uygun bir ücret talep ediyoruz.
GERÇEKÇİ VE ADİL BİR TOPLU SÖZLEŞME İSTİYORUZ!
Hükümetin masaya getirdiği teklifler, emekçiyi oyalamaktan ibarettir.– Toplu sözleşme, emekçinin iradesine ve yaşam şartlarına uygun olmalıdır.– Emekçilerin sesi dikkate alınmadan yapılan hiçbir teklif meşru değildir.
VERGİDE ADALET İSTİYORUZ!
İşçinin maaşı daha eline geçmeden vergiyle eriyor.– Az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alınan bu sistem adaletsizdir.–Gelir vergisi matrahı adaletsiz sistemi sona erdirecek şekilde adil ve kademeli olarak düzenlenmelidir.
GEÇİM SIKINTISINA ACİL ÇÖZÜM İSTİYORUZ!
Kira, fatura, gıda, ulaşım… Her şey zamlandı ama maaşlarımız erimeye devam ediyor.– Emekçiler kredi kartlarıyla, borçla, eksik beslenmeyle yaşamaya zorlanıyor.– Halkın sofrasına, cebine, yaşadığı hayata bakılmadan ekonomi toparlanamaz!
GÜVENCELİ ÇALIŞMA VE İŞ GÜVENCESİ İSTİYORUZ!
Taşeron sistemine, güvencesiz çalışmaya son verilmelidir.– Kamu işçisinin geleceği koruma altına alınmalıdır.– Bugün işi olan, yarını için kaygı duymamalıdır.
EMEĞE SAYGI, İŞÇİYE DEĞER İSTİYORUZ!
Alın terine değer verilmediği sürece adalet sağlanamaz.– Biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz, biz bu ülkenin temel direğiyiz.– Emek yok sayılırsa, üretim de adalet de kalkınma da mümkün değildir! Bugün buradayız ,Çünkü başka çaremiz kalmadı .Çünkü duymayan kulaklara, görmeyen gözlere artık ses yükseltme zamanı geldi. Sadaka değil, hakkımızı! İkram değil, emeğimizin karşılığını istiyoruz! Sefalet değil, onurlu yaşam istiyoruz! Ve unutulmasın: İşçiyiz, emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız! Direne direne kazanacağız! İşçi kardeşlerim, Emekçi dostlarım, Sizlere, emekçi bir kardeşinizin gönderdiği mektubu okumak istiyorum. Bu mektup sadece bir kişinin değil, hepimizin ortak duygusudur.
İŞÇİ MEKTUBU …
Ben bir kamu işçisiyim. Sesimi duymanız gerekiyor. Çünkü içime attığım ne varsa, artık dışa dökülüyor.
Her sabah kalkıyorum, Çocuğumun yüzüne bakıyorum: ‘Bugün ne götürebileceğim?’ diyerek çarşıya pazara gidiyorum. Fakat evimin ihtiyaçlarını karşılayamıyorum, evime elim boş dönüyorum.
‘Bugünlük de idare ederiz’ diyorum her seferinde. Ama aslında idare ettiğimiz ve eksilen her şey insanca yaşam hakkımız.
Bize reva görülense aynı, her gün geçim mücadelesi. Her gün idare her gün sabır… Bu böyle gider mi gitmez.
Ve bir gün, içimden ‘yaşamak bu değil‘ dediğim anda… Sendikamızdan bir açıklama geldi:
‘Emekçi kardeşlerimiz, hakkımızı almak için mücadele edeceğiz. İnsan onuruna yakışır bir yaşam bizim hakkımızdır. Alın terimizin karşılığı, bize anamızın ak sütü kadar helaldir!’
İşte o an, içimde bir umut doğdu. Görülmediğimi düşündüğüm bu hayatta. Yalnız olmadığımı hissettim. Benim gibi binlerce emekçi kardeşim vardı, sesime ses verdi. Kendime geldim.Direnmenin, birlikte olmanın, hakkını aramanın anlamını yeniden hatırladım.
O yüzden bu mektubu yazıyorum. Kendim için, çocuklarım için, Ve bu ülkede geçim derdiyle boğuşan herkes için.
Birlik olalım. Mücadele edelim. Yaşarken ölüye dönmeyelim. Ben buradayım. Sizlerde orada. Alanlarda buluşalım.
Hakkımızı birleşe birleşe, direne direne alalım. En samimi duygularımla, Sizi yürekten selamlıyorum. Yaşasın işçilerin sınıf bilinci! Yaşasın emek dayanışmamız!
Emekçi kardeşimize bu içten, samimi mektubu için çok teşekkür ediyoruz. Aynı duygularla kendisine selamlarımızı gönderiyoruz.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz! Yaşasın onurlu direnişimiz! yaşasın TÜRK-İŞ!”