TOMBALA
Cebindeki son elli lirayı da karısına bırakıp hızla çıktı evden Tombalacı Akif. Çıkarken de sıkı sıkıya tembihledi “Bu parayla ekmek al kızanlara yeter, akşam ola hayrola!”
Küçükpazar’dan Kıyık Caddesi’ne dik bayırı hızlı adımlarla çıkarken önce hangi kahveden başlaması gerektiğinin hesabı içindeydi. “Yoksa Bekçi Baba’nın mekanına mı uğrasam baştan” diye sesli düşündü kendi kendine.
Üç kızan okullar yakında açılacak, karının derdi bitmez, gelen kış, hadi kömür sözü verdi başkan, verdik ya oyları kuzu gibi gene, ama bu akan çatıya baktırmak lazım, en zoru da almış başını giden bu pahalılık diye düşünerek düzledi yolu Kıyık Caddesi’nde Rakip Market’in karşı kaldırımına.
Askerden geldiğinden beri ne iş bulduysa yapmaya çalıştı Akif. “Zor ulan roman olmak, çok zor. Hangi işin ucundan tutmaya kalksak romanlığımız duvar gibi önümüze dikilip duruyor. Bulamadık şüle adam gibi bi sigortalı işçeez, sabah gidelim, akşam gelelim. Olmadı mı olmuyor işte. Oysa seçim döneminde ne sözler verildi kendilerine, sizi işe alacağız, evlerinize tapu vereceğiz, yollarınızı yapacağız. Sonra hepsi unutuluyor, bekleyelim duralım bi sonraki seçimleri artık”
Köşeyi döndüğünde marketin önünde büyük fiyat etiketlerine gözü kayıverdi. 80 lira domates, 70 lira salatalık, 50 lira mandalina. “Biz kızanlara ekmek, makarna, patatis, suvan bulalım yeter” diye düşünerek karşı kaldırıma geçti.
Kıyak Baba Camisi’ne giren çıkanların yoğunluğundan günlerden cuma olduğu geldi aklına. Diğer günler sakin olan cami cuma günleri çok yoğun olması düşüncesine gülümseyerek başından savmak istercesine caddenin üst tarafına doğru yöneldiğinde yanından hızla geçen Mersedes’in üzerine sıçrattığı sular nedeniyle arkasından ağız dolusu küfretti.
Girdiği ilk kahvede 81 oynayan emekli tayfasının çağrısı üzerine yaydı torbasını ve cebindeki üç paket cigarasını masaya.
13 numara dedi emekli terzi Ekrem. Taşlara hırsla asıldı maliye emeklisi Şeref, son taşlar minibüsçü Erol’a kalmıştı. 25 taşı sırayla çektiler torbadan masadaki 81 oynayanlar. İlk iki taş arka arkaya gelince ter bastı tombalacı Akif’i. “Gitti cıgara daha sefte yapmadan” diye düşündü. Neyse ki sonra çekilen taşlar çıkmayınca “kurtardık cıgarayı” diye sevindi içinden. Yan masaya geçti umutla. 50 lira garantiydi nasılsa, oyun bitince kimde kalırsa çayların parasını verirken bir ellilik de kendisine toslayacaktı.
Akşama kadar o kahve senin, bu kahve benim, arada meyhaneler derken bi cıgara vererek 350 lira topladı Akif. “Bereket versin, kızanlar bu gün de doydu ya” diyerek köşedeki tavukçuya girerken elinde telefonuyla ilgilenen tezgahtar kıza;
“Ver şurdan bi paket çorbalık”
“Yarın karı kızanlara patatis yemeğinin yanında bi de çorbacık yapsın bari” diye sülenerek saldı kendini Küçükpazar’a evine doğru.