MİŞİĞED IYATLURUK (3)

“Bir musibet bin nasihattan iyidir” sözü, Ediz Ün hadisesini kökten kavramak için adeta biçilmiş kaftan.

Bir kaçakçılık vakasına odaklı bakışın ötesine geçildiğini görüyoruz.

Gerek yazılı basında gerek sosyal medyada Ediz Ün ‘ün milletvekili seçilmesindeki dinamiklerin sorgulandığı, CHP genel merkezinin Edirne örgütünü şekillendirmek ve kontrol altında tutmakla görevli taşeronu Recep Gürkan’ın da sorumlu tutulduğu ortada.      

Hatırlayalım; 2018 genel seçimlerinde Ediz Ün’ün ikinci sıra milletvekili adaylığı,

‘Erdoğan’a hakaret’ten bir yıl ceza nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu tarafından reddedilmişti.

Kılıçdaroğlu dönemi yerel taşeronlarından Recep Gürkan, 2023 genel seçimlerinde Ün’ü bir basamak yukarı çekerek birinci sıra milletvekili adayı yapmayı becerdi. Elinde mavi dosya ile genel merkezde dolaşırken çektirdiği fotoğraf,  CHP Edirne örgütünde kimin borusunun öttüğünün mesajıydı adeta.

Ediz Ün’ün kendisine sadık hizmetlerinin karşılığı mıdır, ya da başka bir sebepten midir bilemeyiz -bilmeye de gerek yok esasında- ancak ısrarla onu milletvekili yapmak için çırpınması Edirne’de yeterince dedikodu üretmiştir.

Sorun da zaten işte bu dedikodu siyaseti düşkünlüğünde.

Birilerinin ürettiği laflar ağızda sakız fakat gerçeği kavramaya, kök soruna ilişkin kafa yormak yok!

Mesele, Recep Gürkan’ın CHP Edirne örgütündeki ayak oyunları değildir…

Nedir peki?

Ona imtiyaz sağlayan CHP genel merkezinde konuşlanmış oligarklardır.

Evet, asıl sorun budur: CHP’nin demokratik/saydam/dürüst yönetilmemesidir!

Genel merkezi elde tutma/ele geçirme odaklı parti içi mücadeledir.

Dolayısıyla bunun yerele yansımaları da doğaldır.  Recep Gürkan da sadece bir yansımadır.

Kuşkusuz kullanışlı bir eleman niteliği çabuk kazanılmıyor, hizmetkâra güven kolay oluşmuyor. Genel merkez katında kanıtlanması şart.

Kılıçdaroğlu kim bilir Recep Bey’i milletvekiliyken kaç kez sınadıktan sonra Edirne belediye başkanlığına layık(!) gördü. Edirne’de ‘istenmeyen adam’ ilan edilen Gürkan’ı bir daha aday yapmamak ise halefi Özgür Özel’in üstüne kaldı.

Yalnız, genel merkeze hizmet eden yerel elemanlar kolay kolay diskalifiye edilmez, gün gelir gene kullanırız anlayışı hâkimdir.

Edirne halkının kırmızı kart gösterdiği Recep Gürkan’ı köşeye sıkıştığı için tekrar belediye başkanı adayı yapamayan Özel’in, köşemizdeki “çevir kazı yanmasın” laflarını hatırlatalım…

//2011-2014 arası Recep Gürkan’la birlikte milletvekilliği yaptım. İnsanlığı, abiliği, koyu partililiği, Cumhuriyet değerlerine sıkı sıkı bağlılığı, partideki tecrübesiyle hepimize abilik yapan Recep Gürkan’ı 2014’te sizler Edirne’ye çağırdınız. Koştu geldi. 10 yıl boyunca hepimizin gurur duyacağı çok önemli işleri yaptı. Benim memleketim Manisa’da yapılanın onda bir fiyatına katı atık bertaraf tesisi yaptı, oradan elektrik üretti. Bütün Türkiye’ye örnek olan çok sayıda projesiyle, hizmetiyle hep bizim göğsümüzü kabarttı. Bu seçimler geldiğinde kendi isteğiyle görevi devredeceğini ancak bir tek şey istediğini söyledi. Başkanımızın, Recep Gürkan’ın isteğini kıramazdık. Onun isteği örgütümüzün isteğiydi. “Önseçim yapılsın” dedi. Önseçim yaptık…// (13 Mart 2024)

Bu kadar tutarsız, gerçeklerden uzak saptamalar sadece akla zarar değildir; binlerce duyarlı/sorumlu/düzeyli/ahlaklı CHP üye ve seçmeni ile alay etmektir de.     

Tüm bu lafları edip sonra Gürkan’ı aday gösteremeyen Özel’i anlıyoruz çünkü genel merkeze hizmette kusur etmeyenler bir çırpıda silinemez, hem CHP’deki oligarşik düzen hem de rant siyaseti gereği kontrol altında tutulmalarına özen gösterilir.

CHP’li belediyelere bilgi ve deneyim aktarmak amacıyla Yılmaz Büyükerşen başkanlığında oluşturulan danışma kurulunda Recep Gürkan'ın yer alması da bundandır.

Gerçekleri çarpıtma ustası Gürkan’ın şu sözleri ise ironide doruk noktasıdır:

//CHP Genel Başkanımız Özgür Özel'in talimatı ve görevlendirmesiyle, onur ve gururla ülkemiz ve partimizin kazandığı tüm belediyelerimizin başarısı için çalışmaya devam edeceğiz.//

CHP Edirne örgütünü Recep Gürkan’dan ibaret sayan bir genel başkanın, Ediz Ün hadisesinde kıvrak dans figürleriyle yumurta küfesini üstünden atması da normal tabii…

İhraç istemiyle disiplin kuruluna verilmesi gereken Ün, adli süreç tamamlanana kadar partisinden istifa etmek istediğini söylemiş Özel ile yaptığı pek özel görüşmede.

CHP’nin cevval genel başkanı da bunu uygun bulmuş.

Ediz Ün de göğsünü gere gere ben istifa ettim, istifam istenmedi mealindeki laflarla özgüven inşasındaki maharetini cümle âleme gösterdi haklı olarak.

Çünkü taşeron Recep Gürkan’ın isteğine uyarak kendisini milletvekilliğine layık gören genel merkez oligarklarının köşeye sıkışmış halinin buz gibi farkındaydı.

Gördüğünüz gibi, Recep Gürkan’ı günah keçisi yapmanın hafifliği barizdir.

O, CHP’deki yönetsel ve örgütsel sorunların doğurduğu bir ara elemandır. Onun gibiler çoktur ve genel merkezdeki oligarşik düzenin taşıyıcısıdırlar.

Onlara kızmak yerine CHP’deki yapısal sorunların aşılmasına odaklanılması doğru olandır. Diğer bir ifadeyle, -balık baştan kokar misali- genel merkezdeki oligarşik yapının kırılması ve CHP’nin demokratik/saydam/dürüst yönetilmesi için partililerin çaba göstermesi önceliklidir.

Evet, sebep-sonuç ilişkisinin sonuç kısmına değil sebep kısmına yoğunlaşmak; bozuk düzenin sürekli ürettiği marazalara takılıp kalmanın CHP’nin iç enerjisinin tüketilmesine, iktidar alternatifi bir parti konumunun sorgulanmasına yol verdiğini kavramak gerekmektedir.

Nitekim siyaset bir sözcükten ibaret değildir.

Parti içi iktidar amaçlı ayak oyunları, alavere dalavere, güç devşirmek, siyasi parti üyeliğini koltuk/rant kapısı görmek, idare-i maslahatçılık, siyaset kavaramı ile örtüşmez.

Siyaset: akıl, bilim, hukuk ekseninde demokratik, adil, hesap verebilir anayasal devlet yönetimi, ülke güvenliği, ekonomik kalkınma, halkın gönenci için partililerin/seçilmişlerin özenle ve toplum yararına sürdürmeleri gereken çalışmalardır.

Her ne kadar Ün hadisesinde CHP Edirne İl Başkanı Taybıllı suskunluğunu korusa da kafasında soru işaretleri oluştuğundan şüphe duymamak lazım.

Biz de elimizden geldiğince, söz verdiğimiz gibi, Taybıllı’ya çağdaş il başkanlığı yolunda yardımımızı esirgemeyeceğiz.

Siyasette halkla ilişkilerin önemi yadsınamaz.

Ancak, halkla ilişkilerin günümüzde ‘gösteri siyaseti’ne dönüştüğü de bir gerçek.

Halkın zaten yaşadığı, üstesinden gelemediği sorunları terennüm etmek, siyaset yapmak sayılıyor. Oysa halk, çözüm önerileri duymak istiyor. Yani CHP politikalarının halkın kolayca anlayacağı şekilde duyurulması lazım…

Özgür Özel’in anlattığı şekilde değil elbet.

CHP iktidara geldikten 10 yıl sonra dana kıyma 55, kuzu pirzola 70 , bir litre rakı 140 lira olacakmış. Şimdiden sevinebiliriz. Gülmeyin.

Taybıllı daha tutarlı valla…

Yeni Karpuzlu’da çeltik üreticilerini ziyaret ederek sorunlarını dinledi, çözüm yolları için fikir alışverişinde bulundu. Çeltik üreticilerinin yanında olduğunu söyledi.

İpsala’nın köylerinde kavun üreticilerini ziyaret ederek dertlerine kulak veren Taybıllı, CHP iktidarında kavun üreticilerinin dertlerinin derman bulacağı sözünü verdi.

Daha önce de, Vaysal köyündeki taş ocağının telafisi imkânsız sonuçlara sebep olacağını ifade ederek çok önemli bir saptamada bulunmuştu.

Evet, CHP Edirne İl Başkanı Taybıllı halkın arasında, göze ve kulağa hoş gelebilir fakat artık sıradanlaşmış ve halkın gazını almaya dönük bu ‘gösteri siyaseti’ dışında bir varlık göstermek icap ediyor.

Nasıl mı?

CHP’nin politikalarını, somut çözüm önerilerini halka anlatarak!

Zira oy avcılığına dayalı muğlak ifadeler inandırıcı gelmediği gibi eğreti duruyor, vatandaşı etkilemiyor.

Kaldı ki il başkanının öncelikli görevi örgütü etkin kılmak, partinin kılcal damarları üyenin selam ve dokunma mesafesinde yurttaşlara parti politikalarını anlatmasını sağlamaktır.

Bunu için de düzenli örgüt toplantılarına, parti içi etkinliklere ihtiyaç olduğu apaçık.

Hal böyleyken; en son geçtiğimiz Mayıs’ta gerçekleşen merkez ilçe danışma kurulu toplantısının tüzük gereği Eylül’de neden yapılmadığı, Taybıllı için sorun teşkil etmiyor mu? 

Mayıs toplantısından şu fotoğraf karesine bakıp 4000 civarı üyeden toplantıya neden çok az katılım var diye sormak ve çare aramak kimin üstüne vazife?

Yanına sıralananlarla, Özel Özgür’ün dediği gibi,  adeta Recep Bey’in örgütü izlenimi veren fotoğraf Taybıllı’yı rahatsız etmiyor mu?

Yoksa “ben de zincirin bir halkasıyım, çaresizim” diyerek vaziyeti idare mi ediyor?

Mevzu, haftaya devam edecek.