KENTSEL EGEMENLİK

Önceki gün ülkemizin kurucu iradesinin bizlere bıraktığı anlamlı değeri; Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını yaşadık. 104 yıl öncesinde kurtuluş davasının halk ile nasıl kazanıldığının kanıtını anımsadık. Bu anımsama; kurtuluş ve kuruluş döneminde ne kadar etkin olan TBMM’nin bu gün ne kadar edilgen kaldığını ve sebeplerini de düşündürtmeli bizlere.

1920’li yıllarda dünyayı kavrayan ve geleceği gören kurucu kadro ülkenin bütününde “egemenlik ulusundur” demiştir. Bunu kentlere indirgediğimizde “egemenlik kentlilerindir”. “Demokrasi yerelden başlar” sözü bu nedenle hepimize sorumluluk yüklemektedir.

Yerel yönetim seçimlerinin yeni yapıldığı günlerdeyiz. Yerel yönetimler büyük çoğunlukla merkezi iktidarın muhaliflerinden oluştu. Yani ülke nüfusunun % 74’ü muhalefet yerel yönetimi kapsamında. Mevduatın ise % 86,5’i muhalefetin yöneteceği illerde. Yine muhalefet olan yerellerin GSYH katkısı yüzde 77,7. İhracatın ise yüzde 80’i muhalefet yönetimindeki yerellerde.

Bu seçimler herkese dersler verdi. En büyük ders ötekileştirme ve kutuplaştırmaların olmaması gerektiğidir. Demokrasi; çoğunluk değil çoğulculuk ilkesini savunmaktır. “Yüzde 51 bende” diyen anlayışın bittiği gerçeğini anlamamız gerekir.

AKP’nin yönetim anlayışı ulusun egemenliği ilkesine terstir. TBMM ile yasama, hükümet ile yürütme ve bağımsız yargı anlayışından tek adam sistemine gelmiş olmamız bile bunun kanıtıdır. AKP; dillerde demokrasi nutukları, eylemde ise devleti çökerten, ülkeyi ve kentleri uluslararası piyasalara pazarlayan bir yapı olduğunu kanıtlamıştır.

Bu gerçeği “AKP ve çocukların durumu” olarak aradığımızda çıkan her bilgiden görebiliriz.Bugün 81 ildeki sanayi bölgelerinin tamamında MESEM açılmış durumda. Ülke genelinde MESEM programına kayıtlı yaklaşık 1,5 milyon öğrenci bulunuyor. MESEM nedir? Eski adıyla Çıraklık Eğitim Merkezi. MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü'ne bağlı olarak eğitim vermektedir. En az ortaokul mezunu olan öğrenciler kayıt olabilmektedir ve eğitim süresi 4 yıldır. Mesleki eğitim için elbette gereklidir ancak bunun destekleyici öğretmenleri, ustaları ve çalışma alanları gereklidir. Ve amaç eğitim-öğretim olmalıdır.

İş Kanunu’nun 71’inci maddesine göre 15 yaşından küçük çocukların ağır işlerde çalışması yasak. Ancak uygulamada yaşı 14’e kadar inen bu çocuklar, çırak ya da stajyer adı verilerek, metal fabrikaları gibi tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde bile bedensel, zihinsel ve psikolojik gelişimleri tamamlanmadan çalışmak zorunda bırakılıyor.

Çocukları “çocuk işçi” haline getiren AKP buna itirazların oluşmaması için de boş zamanları ÇEDES projesi ile din pazarlayan vakıfların eğitimine yönlendirmektedir. ÇEDES nedir? Öğrencileri “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” yetiştirmek. Bu zaten yasalarımızda temel amaçtır. Bunu her eğitim-öğretim kurumu veriyor. ÇEDES projesinde amaç bir milyon dolayında öğretmen boşta iken din pazarlayan tarikat vakıflarına para aktarmaktır. Çünkü projenin öğreticileri din görevlileri.

Çocuklarına ucuz işçi ve mürit gözüyle bakan iktidarın bu cumhuriyet karşıtı ekonomik ve siyasi yapılanmasına karşı yerel seçimlerde çoğunluğu alan muhalefet mutlaka aydınlanmayı sağlayan, hakkı verilen emeği öncelleyen çalışmalar yapmalıdır. Yerel yönetimler çocuklarımızın karanlık geleceğine dur demek zorundadır.

Özellikle kentimizde binlerce eğitimcinin olduğu gerçeğinden hareket ederek kamu binalarının da protokol yapılarak kullanılması sağlanabilir. Edirne ilinin yerel parlamentosu olan İl Genel Meclisi, yerellerin söz ve karar sahibi Belediye Meclisleri ve Belediye Başkanları muhalefet olarak Edirne ve ilçelerinin gönüllü aydın insanları ile acilen bir program yapmalıdır. 2024-2025 eğitim-öğretim yılı başlarken Milli Eğitim Bakanlığı’nın imzaladığı protokollerin ilimizde uygulanmaması sağlanmalıdır. Bunun için de siyasi yapılar ve sivil örgütler velileri harekete geçirmeli, yerel kurumlar da uygulamayı başlatmalıdır.

Muhalefet bunu yapmaz, yapamaz ise onlarca yıl sürecek bir aydınlanma karşıtlığı devam edecektir. Ki bizler ancak bu çalışmalar ile 1920 aydınlanma amaçlarına destek olabiliriz. Bu da “egemenlik ulusundur” sözünün yerellerde hayata geçmesi için öncelikle egemenlik kentlilerin olmalıdır.