İTFAİYECİ -3-

(DÜNDEN DEVAM)
Yemek yapmayı bilen arkadaşlarımız kendileri de yapardı yemeklerini. Nöbetlerimizde çayımız kahvemiz eksik olmazdı, çayın en güzelini o yıllarda demlemeyi öğrendim bende. Sonraki yıllarda emekli olduktan sonra kahvecilik yaptığım yıllarda da benim çayımı içenler hep beğenir, benim çayımı içmek için gelen müşterilerim çok olurdu.


NÖBETLERDE UYUMA İMKANIMIZ OLURDU
Görevimiz esnasında sürekli nöbetçilerimiz olur, nöbeti olmayanlar uyuma imkanı bulurdu. Bu nöbet ve uyuma anları kendi aramazda sırayla yapardık. Uyuma esnasında sadece ceketimizi ve ayakkabılarımızı çıkarır öyle uzanırdık. Yangın anında ceket ve ayakkabıları giydiğimiz gibi görevimiz başında olurduk.
Koğuş sisteminde herkesin yatağı ayrıydı. Hastalanan veya izine çıkan olduğunda eksik çalıştığımız olurdu. Ama önemli eksikliklere izin vermezdik nöbetlerde, gerekirse diğer postadan adam getirtir eksikliğimizi tamamlardık.
En güzel zamanlarımız nöbetten çıktıktan sonra arkadaşlarla o günün akşamında buluşup bir mekanda veya açık alanda içki masasında buluşmaktı.


SAAT KULESİ'NİN ALTINDA 20 YIL
Saat Kulesi'nin orada uzun yıllar görev yaptık. O yıllarda Edirne zaten Terminal'in orada bitiyordu. Edirne Kaleiçi ve eski mahallelerden ibaretti. Ama ilerleyen yıllarda yeni yerleşim yerleri yapılmaya başlayıp da Edirne büyümeye başlayınca biz de eski terminalin olduğu yere taşındık. Orada da uzun yıllar görev yaptım.
Çalışma dönemimde 20 yıl boyunca 48-48 çalıştık. Yani 48 saat nöbet, 48 saat izindi. Bizden öncekilerin durumu daha ağırmış, bir hafta görev, bir gün izin şeklindeymiş. Sonraki yıllarda personel sayımızın yine yetersiz olmasıyla da 10 yıl boyunca 24/24 çalıştık. Benden sonra personel sayısının artmasıyla 24/48'e geçilmiş.
48 SAAT NÖBET SONRASINDA İNŞAATA ÇALIŞMAYA GİDERDİM
48 saatlik nöbetten çıktıktan sonra ek işler de yaptığım oldu. Bunların başında inşaatlarda çalışmak vardır.
İşe başladığım zamanlar uzun yıllar kirada oturdum. Evimiz yoktu ve bir oğlum vardı. Artık bir ev sahibi olma zamanımız geldi de geçiyordu bile. Kurulan bir kooperatife üye oldum. Şu anda oturduğum evin inşaatında uzun yıllar çalıştım, her işi yaptım burada.
Edirne'de temizlemediğim baca kalmadı diyebilirim. Aletlerimiz tamdı ve boş zamanlarımızda ücret karşılığı baca temizlemeye de gidiyorduk. Diyebilirim ki itfaiyecilikten kazandığımla evimi geçindirirken dışarıda çalışmalarımla da ev sahibi oldum yıllar içinde.


EMEKLİ OLDUKTAN SONRA RÜYALARIMDA ÇOK YANGIN SÖNDÜRDÜM
Mesleğimi bırakmam de en büyük etken son yıllarımızda yetersiz personelle çalışmamızdır. Edirne büyümüş, araç sayısı artmış olmasına karşın yeteri kadar personel işe alınamayınca işimizin yükü çok daha artmış oldu. O yüzden mesleğimde 30. yılımı doldururken 2003 yılında emekliliğimi istedim ve ayrıldım.
Emekli olduktan sonra da iki yıl önce rahatsızlık yaşayana kadar hep çalıştım çeşitli işlerde. Son yıllarım hep kahvecilikle geçti, harçlığımızı çıkartıyorduk yine her yerde çalışarak.
Emekli olduktan sonra da yıllarca rüyalarıma girdi mesleğim. Rüyalarımda çok yangın söndürdüğüm oldu. Ama ilerleyen yıllarda azaldı etkisi, başka işlere girince unutmaya başladık o günlerimizi.


İTFAİYECİLİĞİ ÇOK SEVDİM
Mesleğimle her zaman gurur duydum. Yangına giderken o araçların siren sesleri bana ne kadar önemli bir iş yaptığımı her zaman anımsatırdı. Hele yangına müdahalemiz başarılı olmuş ve canlar zarar görmemişse mutluluğumuz daha da artardı. Hele yangının içinde kalıp da bayılan, yaralanan canları sağlam olarak çıkardığımızda mesleğimizle gurur duyardık.
Sevmediğim en önemli yanı mesleğimizin dışında bizlere angarya işlerin yaptırılmasıydı.

Dünya'ya bir daha gelsem yine itfaiyeci olmak ve bu mesleği yapmak isterim. Ben mesleğimi sevdim ve hep severek yaptım.”

Not; Bu yazının hazırlanmasında eski emekli itfaiye amiri İhsan Çöke'nin anıları ve şu anda Edirne İtfaiye Müdürü Erdoğan Göbel teşkilatın arşivindeki fotoğraflarıyla emek vermişlerdir. Kendilerine teşekkür ederiz.