GRİ LİSTEDEN ÇIKIŞ
Gölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde, kavrulup gidiyorum.
Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde, savrulup gidiyorum.
Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine, atlayıp gidiyorum.
Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine, katlayıp gidiyorum.
Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri, görünüp gidiyorum.
Ne belli bir yerim var, ne de sevdiğim biri, sürünüp gidiyorum.
Cahit Sıtkı TARANCI
Opet’ten benzin alıyorum, otuz beş yaş şiir kitabına rastladım. Bir daha bulamam diye almak üzere fiyatını sordum; 200 TL. Türkiye’de kültürün gelişmemesini isteyenler var olduğunu biliyoruz lakin ben bunları düzelteceğim diyeni henüz duymadık. Yoksa üretmediğimiz mazotun, gübrenin pahalı olduğunu söylemekle bir şey düzelmiyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye gri listeden çıkarıldı. Öncelikle gri liste ne demek bunu aydınlatalım; Kara paranın aklanmasının önlenmesine ilişkin mali çalışma grubu (FATF) tarafından oluşturulan, kara para aklama ve terörün finansmanı konusunda eksiklikleri bulunan ve risk içeren ülkelerin yakın gözetim altında tutulması anlamına geliyor. Türkiye; kara para aklanması ve terörizmin finansmanında yeterli çabayı göstermediği gerekçesiyle gri listeye alındı. Kimler aldı? Niçin aldı ? Sorgulamak lazım. Türkiye son yıllarda bu konuda değişik bir şey mi yaptı? Kesinlikle hayır ama TRAMP kabadayısı Çin’i, Arabistan’ı, Katar’ı haraca keserken, bizim cumhurbaşkanımıza da Türk ekonomisini yerle bir edeceğim diye racon kesti. Hemen emrindeki yalaka ordusu faaliyete geçti ve rutin davranışlarının dışına hiç çıkmamış Türkiye’yi gri listeye soktular.
Gri listede ki bir ülkeye yatırım yapmak, borsasına para yatırmak riskli. Yabancı paraya ihtiyacı olan Türkiye; bu durumdan etkilendi. Bir de üzerine % 15’i depremde yerle bir olunca, hepten hesaplar şaştı, enflasyon azdı. Son zamanlarda kontrolü elinden kaçıran hükümetin, hataları da üzerine eklenince olanlar oldu.
Bu eşkiya tayfası; dünya ekonomisiyle istediği gibi oynuyor. Yoksa dertleri, kara para değil kara paranın alasını kendileri götürüyor. Ellerindeki enstrümanlarla piyasayı yönlendirip, istedikleri her filmi çeviriyorlar. Kara ve kirli para dersi veren İngiltere’nin HSBC Bankası kara para aklama suçlamasında ABD yetkilileriyle vardığı anlaşma sonucu 1,9 milyar dolar ödemeyi kabul etti. Bu miktar şimdiye kadar ödenen cezaların en yükseği. Bizim en zayıf zamanlarımızda bunlar tezgahlarını çoktan kurmuşlar, cebinde kredi kartı olmayan çok az insanımız var artık ve o kredi kartları ya VİSA ya da MASTERCARD vasıtasıyla bizi adeta dolaylı vergiye bağlamış durumdalar. Her kredi kartı kullandığımız da % 3 yurt dışına gidiyor. Türkiye yüz yıl sonra ancak bunu aşma yolunda hamle yapabildi. Şimdi artık bütün yerli bankalar TROY KARD vermeye başladı da bu işin önünü alacağız. Bu kara delikler kapanmadan belimizi düzeltmemiz zor görünüyor.
Türkiye bağımsız olacaksa bunların elinden bir an önce kurtulmalı. Kendi uçağını, tankını, gemisini, füzesini yapabilmeli. Parasını verdiğimiz F 35 leri bile vermeyebiliyorlar. Bizim bir ilimiz kadar nüfusu olmayan Yunanistan’ın şımarık bakanı, ‘bir gece ansızın Ankara’ya gelebiliriz’ diye cümle kurabiliyor. Yoksul Yunan halkının verdiği vergilerle, halkın refahını arttıracağına komşusuyla sidik yarışına girip şirin görünme aptallığı sade bize mahsus değil. O bakımdan uzaya gönderilen haberleşme uyduları çok önemli, elin uydusuyla haberleşme yapılırsa, konuşmaların hepsini dinleme şansları da oluyor.
Önümüzdeki günlerde Türkiye’yi aşılması gereken çok önemli virajlar bekliyor. İleri ülkelerde vatan hainliğiyle yargılanacak vergi suçları, bizde her günkü olağan hallerden sayılıyor. Yeni gelecek iktidarlar öncelikle vergi reformundan bahsetmeli ve çok ciddi vergi reformları yapılmalı. Türkiye gerekli reformları geciktirdiği sürece kısır döngüden kurtulmayı hayal etmek ‘aynı şeyleri yapıp farklı neticeler beklemekle eş değerdir, yani ahmaklıktır’ diyor ALBERT EİNSTEİN. Bir tarafta yoksulluktan bahsederken bir tarafta hiç vergi kaydı bile olmayan ama Mercedes, BMV yi bir kenara bırak el yapımı LAMBORGHİNİ, FERRARİ kullanan insanlar var. Bunca yoksulluk varken ülkede huzurdan asayişten bahsetmek mümkün olmuyor. Türk insanının en büyük yanılgısı kötüye, kötü iyiye, iyidir diyememesi. Mahalle baskısı, toplum üzerinde çok etkili. Bizlerde bu hengamenin içinde savrulup gidiyoruz.