GÖBEKLİTEPE
Su yoksa
Gemilerin ne kıymeti var
Su varsa
Ona uygun gemide var.
İnsanlık tarihin sıfır noktası. Dünyanın yedi harikasından biri olan piramitlerden 7500 yıl önce, yazının bulunmasından 6000 yıl önce, tekerlek henüz icat edilmemişken, Göbeklitepe vardı.
Belki yeni keşfedildi ama vardı. Şimdi gökten düşmüş gibi duran dev bir çatı altına alınmış harika bir dizayn ile doğayla bütünleştirilmiş, daha önce antik kentlerimizde yapılan hatalar yapılmadan, hiçbir habeslik teşkil etmeyen konumda düzenlenmiş bir projeyle ziyarete sunulmuş.
Turizm Bakanlığı çok başarılı bir proje yapmış, bu da tesadüf değil bence. Turizm Bakanı değişmeyen iki bakandan biri, iş insanı, bu sektörden işi bilen biri, elleri değmiş. Yapanların eline sağlık dedirtecek güzellikte işlenmiş bir çevre düzenlenmesiyle ziyarete sunulmuş. Ölmeden görülmesi gereken yerlerin başında gelen bu harika yer, bizim yurdumuzda.
Bize ait ve insanlık tarihinin başlangıç noktası kabul edilen, yüzlerce peygamberin yaşadığı muhteşem insanları barındıran bir şehrimiz Urfa’da, henüz baltanın, bıçağın, kesici aletlerin keşfedilmediği zamanlarda insanoğlunun neler kullandığını ilk burada gördüm. Çok müze gezmişliğim var ama konuyu bu kadar açık anlatan objeleri en güzel burada görüyoruz. Burada tarihin ilk aletleriyle yüzleşiyoruz. Yaptıkları anıt taşlarla, heykellerle, yontularla o günkü insanın bizlere neler anlatmak istediğini, bizlere neleri miras bıraktığını orada görüyoruz. Nice kıymetli eserleri değer biçilemez eserleri görmüşlüğüm var ama bu kadar fazla etkilendiğim tarihi eser pek az. Sebebini bilmiyorum ama bunun güzel ülkemde olması beni mest ediyor. Bu güzel ülkeyi neden daha fazla sevmemiz gerektiğini en iyi anlatanların başında gelen bir yer Göbeklitepe.
Yerleşik hayatı simgeleyen ve tarımı işaret eden, bugün uğruna savaşlar yapılan buğdayın ilk izleri Göbeklitepe’de bulundu. Dinler tarihini de etkileyen Göbeklitepe bilinen ilk ibadethane. Göbeklitepe’den önce insanların o çağlarda avcılık toplayıcılık yapıp, göçebe yaşadığı tahmin ediliyordu.
Bilinen hikaye: 1983 yılında tarlasını süren bir çiftçi, toprak altında oymalı bir taş buldu. O dönemde nedeni bilinmeyen şekilde hafife alınan ve fazla önemsenmeyen bu bulgunun önemi ancak 1995 te anlaşıldı. Şanlıurfa Müze Müdürlüğü Alman Arkeolog Haralt HAUPMANN danışmanlığında bir kazı çalışması başlattı. Sıradan arkeolojik kazılardan biri gibi görünen bu çalışma, zamanla bilinenleri değiştirdi.
Tespit edilen heykeller, simgeler, taşlar, çizimler, 3 boyutlu oymalar iyice dikkat çekmeye başladı. Çalışmalar uzun yıllar devam etti. Her gelişme arkeoloji dünyasında ve bilim dergilerinde büyük yankılar uyandırdı. Bölgeyi görmek isteyenler ve gelişmeleri takip edenler arttı. 2008 yılında THE GUARDİAN gazetesinin attığı ‘’arkelogları sersemleten kazı alanı‘’ başlığı bölgedeki durumu özetliyordu.
Bu kronolojiye bakıldığında insanlık tarihinde ilk uygarlık olarak bilinen Sümerler’den 7 bin yıl önceyi ortaya çıkan Göbeklitepe’nin önemi daha iyi anlaşılır. Göbeklitepe’den onun kadar değerli Harran ovasını ve Harran evlerini görmeye gittik. Arı kovanına benzeyen bu evler, birbirine bitişik kubbeler halinde, odalardan birbirine geçiş yapılabiliyor. Kil, çamur, yumurta akı ve gül yağıda kullanılarak yapılan bu binalar günümüz şartları için ideal yaşam alanları, serin ferah ve bana göre tam yaşanacak yerler.
Dört yılı geçti son Urfa ziyaretimizin üzerinden. Hayat bazen dur dinlen, kendini dinle, dönüp arkana bir bak diyor. Bu da temposu çok hızlı dünyada ancak hastalanırsak mümkün oluyor. İnternetin en güzel tarafı bana göre eski hatıraları zaman zaman önümüze getirmesi, bizim de anımsamamız. Bu da öyle oldu, Ağır bir çalışma gününde terim üzerimde kuruyunca olanlar oldu, ertesi gün yatakta buldum kendimi. Bazen hastalanmak istiyor insan, durup dinlenip bir nefes almak için. O kadarda hızlı yaşamanın anlamı yok diyoruz kendimize. Nereye koşuyoruz? Niçin koşuyoruz? Kendimizde bildiğimiz yok aslında. Hayatı ıskalamamak için dur dinlen, kendini dinle, bir nefes al diyorum kendime.