Genel seçime üç gün kaldı
Yanlış okumadınız; Pazar günkü yerel seçim aslında bir genel seçimdir.
O önem ve değerdedir.
Hayır, ajitasyon peşinde değiliz. Zaten bu köşeye ilgi gösterenlerin aklından dahi geçmez bu.
Kökeni Sokrates’e kadar uzanan “Eleştirel düşünce/düşünme” yöntemi, sorgulayıcı/şüpheci bir yaklaşımı ifade eder; düşünce zafiyetlerinin farkına varılması ve giderilmesi yönünde düşünmeyi esas alır ve bunun için de mülahaza, analiz, değerlendirme süzgeci hep görevdedir.
Kendi düşüncesiyle başkalarınınkini karşılaştırmak, yeni görüşlere açık olmak; öğrenilen bilgileri pratik yaşamda sınamak, eleştirel düşünce/düşünme yönteminin kökleşmesi için gereklidir.
Kuşkusuz kendi düşüncesini de yansıtmayı ihmal etmez köşemiz. Eğer tarafgir bir saptama söz konusu olursa bilin ki akıl ve bilim rehberliğinde, yukarıda yazılanlar çerçevesindedir.
Evet, insanlık tarihinde sağlanan ilerlemeye taraftır, geçmişten gelen ve insanlık için faydalı kazanımlar dikkate alınır, Rönesans/Aydınlanma değerlerinin insanı özgürleştiren, geliştiren, toplumu ilerleten dinamiklerine ise ayrı bir önem verilir.
Hiç kuşku yok ki önümüzdeki Pazar, temel belediyecilik hizmetlerinin yanı sıra bir kentin karakterinden, sosyal yapısından kaynaklı tercihlerin, geleceğe dair tasarrufların sandığa yansıyacağı gündür.
Doğrudur, 10 yıllık Recep Gürkan yönetiminden mustarip Edirneliler arayış içinde.
Kimi AKP adayı Belgin İba’yı, kimi İYİ Parti adayı Hamdi Sedefçi’yi alternatif görüyor.
CHP adayı Filiz Gencan Akın da potada kuşkusuz. Lakin Recep Gürkan bagajı, Akın’ın Edirnelileri ikna etmekte zorlandığı bir safra... Eğer CHP Edirne’de kaybederse bunun sebebini Gürkan’ın başarısız/basiretsiz yönetimine endeksleyecek seçmen sayısı çok.
İşin ilginç yanı, CHP parti üyesi seçmende de sandığa gitmeme yönünde bir tavır var.
Bu da, Recep Gürkan’ın kendine hizmetkâr/oyuncak yaptığı parti yöneticilerinin taraflı ve duyarsız tutumuyla ilişkilendiriliyor. Demokratik/kolektif/nitelikli yönetim eksikliğinin örgütsel bütünlüğü tarumar ettiği ve bunun sonucunda CHP’nin Edirne’de kan kaybettiği yaygın dillendiriliyor.
Ancak, Cumhuriyet Halk Partililerin şapkalarını önlerine koyup partilerindeki yönetsel/örgütsel sorunların aşılması için hangi çabayı gösterdiklerini de kendilerine sormaları lazım. Mesela, sağ partilerden farksız genel merkez odaklı/oligarşik parti yönetim tarzına itiraz ettiklerini hatırlıyorlar mı?
Himayeci/yanaşmacı/kayırmacı parti işleyişinin CHP’yi içten içe çürüttüğü yıllardır neden görmezden gelinir? Demokratik/saydam/dürüst bir parti yönetimi/örgüt işleyişi için irade/çaba gerektiği niçin ciddiye alınmaz?
Kendini bu soruların muhatabı görmeyen bir avuç partili dışında kahir ekseriyet CHP’nin ihtiyaç duyduğu değişim/dönüşüm hamlelerini hep yukarıdan bekler. Fakat dillere pelesenk parti içi demokrasi talebinin yukardan zembille inmeyeceği, demokrasinin aşağıdan yukarıya işleyen/gelişen bir yönetim biçimi olduğu nedense göz ardı edilir.
Üstelik bir hami/abi arkasında saf tutarak pozisyon elde etmek, ya da sıranın kendisine gelmesi için kör tuttuğunu beller misali öz abisinin hareketlenmesini beklemek,
‘siyaset yapmak’ addedilir.
Bunun Cumhuriyetin değerlerini temsil eden CHP’nin ihtiyaç duyduğu parti aidiyeti ile örtüşmediği ise hiç dikkate alınmaz.
CHP’de küskün yok, kızgın var!
Yaptığımız saptamaların sonucudur bu ara başlık. Ve bu kızgınlık parti yönetim ve temsil görevlerinde sıranın bir türlü kendisine gelmemesinden bitkin partililerin ruh halini yansıtır.
Bu figürler, sorunun yapısal yanını bir tarafa bırakıp parti içi dalgalanmalara bel bağlayarak bir pozisyon peşinde koşmanın sığlığından kendilerini kurtarmaz. Bu ahir ömürde zor işlere vakit yoktur; kısa yoldan hedefe ulaşmak siyasette başarı ölçütüdür çünkü.
Toptancı bir yaklaşım yanlıştır şüphesiz. Parti aidiyet duygusu sağlam;
Cumhuriyet Halk Partili kimliğini içselleştirmiş üye sayısı çoğunluktadır.
Fakat her partide olduğu gibi siyaseti yalnızca bireysel çıkarlar doğrultusunda yapanlar da az değildir CHP’de.
İşte bu kesimin öfkesi, CHP üyesinin sandığa gitmeyeceği yönünde bir algının oluşmasına yol açmış durumda ve bilinçli CHP seçmenini de olumsuz etkiliyor.
Edirne’nin AKP’ye geçeceği söylentisinin neredeyse kesinmiş gibi algılandığı görüyoruz.
“Şüyuu vukuundan beterdir” misali CHP seçmenini de ikilem içinde bırakıyor.
Yine de CHP seçmeninin Recep Gürkan’a duyduğu öfkeyi, oy verdiği partinin yönetim ve iç işleyişinden neşet eden olumsuzlukları bir kenara bırakıp ülkenin içinde bulunduğu koşulları akıl süzgecinden geçirerek oy vereceği kanaatindeyim.
Şu veya bu nedenle kızgın/öfkeli partililerin: CHP’deki yönetsel/örgütsel sorunların aşılması için her daim çaba göstermek gerektiğini; seçimi AKP’ye hediye etmenin parti içi sorunlara çözüm getirmeyeceğini kavrayamayacak kadar melankolik olduklarını da sanmıyorum.
Hizmet önemli ama hangi hizmet, ya ülke geleceği?
Edirne’nin hak ettiği hizmeti alamadığı yönündeki serzenişlerin, seçim atmosferinde önemli bir yer kapladığı yadsınamaz bir gerçek.
Hiç kuşku yok ki Edirne’nin hizmet bekleyen alanları çok. Geçen hafta yazdığımız gibi önde giden üç adayın projeleri de gösteriyor ki, farkındalık açısından bir eksiğimiz yok.
Mesele, seçilen yeni belediye başkanı üzerinde sivil toplumcu bir kontrol mekanizmasının görünür kılınmasıdır. Diğer bir ifadeyle, belediye bütçesinin doğru/dürüst/verimli kullanılması, vaatlerin gerçekleşmesi için takipçi ve hesap soran bir yurttaş olabilmektedir.
İşimizin görülmesi için İdareye taviz vermek yerine hak aramak; dedikodu üretmek/yaymak yerine etkin/sorumlu yurttaş davranışı içinde kentin sorunlarının çözümünde söz sahibi bir tutum sergilemek icap etmektedir. Kısaca, aktif/etkin/sorumlu yurttaş bilincinde davranmak, kentin gerçek sahibinin o kentte yaşayan yurttaşlar olduğunu siyasilere/bürokratlara göstermektir.
Peki, yaşadığımız kente karşı sorumluluklarımızın ülke yönetimi ile ilişkisi yok mu? Var. Çünkü ülkenin iyi yönetilmesi temel meselemizdir ve uzun uzun yazmayı gerektirmeyen tabak gibi ortada sorunlardan mustarip değil miyiz?
Ülke ekonomisinin ne hale geldiğini yaşayarak görmüyor muyuz?
Yoksulluk içinde, vergi yükü altında ezilen yurttaş serzenişi, bir tiyatrodan mı ibaret?
Devlet ve toplum yönetiminde hak/hukuk/adalet için sesini yükselten vatandaşlara reva görülen muameleleri idrak edemeyecek kadar gerçeklerden kopuk muyuz?
Ekonomi çarklarının dönebilmesi için sürekli dış kaynağa muhtaç, dışa bağımlılığı hiç olmadığı kadar artıran hangi iktidar?
Ülkenin ‘yolgeçen hanına dönmesi’, göçmen sorununun yarattığı/yaratacağı sıkıntılar,
dış kaynak ihtiyacının yarattığı baskının bir sonucu değil mi?
Hülasa, 21 yıllık AKP iktidarında, özellikle seçim dönemlerinde kulaklarımızda çınlayan “Yeni Türkiye/Güçlü Türkiye/Büyük Türkiye” sloganlarının karşılığı var mı?
Sağlaması çok basit: ülke yönetim kalitesine, ekonominin geldiği duruma odaklanın yeter.
İsterseniz belediye hizmetleri ölçeğinde bakalım…
“İstanbul’a ihanet ettik” itirafı yetmiyor mu? İstanbul ve Ankara belediyelerinde AKP dönemine ilişkin kaynak israfının boyutu üzerinde durmak önemsiz mi?
Peki, o zaman, AKP’nin ileri sürdüğü “Gerçek Belediyecilik” ne ola ki?
Sıkça karşılaştığımız algı yönetimi ötesinde bir anlamı var mı sizce?
CHP yönetimindeki bazı belediyelerde de sorunlar var kuşkusuz.
Ancak, İstanbul ve Ankara belediyeleri el değiştirdikten sonra dikkat çeken yönetim anlayışındaki farklılığı göz önünde bulundurmayacak mıyız?
Mustafa Kemal Atatürk bu milletin ortak değeridir
Hiç kuşku yok ki, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğindeki Kurtuluş Savaşı ve Kuruluş, Türkiye Cumhuriyeti, bu milletin ortak değeridir, CHP’nin tekelinde değildir.
Atatürk’ü, Cumhuriyetin değerlerini kendine kalkan yapıp sorunlu icraatlarını örtmeye kalkan
CHP’liler olduğu gibi, Atatürk Cumhuriyeti ile kavgalı AKP’liler de var.
Ancak şu yalın gerçeği kimse yadsıyamaz: CHP üye ve seçmeni Atatürk Cumhuriyeti’nin kıymetini içselleştirmiştir. Ülkenin kalkınması ve gelişmesinde Atatürk aydınlığının bugün çok daha fazla gerektiği bilincindedir.
Pazar günü sadece Edirne için değil, ülke geleceğine dair de kararımızı sandığa yansıtacağız.
Çıkan sonuç, Edirnelilerin ülke ve yerel yönetim tercihi, başımızın üzerinde olacak.