ESNAFTAN ÖZÜR
Yeni bir yıla girdik. Hayallerimi gerçekleştirmiş ve yeni hayallere daldığım bir yıl olmasını isterdim. Yine de herkesin umduğuna erişme ve yeni umutlar aradığı bir yıl dilerim.
Geçen yılı ve daha önceki yılları kapsayan bir durumdan dolayı kent esnaflarından özür dilemek istiyorum.
Belki de 5-10 yıldır takım elbise, gömlek, eşofman, pijama, ayakkabı, terlik, gibi üst-baş eşyası alamadım. Tüm satıcı esnaftan özür diliyorum.
Berberlerden özür diliyorum. Evde aile bireylerim sayesinde işimi hallediyorum. Sakal tıraşımı da kendim yapmak zorundayım.
Kitapçı dostlardan da özür dilemem gerekiyor. Okuyan birisi olarak aradığım kitapları alamıyorum. Mutlaka almam gerekenleri de kitap fuarına giderek sağlamaya çalışıyorum. Kütüphane yollarını aşındırdığım günler çoğalmaya başladı.
Beyaz eşya, mobilya gibi ev eşyalarını yenilemek diye bir düşünceyi aklımdan bile geçiremiyorum. Bu nedenle bu eşyaları satan esnaftan da özür dilerim. Ev eşyalarım antika yerine geçer oldu ve maalesef bunu bir zenginlik olarak görüyorum!
Çağımızın ihtiyacı olan bilgisayar, telefon, internet, televizyon türü teknik araçları bozulana kadar kullanmak zorundayım. Bozulanları da indirimlerde taksitle karşılamaya çalışıyorum. Örneğin dizüstü bilgisayarım 17 yıllık.
İyi ki iyi günlerimizde ülkemin 75 ilini ve bazı dış ülkeleri gezmişim diyerek kendimi avutuyorum. İyi günlerde görebildiklerim teselli ediyor beni. Bir de sosyal medyada gezerek bilmediğim yerleri inceliyor ve bilgi sahibi oluyorum. Bu nedenle çok değerli bir iş olan gezi turları yapan firma yetkililerinden de özür dilerim.
Geçmişte her hafta, daha sonra her ay, bazen yılda 3-5 kez ve sonrasında yılda bir dostlarla sohbet ettiğimiz meyhane buluşmamız vardı. Ama son yedi-sekiz yıldır uğrayamadığım meyhane sahiplerinden özür diliyorum.
Yine 3-5 yıl öncesinde meyhane buluşmalarının pahalı olmaya başlaması sonrasında bunun alternatifini üretmiştik. Dostumuz İsmail’in ayda bir ‘dostlar muhabbeti’ organizasyonunu yapmaya başlamıştık. Pandemi süreci bahane oldu ve sonrasında da ekonomik yetmezlik hastalığı sonucunda buluşamaz duruma düştük. Bu nedenle buluşmalara katılan dostlardan ve İsmail’in alış-veriş yaptığı esnaflardan özür diliyorum.
Zorunlu olarak alış veriş yaptığım esnaflar var elbette. Ara sıra kuruyemiş gibi gramla, meyve-sebze gibi taneyle alışveriş yaptığım için onlardan da özür dilerim.
Et, süt, peynir, bal gibi artık lüks sayılan beslenme harcamalarımı da kıstım doğal olarak. Gazete ve ekmeğimi almak zorundayım. Günde birkaç gazete veya güncel dergiler alırken tek gazete ile yetinir oldum. Diğerlerini de internetten izlemeyi seçmek sorunda kaldım.
Bu harcamalarımı yapmadığımda, yapamadığımda veya sürekli azalttığımda elbet çok mutsuz oluyorum. Ama ekonomik yetmezlik beni bu duruma getirdi. Ben esnaf arkadaşımın dükkânına uğrayamadığımda biliyorum o da daha az kazanıyor. Farkındayım. Sosyal zincir gereği kazanamayan esnaf da harcamalarını benim gibi zorunlulara yönlendiriyor. Tamam, kentimizde komşu ülke yurttaşları diğer kentlere göre esnafımıza katkı sunuyor. Ama ne kadar, nereye kadar?
Bu arada özür dilemediğim aksine lanet okuduğum esnaflar da var. Bunlar büyük esnaflar, devlet yerine çalışıyorlar. İktidarın yaptırım gücü ellerinde ve yaptıkları her hizmetin karşılığını her ay istiyorlar. İstersen ödeme. Hemen yaptırımı uyguluyorlar.
Biliyorum; barınma, ısınma, içme suyu, elektrik, eğitim, sağlık gibi harcamalar insan hakkıdır ve devletler yurttaşlarına bunları sağlamakla yükümlüdür. Örgütlü olmadığımızdan yalnız olarak da mücadele edemediğimden ödemelerini hemen yapıyorum.
Bu zorunlu hizmetleri sosyal devlet olarak ücretsiz veya çok düşük ücretle yapılacağını biliyorum. Ama özel sektöre verilince ve o özel sektör de arkasına iktidarı alınca hizmet hem pahalı hem de ödemesi zorunlu hale geliyor.
Ve 22 yıldır bu ülkede tek iktidar var. Devlet olan AKP iktidarı sayesinde ben ve bizler bu duruma düştük. Farkında mısınız; her ay biraz daha yoksullaşıyoruz. Görünen o ki yerel seçim sonrasında ‘yoksullukta birleşme’ eşitliğini kuracağız. Öğretilen “şükür halimize” cümlesini yinelemek zamanıdır! Çünkü yerel seçimler sonrasında ‘bir nisan şakası’ varmış!
Umarım şakayı biz yaparız. Örgütlü olarak gülmenin, esnaftan özür dilemeyeceğimiz bir dönemin yolunu buluruz 2024 yılında…