ENTREGABA!
Yine Meriç üzerine yazmayı düşünüyordum ama ben yazmaktan bıktım, okuyanlar da bıkmıştır diye farklı bir şekilde yazma fikri üzerinde üç dört gün düşündüm. Şöyle yazayım dedim beğenmedim, böyle yazayım dedim olmaz dedim.
Tam bu sırada Lütfü Karakaş’ın “Baskın” yazısını gördüm. AKP il başkanının eşi ve iş insanı olan Nesim İba’nın Belediyeye baskın olayını yazmıştı. Gerekli bilgiye ulaşmış yazar ve her şeyi çok net yazmış. Yazıda bahsedilen kişinin Meriç katliam projelerinde adı geçiyordu ama açıkça belirtilmiyordu.
Bunu nasıl anlatabilirim sorusunun yanıtına geldiğim sıralarda arabada idim. Eşim markette alışveriş yaparken ben radyodan müzik dinliyordum. Sunucu hikayesini anlattığı İspanyolca şarkının sözlerini de söyledi. Ben yabancı dil bilmediğimden sadece adını ve anlamını aklımda tutabildim.
Sevdiğine teslim olmuş, teslim edilmiş anlamına gelen ‘Entregaba’ şarkısının sözleri de çok anlamlıydı. İşte bu şahane şarkının sözlerinden etkilenip kent bağlamında bürokrasi, parti, iş insanı, kent ve Meriç ilişkisini sorgulamalıyım dedim.
Meriç Nehri’ni doğallığına bıraksak kente ve kentlilere sağlık ve huzur sağlayacak. Birkaç kişinin siyasi veya kişisel hırsı yüzünden 2021 yılından beri deşilmedik, kazılmadık, ellenmedik yeri kalmadı. Ne doğallığı kaldı ne de bu doğallıkta yaşayan canlılar. Yazık demek yetmez bu doğallığı bozanlara -tutmaz ama- bela okuyorum, okuyoruz.
Özelleştirmek istediler 1990’larda İzzet Arseven cinayeti ile son buldu ve özelleştiremediler. 2000’lerde yine denendi yerel yönetim ve sivil örgütler direndi, alamadılar. 2015 Şubat seli sonrasında zamanın bakanı Veysel Eroğlu basın önünde tükenmez ile bir “proje” çizdi; “Kanal Edirne olacak, Meriç kıyılarına forekazık yapılacak!”
Kanal Edirne oldu. Faydası?
Ülkemizin iki Taşkın Ormanı’ndan biri olan Söğütlük’e alttan su geçmesini, taşkın zamanı üstten mil gelmesini önleyen ve ormanının yok olmasına sebep olacak forekazıklar yapıldı.
Keşke zararını anlayıp da sökselerdi forekazıkları. AKP’li vekil bilim ve kentli ile alay edercesine “çirkin görünüyordu!” dediği için söktüler forekazıkların üstlerini. Sonra tel kafeslerin içini taşlarla doldurup yığdılar Meriç kıyılarına.
Daha öncede yazdım; buraya saçılan paraları balıklar yiyebilse hepsi obez olurdu. Yine de masrafları düşünmüyorum bile. Keşke balık tutmak, kayıklarla gezmek, güvenlik önlemleri alındığında yüzebilmek gibi bir şeyler olsa da helal etsek. Olmadı. Her gün fotoğraflarda görüyoruz; Meriç de Tunca da yemyeşil yosun olmuş.
Yıllardır dilimizde idi, görüyor ve duyuyorduk. Kürek yarışmaları yapacakmış birileri. O birileri olan Nesim İba Türkiye Kürek Federasyonu Başkanı ile birlikte 2023 Mayıs ayında zamanın Edirne Valisi H.K. Kırbıyık'ı makamında ziyaret etmişti. Meriç’te kürek yarışmaları için gereğini yapılması ve zamanında yetiştirilmesi kararı alınmıştı. 2024 yılında geçtiğimiz günlerde de yarışlar yapıldı. Ne güzel ne güzel!
İyi de yarışmalar öncesinde Meriç kıyısında taş yığmalarda sökülmüş ve beton merdivenler gördük. Merdiven desem değil.Aslında kürek yarışmalarının seyir tribünleri!
Plan yapılmış; kürek yarışmaları için su daha bol olmalı. Bilim insanlarının “bir rüzgâr gülünden az elektrik üretecek” dediği arşimed burgulu sistem ile elektrik üretmek için suyun önüne balonlar konuldu ve su burgulardan yana yönlendirildi, daha da sakinleşerek birikti. Ve kürek yarışması yapıldı!
Özetlersem; eski ve şimdiki -İstanbul kaybedeni- bakan Kurum’un “3 Nehir 1 Şehir” projesinden sadece kürek parkuru oldu. Şaşaalı köprüler, bisiklet ve gezinti yolları, konser alanları ve diğerleri? Olmadı ve olmayacak da. İnat uğruna Söğütlük adı değiştirilecek ve bir süreliğine de elektrik üretilecek. O kadar.
Bu süreçte; iktidar bürokratlarını adeta alt kadrosu gibi gören kişiler bu cesareti nereden alıyorlar? Her yaptıkları da nedense yargıdan dönüyor. Yerel ve merkezi iktidarın coşkulu katılımıyla açılan Özmeriç beton santrali ve Söğütlük millet bahçesi yargı kararı ile durduruldu. Elektrik santrali de patladı.
Sonuca gelirsek; karar verici bürokratların hepsine değil sözüm ama birçoğu ‘entregaba’ şarkısında olduğu gibi teslim mi olmuş iktidara. Keşke kente, kentliye, doğaya entregaba olsalar. Devlet, kamu, kent, doğa, hak, parti gibi sözcüklerin tanımını bilen bu insanlar neden güçlü olduğunu sandıkları siyasi kişilerin peşinden giderler?
Siyaseti arkasına alan bu zat ve AKP il başkanı olan eşine umarız;“Berlin’de hakimler var” sözüne binaen o hakimlerin Ankara’da olduğu anımsatılır. Daha önemlisi de oy verenler artık görsün bu kirli çıkar ilişkilerini ve kimlere oy verdiklerini. Bürokratlar da siyasi kişilere değil kamuya entregaba olsunlar gayri.
--
Not: Uzunköprü Belediye Başkanı öğrencim Ediz Martin’in CHP’ye geçeceğini seçim sonrası 04.04.2024 tarihli “Başlarken” başlıklı yazımda yazmıştım. Doğru yapmış. Kutlarım.