CHP’YE SOLDUYU

Can Yücel’in 1965’lerde yaptığı tespit bugün de değişmemiş, daha görünür olmuştur; “dış politikası NATO’ya araç, ahlakı vur kaç, ekonomisi kapkaç”. Ülkeyi bu hale getiren elbette sağ politikalardır. Buna dur demenin zamanı çoktan gelmiştir.

Bugün patates, soğan fiyatının üreticide düşük tüketicide pahalı olmasını protesto yanında bunun nedenlerini ve neler yapılması gerektiğini açıklayan bilgilerle umut olmak gerekir. Bu umut; tercih ile ilişkilidir. İktidar; sermayeden yana ve biat eden yurttaş tercihini seçmiştir.Muhalefet de aynı tercihi seçerek daha iyi yöneteceğini söyleyecek ise muhalefet olmaz.

Çünkü yeni denen rejim; toplumu demokrasiye yönlendirmeyi değil tek adama biat etmeyi öne çıkarmaktadır.

1900’lü yılların başlarında dünya dengelerini iyi okuyanların kurduğu cumhuriyet karanlıktan aydınlığa yönelim idi. Ancak özellikle son 40-50 yılda aydınlıktan karanlığa değişen karşı hamleler ülkemizi her yönden zor günlere sürükledi.

İçinde sol düşüncenin de olduğu Cumhuriyet Halk Partisi kurucu irade zamanından da geri düştü ve kendini de toplumu da yenileyemedi. Özellikle 1980 ve 2002 değişimlerinin amacını zamanında göremediğinden karşı devrimin habercisi olan duruma, kendisine ve topluma yapılan saldırıya ses çıkar(a)madı. Sonuçta kendisi de ülkedeki sol düşünce de zayıfladı.

CHP bu günlerde bir uğraşın içinde. Evrensel ilkelerden bakarsak; solcu olmayıp solu da içinde barındırabilen partiye ‘solduyu’ desteği zorunludur. Ki aslında bu köşede yazılan her yazı toplumun karanlıktan aydınlığa geçişine,toplumun solduyusuna destek olmuştur.

Böyle bir ortamda tüzük değişikliği yapan CHP’de nelerin değiştiğini ileride göreceğiz. O zaman “keşke” dememek için kararların kişilerin tavırlarına bırakılamayacak şekilde kesin demokratik kurallarla bağlanması önemlidir. Ki bu yazmaktan öte uygulama kültürü ile ilişkilidir. CHP kadroları kendileri zarar görse de bu demokratik ilişkiyi içselleştirmelidir.

Partilerde demokrasinin temeli üyeye dayalı yapılanmadır. Üye, parti içinde “siyasal gücün” kendi elinde olduğu bilincini edinmelidir. Ki bu bilince varan üye; “halkın, halk için, halk tarafından yönetilmesi” demek olan demokrasiye katkı sunacaktır. Bu da tüm seçimlerin çarşaf liste ile yapılması ile sağlanır. Seçilenlerin yönettiği seçmen değil seçmenlerin yönettiği seçilen olmak gerekir.

Tüzük Kurultayı’nı aynı zamanda “Türkiye’nin ikinci yüzyılında değişim kurultayı” diye nitelendiren yönetime demokrasi dersi vermek elbette abestir. Önemli olan partililerin demokrasi kültürüne sahip olması ve gündelik yaşamlarında da bunu uygulamalarıdır. Parti yetkilileri bu durumu; “süreklilik arzeden bir durum” olarak tanımlamaktadır. Bu sürekliliği hızlandırmak da parti kadrolarının görevidir.

Partide egemen ve egemenlik kurmak isteyen olmadan ama her üyenin egemenliğini öne çıkaran bir demokratik kültür geleceğin sağlam temellerini oluşturur. Bu anlayışa uygun olarak herkesin ilgi ve bilgisini partiye katabileceği bilim, tarım, ticaret, laiklik, eğitim, emek, politika, ekoloji, sağlık gibi her alanda merkezlerin oluşması hem üyeleri hem de bu alanda üretim yapanları partide tutacaktır.

Bugüne gelişimizin altı ana sebebi vardır;

1-Eğitimin özelleşmesi ve laiklik ilkesine rağmen din tacirlerine teslim edilmesi.

2-Savaştan çıkmış bir iradenin yurtta ve dünyada barışı savunur durumundan bugün içte ve dışta güvenlik sorunlarının öne çıkması.

3-Hepimizin olan devlet bütçesi, mal varlığı ve yeraltı-yer üstü doğal kaynaklarının yağmalanması.

4-Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla getirilen sistemin Yasama, Yürütme, Yargı erklerini yok etmesi.

5-Basın ile birlikte muhalif güçlerin, toplumun değişik yol ve yöntemlerle susturulması.

6-Öncelikle tarımsal üretim olmak üzere üretimin değersizleştirilmesi, zorlaştırılması, dışa bağımlı hale getirilmesi ve gelir paylaşımının adaletsizliği.

Bu altı sebebe birçok ek yapılabilir. CHP yapacağı tüzükle bu duruma elbette hemen dur diyemeyecektir.

CHP kuruluşundaki cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, milliyetçilik, devletçilik ve inkılapçılık ilkelerine samimi olarak sahip çıkılsa ve bu ilkelerin anlamı üyeler ve toplum tarafından özümsenebilseydi bu günlere gelmezdik. Bu nedenle ülke daha kötüye gitmeden umut olmalı ve tüzükte açıkça bu sorunlara çözüm verilmeli ve somut eylem takvimi sunulmalıdır. Ki rejimin adının da parlamenter demokrasi olması şarttır. Geçmiş hatalardan ders çıkarılacak ise tüzük anlamlı olacaktır. Elbette coğrafyamızın derin yaraları bugünden yarına iyileşmeyecektir. Ama artık yeter denmeli ve topluma, doğaya umut olunmalıdır.

Bunun için de yine Can Yücel ile bitirmek gerekirse; “Arkadaşlar bize tüzük değil b.z.k lazım; b.z.k”. Umarım CHP bu değişimden başarı ile çıkar ve ülkede sol düşüncenin ırmakları akar insan insan diye.