Bundan sonrası…
“AKP operasyonları ve CHP’nin hali” yazı dizisi, eğer önü kesilmezse Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacağı varsayımıyla sonlanmıştı.
Yazı, 18 Mart Salı akşamüstü gazeteye teslim edildiğinde 19 Mart sabahı alacakaranlığında yaşanacaklara dair bir bilgi, haber yoktu.
Gerçi geçen haftaki yazıda şöyle bir olasılığı hesaba katmışız. //Erdoğan’ın “Turpların büyükleri heybede” sözü üzerinden yürürsek: özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi odaklı soruşturmalar üzerinden İmamoğlu’nun oyundan düşürülmesine dönük yeni gelişmelerle karşılaşabiliriz.//
Evet, olasılık dâhilindeydi; ancak çok önceden hazırlandığı besbelli 100 üzerinde şüpheli boyutunda bir operasyon ve geniş kapsamı, tahminlerin ötesindeydi.
Basına yansıdığı kadarıyla dosya içeriği, terör örgütleriyle irtibatlı ama ağırlıklı yolsuzluk iddialarından oluşuyor…
Başta İmamoğlu çok sayıda tutuklu var.
Savcılık iddialarının doğruluğu yargılama sonucunda açıklığa kavuşacak ancak kestirmesi zor tutukluluk süresinin İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını akamete uğratmış görünüyor.
Diğer bir ifadeyle, İmamoğlu’nun önü kesilmiştir.
CHP üyesi ve halkın katılımıyla gerçekleşen, 15,5 milyon civarı oyla cumhurbaşkanlığı adaylığı tasvip gören Ekrem İmamoğlu erken ya da zamanında bir seçime katılamayacaktır bu koşullarda.
Bugünün penceresinden bakınca durum böyledir fakat hassas ve dinamik, yeni gelişmelere gebe bir süreç ten geçtiğimiz de göz önünde bulundurulmalıdır.
İmamoğlu’nun cezaevine gönderilmesini halkın içine sindirmediği, tepkisini de sandığa giderek, sokağa çıkarak koyduğu ortadadır.
CHP üyesinin katılımıyla gerçekleşmesi planlanan aday onaylama işleminin halka açılmasına aslında daha önce karar verilmeliydi zira cumhurbaşkanını nihayetinde halk seçiyor.
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” misali, CHP merkez yönetimince önseçim diye duyurulan, esasında bir aday onaylama işlemi, halkın katılımıyla doğru bir zemine oturmuş, eğretilikten kurtulmuştur.
Yanı sıra, ülke siyasetine yeni bir pratik de kazandırılmıştır. Siyasi partilerin cumhurbaşkanı adayı belirlerken halk iradesine başvurmanın katılımcı demokrasiye işlerlik kazandırdığı gözlemlenmiştir.
Kısa bir zaman diliminde ancak organize edilebildiği anlaşılan 5600 sandıktan çıkan 15,5 milyon oy, ülke genelindeki 119 bin 888 (2023 genel seçimi) sandık hesaba katıldığında, İmamoğlu’nun tutuklanmasına halkın gösterdiği tepkinin boyutu daha iyi anlaşılacaktır.
CHP’nin oylarının arttığı, bu partinin sığınılacak liman görüldüğü de söylenebilir.
AKP’nin iktidardan düşmemek ve erken seçim atmosferini ortadan kaldırmak için CHP’nin dinamiklerini örselemeye çalıştığı yönünde bir kanaat da fark ediliyor.
Ankara Valiliğinin, ABB'nin 2021-2024 yıllarında düzenlediği 130 konserden 33'ü için "kamu zararı" iddiasıyla soruşturma izni vermesi, sıra Mansur Yavaş’a mı geliyor, Erdoğan kendisine seçim kaybettirecek adayları tasfiye etmek mi istiyor sorularını gündeme taşıyor.
“Şaibeli Kurultay” odaklı tartışmaların bir türlü gündemden düşmemesi, kayyım atanacağı iddiaları ve sonunda Özgür Özel’in olağanüstü kurultay kararı, CHP’nin Kılıçdaroğlu dönemindeki gibi tatlı su muhalefetine dönmesi yönünde iktidarın dolaylı yoldan bir tasarrufuna, tasallutuna işaret ediyor olabilir mi?
Mamafih CHP’nin muhalefet yapma biçimindeki bariz değişim, özgür Özel’in siyaset dilindeki kararlılık, iktidarın operasyonlarının, CHP’ye ayar verme girişimlerinin havada kaldığını gösteriyor.
İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması, erken seçim talepli Özel’in çıkışları, iktidara faşist yakıştırması, TBMM ve ülke genelindeki protestolar: CHP’nin iktidarı rahat bırakmamakta ısrarını ve sonuç alınıncaya kadar da siyasette normalleşmenin ülke gündeminde yer bulamayacağını ifade ettiği kanaatindeyiz.
Sarihtir ki, CHP’nin topluma kılcal damarlar gibi nüfuz etmesinden, belediye hizmetlerinin halka dokunmasından fevkalade rahatsızdır AKP. Oy tabanının eridiğini günbegün görmektedir.
Bu rahatsızlık öyle bir safhaya varmıştır ki, ekonomideki çok katmanlı krizden kaynaklı halkın tepkisinin, demokratik siyaset, özgürlük/adalet/eşitlik gibi değerlerin önemsenmediğini görüyoruz.
Yalnız, vatandaş her şeyin farkında…
İmamoğlu ve diğer şüphelilere isnat edilen suçların yargı sonucunu beklemeye gerek dahi duymadığı, olan biteni zihin berraklığı içinde kavradığı apaçık.
Kamu kaynaklarının doğru dürüst kullanılması, vatandaşın ezelden beri talebidir ve bu alandaki sorunlara da vakıftır. Siyasetin finansmanına dolaylı/dolaysız aktarılanlar, kamu yöneticilerinin haksız zenginleşmesi, hesap verilebilirlikten uzak bir yönetim anlayışı, vatandaşı hep rahatsız etmiştir.
Bu alanda olumlu bir ilerleme kaydedilmediğini de yıllardır yaşayarak görmektedir.
Ülkenin çok katmanlı bir ekonomik kriz içinde debelenmesini, yaşanan yoksulluğu, gelir dağılımı adaletsizliğini: kaynakların şeffaf, hesap verilebilir bir anlayışta yönetilmemesi ile ilişkilendiren toplum kesiti sanıldığından geniştir.
Bu sorunlu alanda mesafe kaydetmenin zaman alacağını, ülkede siyaset yapma anlayışının değişmesi için yurttaş irade ve baskısı gerektiğini bilen ve bu yönde çaba gösteren vatandaş sayısı da hiç az değildir.
İmamoğlu’nun tutuklanmasına itirazın kitleselleşmesinin bir sebebi de halkın bu mahut sorun ile AKP iktidarı operasyonları arasındaki bağlantıyı doğru okumasından kaynaklanmaktadır.
Diğer bir ifadeyle, halkın demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, adalet talebi öne geçmiştir.
Ülke kaynaklarının doğru dürüst kullanılması, saydam, hesap verebilir bir kamu yönetimi, yaşananlardan hep öğrenerek çıkmış feraset sahibi bu milletin ihmal etmeyeceği, irade ortaya koyacağı bir alandır. Kimsenin şüphesi olmasın.
Yaşananlar, Ekrem İmamoğlu’nda vücut bulan ve ülkeyi saran barışçıl özgürlük ve demokrasi mücadelesidir.
Bundan sonra ne olur, süreç içinde neler yaşanır kestirmek kolay değil tabii.
Bu köşede uzun süredir dillendirdiğimiz erken seçim, gerilimin azalmasında, bundan sonrasının görünür olmasında demokratik, yol açıcı bir zemindir.
Dileriz.