BİZİM MAHALLE

Ezelden Kıyık’lıyım. Yıllar önce Kıyık’tan ayrılsam da 40 yıl yaşadığım, çocukluğumun, gençlik yıllarımın Kıyık’ını unutmam mümkün değil.

1969’da 5 yaşımda taşındığım Kıyık’ta annem ve kardeşim halen birlikteler. Her ne kadar Kıyık’ta yaşamıyor da olsam gönlümün bir köşesinde Kıyık hep var olmaya devam ediyor.

1971 yılında Edirne’nin “Taş Mektep”i, “Kırmızı Mektep”i; Fevzi Paşa İlkokulu’nda çoğunluğu Roman arkadaşlarımla paylaşmıştım sınıfımızın sıralarını. Halen dostluğumuz, arkadaşlığımız devam eder, arada gider çay içer, sohbetler ederiz arkadaşlarımla.

Çocukluğumuzda az mı uçurtma uçurduk? Cimdaki oynadık, sapan kavgaları yaptık Ayşekadın’lılarla Yahudi Mezarlığı’nda. Ya o Yangöz Çeşmesi, artık olmayan, ortadan kaldırılan. Konuşsa anılarını anlatsa bize.

Baktık büyümüşük, evlendik, çoluk, çocuk derken barklandık, hobiler geldi ardından.

Bir akşamüzeri iş çıkışında Kıyık’ta İbraamın birahanesine uğradım, bir gece öncesinden kalan borcumu ödemek için. İçerde bir masada tek kişi, masasında bir bardak bira, bir fotoğraf makinası, arada dışarı çıkıp bakıyor, sonra yine içeri giriyor. Her beş dakikada bir yapıyor bunu. Ben de bir merak sormayın.

İbo’ya iki bira işareti yaptım, çöktüm masaya. Arkadaş Edirne Belediyesi’nin fotoğrafçısıymış. Kıyık semtinin mevcut, yıkılmamış, yol açılmamış halinin fotolarını çekerek bellek oluşturma yolundaymış, tarihe not düşmek anlamında. Güneşin biraz daha batışını bekliyormuş ki fotolar güzel çıksın diye. (Sahi nerede şimdi o fotolar acaba?)

O gün ondan fotoğrafçılık konusunda bayağı bilgiler aldım, içimde ilk fotoğraf ilgisi o gün oluştu. Sonra yolum EFOD’la kesişti.(Edirne Fotoğraf Sanatı Derneği) Mekan Kaleiçi’nde yanan mantıcının iş yeri.

90’lı yıllarda gönül verdiğim kurslarına katıldığım hocalarım Behiç Günalan ve Enver Şengül’ün emekleri çoktur üzerimde. Fotoğrafı ve fotoğrafçılığı sevmem de çok etken oldular.

Fotoğraf kursunun son günlerinde kursiyerler gönüllü olarak bir konu veya bir bölge seçtiler kendileri için. Seçimi hocalarımız kursiyerlere bıraktılar, üretkenliklerini engellemesinler, sanatçı özelliklerini öne çıkarsınlar diye sanırım.

Ben kararsızdım bir türlü karar veremiyordum. Kursta da yaman kursiyerler var sonradan Edirne Fotoğraf sanatında söz sahibi olacak olanlar, özellikle de Canon’cularla Nikon’cuların büyük rekabet içinde oldukları bir yer EFOD. Rekabet üst seviyede, kursiyerlerin hepsi geleceğin büyük fotoğrafçıları olma hayalleri içinde oysa benim elimde Rus malı 50 dolarlık Zenit fotoğraf makinesi.

Behiç hocam çelebi insan ne de olsa. Beni o yönlendiriyor. “İsmail sen Kıyık’lısın. Gir şu Kemikçiler Mahallesi’ne çek çekebildiğin kadar, oraya herkes giremez, senin dünyan oraları” diyerek yüreklendiriyor beni. Ve ekliyor da; “Siyah/beyaz filmle çalış, kalıcı olsun”

Geçtiğimiz gün eski fotoları karıştırırken karşıma çıktı bu siyah/beyaz foto. Fotoğrafın öyküsüne gelirsek o günümün tamamını sabah erken saatlerde başlayarak mahallede geçirdim öğlen güneş yükselene kadar. Mahallede kadınları, çalışanları başta olmak üzere en son da oynayan çocukları bir araya toplayarak görüntüledim. Sonuç harikaydı, çok net güzel kareler çıkmıştı çalışmamdan. Arşivime kaldırdım.

Yazıdaki fotoyu görünce önce Behiç hocamı, Kıyık semtimi andım, anılarımda yer açarak. Biraz daha karıştırsam birçok eski foto daha çıkacak karşıma biliyorum, onlar da artık başka yazı konularına kalsın diyelim.

Ne de olsa bizim mahalle.