Biten komşuluk ilişkileri…
Bu yaşanmış hikayeyi 16 yıl kadar önce de yazmıştım.
Bir kez daha yazmak istedim bugün.
Edirneli bir vatandaşımız yıllar önce Amerika'da bulunan kardeşini ziyarete gider. Kardeşi, çok uzun yıllardan bu yana bu ülkede yaşamakta ve profesör olarak görev yapmaktadır. Çevresinde de oldukça tanınan ve sevilen biridir.
Edirneli hemşerimiz bu ülkede gördüğü birçok konuda oldukça şaşırmıştır. Çünkü alışık olmadığı şeylerle karşılaşmıştır. Bunlardan bir tanesi de bulunduğu şehirdeki çöplerin ne zaman ve nasıl alındığı olmuştur. Öyle ki; bütün dikkatine rağmen çöplerin ne zaman ve nasıl alındığını anlayamamıştır. Çöp kamyonunu ve gürültüsünü hiç duymamıştır.
Bir gece uyumamaya karar verir. Işığı kapatır ve camdan dışarısını gözlemeye başlar. Gecenin epey ilerleyen bir saatinde çöp bidonlarının yanına bir araç yanaşır. O an fark eder ki, çöp aracı elektrikle çalışmakta ve hiçbir gürültü çıkarmamaktadır. Sadece bir vızıltı ile giden aracın arkasından bir müddet bakakalır.
Bu arada uykusu iyice kaçmıştır. Işığı açıp kitap okumaya karar verir. Bir iki saat geçmiştir ki evin kapı zili çalar. Ev sahibi olan kardeşi uyanır ve kapıyı açar. Gördüğü manzara hem şaşırtıcı, hem de ürkütücüdür. Bir polis aracı ve arkasında ambulans durmakta, bütün görevlileri de kapıdadırlar.
Polis şefi özür dileyerek geliş nedenlerini anlatır.
Olay şudur:
Profesör hemşerimizin geç saatlerde ve uzun süre evinin ışığının yandığını gören komşuları 'acaba hastalık gibi bir şey mi oldu' endişesiyle polisi haberdar etmişler, polis de tedbiren ambulansla birlikte kapıya dayanmıştır.
Profesör hiç bir şeyin olmadığını söyleyince özür dileyerek çeker giderler.
Hemen misafir olan ağabeyinin kapısını çalar. Ağabeyi kitap okumaktadır.
Karşılıklı olarak birbirlerine yaşananları anlatırlar.
Mesele anlaşılmıştır.
Edirne'den misafir giden hemşerimizin çöp kamyonu merakı ve sonrasında geç saatlere kadar kitap okuması, duyarlı Amerikalı komşularını harekete geçirmiştir.
Düşünsenize geç saatlerde uzun süre yanan bir ışık bile komşuları harekete geçirmeye yetmiştir.
Ya bizde?
Bakın en son olarak Ankara'da 7 evladımız doğal gaz zehirlenmesiyle ebediyete intikal ettiler. Her gün, her saat televizyonlarda suçlu aranıyor.
Elbette ki bu tür bir sistemle bu gibi binalara doğal gaz bağlayan yetkililer kusurlu ve suçludurlar.
Peki, komşularının hiç mi suçları yoktur. Kendileri, ama başka bir yerde eğlence için, ama zehirlenmeyi hissettikleri için evlerini terk ederlerken bu çocuklar hiç mi akıllarına gelmemiştir?
Maalesef ki gelmemiştir.
Çünkü, her geçen gün biraz daha yoğun olarak komşularımızla birlikte insanlığımızı da unutuyoruz!
Bırakın ilgiyi alakayı; altımızda, karşımızda, üstümüzde oturanları, sözün özü; komşularımızı bile tanımıyoruz.
Hepimiz bu fani ve yalan dünyanın içinde sadece ve sadece kendimiz için yaşamayı yeğliyoruz.
Sanki gün gelecek birbirimize hiç lazım olmayacakmışız gibi!