AYNALI DUVAR!
Baharın kendini gösterdiği, kentlilerin piknik alanlarını doldurmaya başladığı günlerdeyiz. Birkaç gün sonra Hıdır ile İlyas buluşacak ve ateşler yakacağız. Hele dün emekçinin 1 Mayıs Bayramı’nı kutlama günündeki kalabalık ve kararlılık moralleri iyice şaha kaldırmış iken yerel gazetelerde okuduğum haberler bu güzelliklere “bahariye” yazmamı engelledi.
Biliyorsunuz; bahariye; Divan Edebiyatı'nda bir şiir türüdür. Baharın gelişini, doğadaki değişimleri, çiçeklerin açmasını, kelebeklerin uçmasını konu edinen kasidelerdir. Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmek için yazılırlar. Ben de bu güzellikleri vurgulayarak kenti yönetenlere de moral olacak sözcüklerle bir bahariye yazacaktım.
Olmadı.Sayın Valimizin basın toplantısını okudum ve bahariye yazamayacağımı anladım. Yıllardır inşaat sektörünün tüketim alanı olan Meriç kıyıları şimdi de cam duvarlarla tanışacakmış! Cam duvarlar sanırım aynı zamanda ayna işlevini de görebilir. Oldu mu aynalı duvar! Meriç’teki balıklar bile aynayla, camla tanışacak bu gidişle. Çanakkale’deki Aynalı Çarşı burada balıkların çarşısı olacak anlaşılan. Zaman neler getiriyor değil mi?
Aynalı, camlı duvar trafiği ne kadar etkiler bilemem. Umarım Aynalı Martin gibi etkisi olmaz. Ünlü Hekimoğlu türküsünü biliriz. Hekimoğlu, özel olarak yaptırdığı mavzerinin üstüne bir ayna taktırıyor. Çatışmaya girdiğinde, bu aynayı düşmanının gözüne tutarak, gözünün kamaşmasına, dolayısıyla hedefini şaşırmasına yol açıyor. Bu yüzden Hekimoğlu’nun adı Aynalı Martin’le özdeşleşmiştir.
Meriç kıyısına yapılacak cam duvar ile de birileri özdeşleşecek elbette!
İzzet Arseven Söğütlük Kent Ormanı pandemide iki yıl kapatıldı, saygıyla karşıladık. Millet Bahçesi projesi başladığından beri giremiyoruz. Yıllardır tek isteğimiz; doğallığın korunması, güvenliğin sağlanması, temizliğin yapılması ve kamusal bir işletme ile hizmet sunulması. Bu arada doğaya uygun donatılar elbette olacak, doğallığa aykırı etkinlikler elbette engellenecek. Tehlike saçan ağaç veya dallar elbette kesilecek. Bu talepleri haykırdık yıllarca. İsteklerimizi yerine getirmeyen yetkililer; güvensiz ve kirli diyerek bu alana Millet Bahçesi yapmaya kalktı. Mahkeme dur dedi. Yılların taleplerini yerine getir ve hizmete aç be kardeşim. Niye illaki Millet Bahçesi?
Neyse Sayın Vali’nin konuşmasından anlıyoruz ki; “2 ay içerisinde çalışmaların biterek halka açılması” planlanıyormuş. Umarız gerçekleşir ve adı da eskisi gibi İzzet Arseven Söğütlük Kent Ormanı olur. Kentin uygun ve gerekli birçok yerine de mevzuata uygun Millet Bahçelerini hep birlikte yaparız.
Ya Meriç’e hançer gibi saplanan elektrik tesisi? Buraya dökülen paralar? Bu paraları Meriç Nehri’ne bıraksak ve para yiyen balık olsa inanın obez olurlardı. Sayın vali yine 50 milyon ayrıldığını söylemiş. 2021’den beri ne kadar harcandı acaba? 200 milyon diyen de var 2 milyar diyen de.
Daha önce de yazdım; devlette bir devam geleneği vardır. Tamam. Yanlış olan bir durumda da devam geleneği olmalı mı? Söğütlük için mahkeme, elektrik tesisi için bozulma, patlama (her ne ad verildiyse) bir ölçüdür. Olduğu gibi vazgeçip zararın en azından dönmek gerektiği halde ısrarla devam ediliyor her ikisine de.
Bu ısrar niye ve kimin hatırına bir bilebilsek? Bir ara Sayın vekil Fatma Aksal da beton duvarlara “çirkin görünüyorlar” deyip yıktırdı ve daha şık duvarlar yaptırdı! Şimdi de cam duvarlar! Gülsek mi ağlasak mı? Yoksa kendimize, kentimize mi acısak bu kadar uysal olup sakince izliyoruz diye!
Meriç kıyılarında divane gezerek mutlu olanlar kadar adrese teslim çekim yapanlar da oldu. Yıllar önce kayıt edilmiş kuş seslerini arka fona koyarak ‘Millet Bahçesi’ reklamlarını yapan “gazeteci”ler de var maalesef. Kentten hiç kimsenin giremediği, valiliğe dilekçe verilmesine rağmen Söğütlük’e girilemediği halde “özgürce” girip dakikalarca çekim yapan acar gazetecileri de anmadan edemiyor insan.
Herkes her makama gelebilir ama o makamlara erişmek ve isim bırakmak önemlidir. Aksi halde “yalak açan vali” diye köylerde anlatılan valiler de oldu Edirne’de. Kamu adına hizmet sunanlar kamucu düşünmek zorundadır. Gazeteciler, valiler, bürokratlar kamu adına görev yaparlar.
Kamu adına görev yapanları da anıyor toplum yalak açanı, kum yiyecek olanı da anımsıyor. Ama farklı anımsıyor. Gazeteci de öyle. Bürokrat da öyle. Anılıyor herkes işte kısa ya da uzun, aynalı çarşıdaki gibi devasa veya minik, kırık veya kopuk, renkli veya renksiz…