ABD ve Yunanistan
Yunanistan Avrupa’nın hasta adamı. Ekonomik olarak oldukça sorunlu bir halde. Bunun haricinde sosyo-kültürel parçalı yapısı ise neredeyse hiç gündem olmuyor. Bunun yerine yekpare bir Yunanistan’ın istediği her şeyi yapabilme kudretine sahip olduğunu değerlendirerek yayım yapıyor güzide basınımız.
Amerikan Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Elpidoforos, Yunanistan Bağımsızlık günü kutlamaları nedeniyle Trump himayesinde Beyaz Saray’da düzenlenen toplantıda İstanbul’un yeniden alınacağı düşüncesini destekleyecek ifadeler kullandı. Bu hadisenin hemen ardından da Yunan askeri geçidinde bizlere yönelik küfürlü yürüyüş kararları sayıldı.
Şimdi bu manzarada üç tane NATO müttefiki mevcut. Hani 5. Maddenin devreye girmesi gereken yerlerinde birbirlerini koruması gereken üç müttefik. Yaklaşık üç yıl önce ABD-Yunanistan ilişkilerini merkeze alarak bu ilişkinin uluslararası politikanın sistemik yapısına olumsuz bir etkisi olacağını ifade ettiğim bilimsel bir makale kaleme almıştım. Buranın konusu değil ancak sembolik bazı destekler haricinde Yunanistan’ın ABD tarafından bizler tarafından yorumlandığı kadar dikkate alınamayacağı husus gösteriliyor orada.
Yine de müttefikimizin başkentinde, müttefikimizin başkanı tarafından göz nurumuz İstanbul’umuz ve bölünmez bütünlüğümüz için edilen laflar hakkında hariciyemizin bir tepkisini görmek güzel olur. Buna ek olarak Milli Savunma Bakanlığı askerliğin yazılı olmayan kuralları olarak tanımladığı beyefendilik ve adil olabilmek gibi özelliklere atıfta bulunarak Yunan Silahlı Kuvvetleri mensupları tarafından yapılan terbiyesizliğin Türk Silahlı Kuvvetlerinde olmayacağını belirtmiş. Oldukça düşük tonlu bu kınama yetmeyeceği gibi hariciyemizin de en yüksek tonlu bu husus uluslararası mahfillerde gündeme getirmesi gerekir. Umarım bunu ilerleyen günlerde göreceğiz.
Bu yapı içinde Yunanistan’ın siyasi söylemleri bazı seviyelerde ABD tarafından dikkate alınacaktır. Ancak ihtilaflı durumlarda örneğin Kıbrıs meselesinde olduğu gibi ABD yetkililerinin doğru argümanlarla yönlendirilebileceği gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir. Örneğin Makaryos’a Kızıl Rahip lakabı neden takıldı? Yunanistan’ın ve genelde Rumların içindeki sosyalist damar ve belli bir seviyede Rusya Federasyonu ile muhatap olmak istek ve ihtiyacı umarım yetkili merciler tarafından değerlendiriliyordur. Zira bizler Türk kalmayıncaya kadar katliama devam edilen bir soykırım ardından kurulan, Lozan Anlaşmasını tanımayarak Türk azınlığa kültürel işkence yapan devletin durumunu tartışmak zorunda kalıyoruz. Elbette ki barışçı davranışlar mühimdir ancak ondan daha mühimi harici politikada mütekabiliyet esasıdır.
Bu noktada ABD’nin Türkiye ile olan iş birliği ihtiyacı dikkatten kaçmaktadır. Bu hususun ele alınması denge noktasını da değiştirecek bir durumdur ki ABD gibi pragmatist bir devlet için manevi etkenler ikinci sırada yer alır. Bu hususların ABD-Yunanistan ilişkilerinde dikkate alınacağı ümidiyle bayramınız şimdiden kutlu olsun. Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları.