YEVMİYESİ BEŞYÜZ

İnatla çıkmayan inşaat atıklarını önce jiletle kazıyıp, bulaşık teliyle de ovaladığı halde istediği gibi olmayınca tırnaklarıyla temizledi son kalanları Resmiye.

Günün sonu gelmek üzereydi. İki arkadaştılar yine Edirne’nin bu ücra yerinde bilmem kaç milyonluk villalardan birisinin daha temizlik işini bitirmeye çalışıyorlardı.

Sabah erken başlamışlar, temizlik işi şirketinin patronu onları temizleyecekleri kaba inşaatı daha yeni bitmiş eve bırakmıştı.  Başlarında evin sahibesi, öğlene kadar üst kat bitmiş, öğlen arasında gelen tavuk dönerlerini yedikten sonra alt kata inerek oranın da temizliğini bitirmek için hamarat komşusuyla ter içinde uğraşıyorlardı. Çok da titizdi ev sahibesi hanım. Yapılan bütün işi kontrol ediyordu inceden inceye.

Resmiye laf arasında ev sahibinden temizlik işinin patron tarafından üç bin liraya alındığını da öğrenmişti.

“Üç bin lira” diye tekrarladı son kalan kum tanelerini kazırken. “Bize beşer yüz lira, patrona iki bin lira. Sabah getirdi, akşam götürecek ona iki bin, bize beşer yüz lira…Bazen isyan edesi geliyordu da sesini çıkaramıyordu ki patrona. Onun için hava hoş, Resmiye olmasa gelsin Ayşe, Fatma. Nasılsa iş arayan çok, yokluk, fakirlik diz boyu her yerde. “Koca dersen evde işsiz beni bekler, akşam gelmemi.”

Ne çabuk geçmişti yıllar. 16 yaşında evlenmiş, 17 yaşında büyük kızı, 18’inde tek çocuğu, 20’sine geldiğinde küçük kızı olmuştu. Kocacığının işleri iyiydi o zamanlar. Kapıkule’de hamallık yaparak güzel para kazanıyor, kimseye muhtaç olmadan haneyi çekip çeviriyorlardı.

Uzun sürmemişti bu güzel günler, devran sona ermiş, işsiz kalan kocası sinir küpü haline gelmiş, evde kendisine ve çocuklara zarar verir hale gelmişti.

22 yaşındaydı ilk bulaşık işine gittiğinde.  Yaz mevsimi boyunca Meriç nehri kenarında zengin düğünleri eksik olmuyor, mekanlara günlük olarak ekstra adı altında garsonlar, komiler, bulaşıkçılar gerekiyordu. Komşusu sayesinde başlamıştı bu işe. Hiç olmazsa gece bitip de eve gittiğinde ertesi günü kurtaracak yevmiye cebinde oluyordu. Ama bugün arifeydi ve yevmiyenin yarısı torunlar içindi. Sabah bayram için gelecek olan 5 torununa ellişer lira kalanıyla da bayram şekeri ve evin harçlığı işte.

Bulaşıkçılığa uzun yıllar daha devam etti. Kocası da bulduğu işlerde bazen günlük, bazen haftalık olarak çalıştı eve destek olmaya çalıştı. Kızanlar büyüdü bu arada, kızları da erken yaşta kocaya kaçarak evlendi, tek çocukları da daha askere gitmeden komşunun kızını kaçırarak evlendi. Geçim derdi yetmezmiş gibi bir de evlilik dertleriyle uğraştılar çocuklarının, arkasından sırasıyla gelen beş tane de torun.

Her şeye yetişmeye çalıştılar, hiçbir şeye yetişemediler, ancak karınlarını doyuracak kadar kazanabildiler. Yaşlandıkça bulaşık işi de bulamaz olduktan sonra başlamıştı bu temizlik işlerine. Kocasını da bir gün getirmiş ona yardım etmesi için ama daha öğle olmadan bırakıp gitmişti işi.

Villanın önündeki beyaz mermerleri de yıkadıklarında temizlik sona ermişti artık. Başını kaldırdığında yolun karşısına onları almak için gelen patronlarını gördü. “Naabalım buna da şükür, hiç olmazsa akşama eve yine yevmiye cebimizde gideceğiz, yarına Allah kerim” diye söylenerek temizlik malzemelerini toplamaya başladı Resmiye.