Ergene havzasında ‘alarm’
Trakya'nın çeltik, ayçiçeği ve buğday gibi tarım alanlarını oluşturan Ergen Havzası'nda, son dönemdeki azalan yağışlar ve iklim değişikliği, yeraltı sularının yüzde 85 oranında azalmasına neden oldu… Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, "Yeraltı su seviyeleri alarm seviyesine gerilemiş durumda. Ergene havzası içerisindeki bölgede bundan 25-30 yıl önce 30-40 metrelerden yeraltı suyu çekiliyorken, 500 metre derinliklere kadar düştüğü ifade ediliyor" diye konuştu…
Olgay GÜLER
Trakya'nın çeltik, ayçiçeği ve buğday gibi tarım alanlarını oluşturan Ergen Havzası'nda, son dönemdeki azalan yağışlar ve iklim değişikliği, yeraltı sularının yüzde 85 oranında azalmasına neden oldu.
Türkiye genelinde son dönemde hava koşullarında yaşanan mete-orolojik değişimlerle birlikte, yeraltı sularında da azalma meydana geldi. Özellikle bölgenin son 2 yıldır yeterli yağış almaması, iklim değişikliğiyle birleşince, verimli tarım alanlarının bulunduğu Ergene Havzası'nda yeraltı suları yüzde 85 oranında azaldı. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, yeraltı sularının bölgede alarm seviyesinde gerilediğini söyledi.
'YERALTI SULARI ALARM SEVİYESİNDE DÜŞTÜ'
Trakya'daki Ergene havzasında yoğun su çekimi olması nedeniyle geçmiş yıllarda 20-25 metreden çıkan yeraltı suyunun şimdi 400-500 metre derinliğe düştüğünü söyleyen Tecer, "Azalan yağışlar, iklim değişikliğinin etkileri ve bu bölgelerde aşırı su çekimi ve tüketimi yeraltı suyu seviyelerinde, yüzeysel suların miktarlarından bir düşüşe sebebiyet verdi. Yeraltı su seviyeleri de alarm seviyesine gerilemiş durumda bundan 25-30 yıl önce 30-40 metrelerden yeraltı suyu çekiliyorken daha bu bölgede Ergene havzası içerisindeki bölgede 500 metre derinliklere kadar düştüğü ifade ediliyor. Tabii buna azalan yağışların etkisi var, aşağı yukarı baktığımız zaman gözlem kuyularından elde ettiğimiz sonuçlara göre bu bölgede de tahsis edilmiş rezerv yeraltı sularının yüzde 80-85'e yakın seviyede bir azalma yaşandığını görüyoruz. Burada zaten hesap çok basit, yeraltı sularının beslenme miktarıyla onların çekilme miktarı arasındaki orana baktığımız zaman 1.26 seviyesinde. Bu şu demek bir birim yeraltı suyu beslenmesi varken bu bölgede yüzde 25 daha bir çekim fazlası var demektir" dedi.
'GÜNLÜK YOĞUN ÇEKİM VAR'
Bölgede yeraltı suyundan yoğun bir çekim olduğunu belirten Tecer, "Kentsel tükettiğimiz sular, endüstride kullandığımız sular, tarımsal faaliyetlerle tükettiğimiz sular, bu bölgede hep yeraltı sularından karşılanıyor. Düşünün günde 450 bin ton sanayi üretimi için yer altından su çekiliyor sadece bu endüstriyel kullanım için. Bir de evsel, kentsel suyu koyduğumuz zaman 700-750 bin ton bir su tüketiliyor demektir. Dolayısıyla yağışların azalması ile birlikte bu çekim oranı böyle gittiği sürece eskiden orta vade diyorduk ama belki orta vadede görmeden bu bölgede gerçekten kıtlığı, su riski bir afete dönüşmek üzere. Dolayısıyla hem sanayicinin, hem tarımsal faaliyetlerde tüketilen suların hem de evsel kentsel evimizde kullandığımız suları tedbirli bilinçli kullanmamız lazım. Artık su kıtlığı yaşayan bir ülke ve bölge durumundayız bunu asla göz ardı etmemeliyiz. Risk afete dönüşmeden de tedbirler almalıyız, alarm zilleri çalıyor öyle diyebiliriz. Kuraklık bunu daha da belirgin ve dramatik hale getirdi dolayısıyla bu kaçınılmaz bir durum buna adapteli bir yaşam biçimine dönüşmemiz lazım" diye konuştu.
'SU SEFERBERLİĞİ YAPILMASI GEREKİYOR'
Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, alınacak her önlemin önemli olduğunu ifade ederek, "Tarımdan tutun endüstriyel üretime kadar ayrıca bireysel tüketime kadar bir su tasarrufu seferberliği yapılması lazım. Bakanlık, bu anlamda su verimliliği seferberliği başlattı. Bu çok önemli bir gelişme, bununla ilgili su kurulu, su tüketim kanunu, su denetim kanunu gibi bir takım yasal düzenlemeler olacağının müjdesini verdi. Ama şunu unutmamalıyız ki, hiçbir politika toplumsal sahiplenme ve katılım olmadan amacına ulaşamaz. Dolayısıyla bütün toplumun kesimleri olarak üreticisi, tüketicisi tarım ve ziraat ile uğraşanlar ve bizler kendi evimizde bireysel tüketici olarak bu su verimlilik seferberliğine mutlaka bir katkı vermek zorundayız. Şu anda gri su, yağmur suyu hasatları sanayide kullanılan suların geri dönüşümü, bunlarla ilgili yönetimsel ve politik seviyede bir destek bir teşvik ve bununla ilgili bir yönetim organizasyonu ortaya konulursa, sularımızın artacak şeyler değil belki ama kullandığımız suları daha verimli kullanarak, daha az suyla yine yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılayacağız anlamına gelir. Bu da zaten olması gereken bir şey" dedi.